9|"Gidiyorum avucumda cam parçasıyla, kanla siyah duvara hayallerimi yazmaya.."

3.3K 317 646
                                    

Selaaaaam kuzucuklarım

Bu bölümü yorumlarıyla beni çok mutlu eden okuruma armağan ediyorum ( ˘ ³˘)♥ jimeonunkooklietii

Lafı uzatmadan sizi bölüme alıyorum keyifli okumalar diliyorum 💜

----------

Başımda kol gezen keskin ağrıyla gözlerimi açtığımda kısa süreliğine zaman ve mekan kavramını yitirmiş gibi etrafıma bakındım ürkekçe. Dün gece olanlar zihnime nüfus edince kafamı sol yanıma çevirdim hemen. Belime dolanan güçlü kollar yüzünden vücudumu milim oynatamazken esiri olduğum ten Jeongguk'un teninden başka bir ten değildi.

Utanç vücudumun her zerresine yayılırken ellerimle sıkı kollarını çözmeye çalıştım. Ne vardı sanki bu kadar sarıp sarmalayacak? Kaçacaktım sanki. Yani imkanım olsa kaçardım orası ayrı da.

Teninin tenime yaptığı baskı, kokusu, varlığı kedimi kötü hissetmeme neden olmuştu. İstediğim şey böyle uyanmak değildi. Evimde, kendi yatağımda okula gitmek için kurduğum alarmın sesiyle uyanmalıydım. Sesli bir nefes verip olduğum yerde kıpırdandım.

"Jeongguk kalk. Uyan artık ya. Hey, sana diyorum." diye mızmızlandım. Hiçbir tepki vermemesi üzerine sesimi biraz daha yükselttim. "Kime diyorum ben, uyan artık nefes alamıyorum."

Kirpikleri ahenkle aralanırken bana yandan bir bakış atıp uyumaya devam etti. Böyle mi kalacaktım ben? "Kalkmak istiyorum kollarını çözer misin artık? Ayrıca nasıl dokunursun sen bana?" diye bağırdım.

"Onu geçiceksin." dedi daha da sıkı sarmalarken.

"Ne demek onu geçiceksin?"

"O ihtimali unut demek." Kollarını gevşetip vücudumu kendine çevirdi. Tutulan boynumu hafifçe kaldırıp kollarımla göğsünü ittim. Milim oynamazken yaptığımın gereksiz olduğunu anladım. Onun gücüne yetişemezdim. "Sana dokundum bir kere, tadını aldım senin. Sana dokunmama sen bile engel olamazsın." diye fısıldadı tarazlı sesiyle.

Sözleri midemden yukarı doğru çıkan kelebeği serbest bırakmamı sağladı. Seven bir adam gibi konuşuyordu. Öyle olmadığını ikimiz de biliyorduk ama bastıramadığım bir yanım kalbime umudun tohumlarını ekerken yapabildiğim tek şey izleyip görmekti.

"Ben istemeden bana dokunamazsın. Ayrıca çöz şu kollarını, ahtapot gibi dolamışsın belime." dedim. Gür kahkahası odayı doldururken gözlerim gülüşünde takılı kaldı. Bu sefer yalandan değil kendisi istediği için gülüyordu. Onu bu şekilde görüp tanısaydım asla tehlikeli bir adam olduğunu düşünmezdim.

Gülüşü yerini tebessüme bırakırken utanıp zorlukla bakışlarımı üzerinden çektim. "Biraz daha bekler kollarını çözmezsen yatağa işerim. Hiç de umrumda olmaz." Bunu dememle pişman olmam bir oldu. Yanak içlerimi ısırıp bunları hiç dememiş olmayı diledim.

İkinci bir kahkahayı koyduğunda yanaklarımın pancar gibi kızardığına emindim. "Sorun değil benim için. Ben yatağı da temizlerim seni de." Göz kırpıp kollarını çözdü. Yatakta doğrulup üzerime eğildiğinde oluşan boşluktan yararlanıp yataktan fırladım.

Odadan tek solukta çıktığımda ardımdan gelmemesi için dua etmiş, kapıyı kapatıp dün gece geldiğim odaya yöneldiğimde kendi odasının önünde duran Maria'yı görmemle olduğum yerde kalmıştım. Nefret dolu bakışlarının odağı bendim. İkimiz de tek kelime etmezken oluşan sessizliğin uzamasıyla konuşma ihtiyacı hissettim.

"Günaydın." dedim. Sesim konuşmak için ne kadar hevessiz olduğumu ele verirken, o beni umursamayıp merdivenlere yöneldi. Tek kaşım şaşkınlıkla kalkarken ben de odama geçtim.

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin