12|"Sana da kırgınım papatya, bir seviyorumu sığdıramadın onca yaprağına.."

3.2K 318 1.4K
                                    

Selam minik kelebeklerimmmm

Jikook da 11 ve Omegaverse de 7. sıradayız... Ben artık ne diyeceğimi bilmiyorum size, nasıl teşekkür etsem zerre fikrim yok ama gerçekten minnet duyduğumu bilmelisiniz özellikle her satıra yorum yapan okuyucularım var... 🤧🤧 Onlar beni bitiriyor

Şimdilik keyifli okumalar diliyorum size 💜

-------------

Kulağıma gelen ritmik seslerin kaynağını asla merak etmezken gözlerimi neden açamadığıma anlam verememiştim. Biri sanki inatla göz kapaklarıma eliyle baskı uyguluyordu. Kuruyan boğazımı ıslatıp bir nebze de olsa rahatlatmak için sertçe yutkunduğumda daha çok canım yanmıştı. Boğazımdan garip bir hırıltı çıktığında bu sese başka sesler de eşlik etmişti.

"Kendine geliyor Jeongguk Bey, söylemiştim size." Tek kelime bir insanın içini ne kadar yakabilirse o kadar yanmıştı içim. Jeongguk!

Seni kaderime yazdım Jimin!
Sana gitmek yasak, sana ölmek yasak!
Bana bir çocuk vereceksin!

Beynimin en ücra köşesine sıkıştırdığım cümleler dönüp dolaşıp hücum etmişti kalbime. Hücrede bir yıl boyunca yaşadıklarım, Jeongguk'un beni ordan çıkarıp hayatımı tamamen değiştirişi sonra da değiştirdiği hayatımın içine edişi gözlerimin önünden bir şerit gibi geçerken gerisi zifiri karanlıktı.

Beni o karanlığa boğanın Lombardi olduğunu da bana neler yaptığını da çok iyi hatırlıyordum. Ölmemiştim demek ki! Gözlerim açılmak için gözyaşlarıma ihtiyacı varmış gibi hızlıca açıldığında ilk başta etrafı bulanık görsem de sonradan netleşmişti her şey.

"Nasılsın?" dedi Jeongguk boğuk sesiyle. Sahi nasıldım? Ölmemiştim sonuçta, iyi olmalıydım değil mi? Jeongguk, yatağın yanında duran tekli refakatçi koltuğunda oturmuş hafifçe eğilip yüzüme bakıyordu. Duygudan yoksun gözlerimle boş boş baktım yüzüne. Her zaman özenle kısalttığı saçları bugün uzamış ve çok dağınıktı. Onu ilk defa böyle görüyordum. Kim bilir kaç gündür hastanedeydim.

"Siz yanında kalın Jeongguk Bey, ben doktoru çağırıp geliyorum." dedi kıvırcık saçlı hemşire. Birkaç saniye yüzüme bakıp hafif bir tebessümle ayrıldı odadan. Çok mu mutluydu ki, neden gülüyordu? Bir tek benim derdim vardı zaten bu hayatta.

"N-neden gülüyor o?" dedim benim bile zor duyduğum sesimle. Gözleri şaşkınlıkla büyürken ne diyeceğini bilmez gibi bir bana bir de hemşire kızın çıkıp gittiği kapıya baktı. Saçları darmadağın olmuş ve terli alnına düşmüştü birkaç tutamı.

"Bilmem." dedi şaşkınca ve ardından ekledi. "Kendini nasıl hissediyorsun?" Ananın amı gibi hissediyorum! Tebessüm ettim ben de kıvırcık saçlı hemşire gibi. Şimdi ikimiz de eşittik. Neyin eşitliği olduğunu bilmiyordum ama yine de içim rahatlamıştı. Jeongguk, delirmişim gibi bakıyordu bana yorgunluğa gebe olmuş gözleriyle. Cevap vermeyince birkaç kere öksürüp boğazını temizledi.

"Ağrın falan var mı? Doktor gelince söylerim ağrı kesici verirler." dedi tek nefeste. Göz altlarında koyu mor halkalar yer edinirken, çenesinde ve sağ yanağında yer yer morluklar vardı. Şiddetin izleri yüzüne sinmiş ona daha korkunç bir görünüm vermişti. Şeytanın vücut bulmuş haliydi Jeongguk ve benim kanımı zehirlemeden de duracak gibi değildi.

"Sana bunu yapanlara en ağır cezayı vereceğim. Bir daha kimse kılına bile dokunmayacak Jimin. Ama sen beni affedebilecek misin?" diye sordu titremeye yüz tutmuş sesiyle.

"Bir insan kendine ceza kesebilir mi Jeongguk? Bana bir daha dokunmayacağının sözünü verebilir misin mesela? Cevabın evetse ben de seni affederim." Kurduğum uzun cümleler boğazımın daha da ağrımasına neden oldu ve ben ondan su bile isteyemeyecek bir haldeydim artık. 

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin