11|"Öyle bir yangın ki alevlerin bile canı yanıyor.."

2.7K 314 976
                                    

Hellooo guyss whatsup

Kurban Bayramı dolayısıyla birkaç gün bölüm atamamıştım minik kelebeklerim o yüzden günde bir bölüm atma geleneğim bozulmuştu ama şimdi yine full gaz devamke nxbsnnsns dün bir bölüm atmıştım onu okuduğunuzdan emin olun lütfen

ve ve VE VE DÜN 2K'YI GEÇTİ DİYE GÖBEK ATMIŞTIM AMA BUGÜN BİR BAKTIM 3K'YI GEÇMİŞ HİKAYE OFFF GERÇEKTEN SEVİNÇTEN AĞLADIM GERÇEKTEN ÇOK AMA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM SİZİ SEVİYORUM VE BEN BİRAZ DAHA MUTLULUKTAN AĞLAMAYA GİDİYORUM NZBZNZNNSNSNS

Size keyifli okumalar 💜

--------------

Yağmur yeryüzünde ıslanmamış tek bir varlık bırakmak istemez gibi bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Genç alfa nasıl oldu da böyle bir tuzağın içine düşmüştü aklı almıyordu. Sevdiği omegasını elinden almışlardı. Onu evde bırakırken kalbini nasıl da kırmıştı.

Her zaman yaptığı gibi!

Tuzağa düşmüştü.

Felix'e, Maria'yı alıp eve gitmesini emretmişti. O da çok korkmuştu. Hayatındaki insanlara zarar vermekten başka bir işe yaramıyordu Jeongguk. Kendi kendine küfredip direksiyonu sola kırdı. Hava kararmış, uğursuz bulutlar yavrusunu kaybetmiş bir anne gibi gözyaşı döküyordu. Kim bilir ne haldeydi Jimin'i.

"Tanrı belamı versin benim." Kendine kızmadan edemiyordu. Her şey onun suçuydu. Bu kadar sorumsuz davranmaması gerekiyordu. Adamlarından aldığı haberle yola çıkmıştı hemen. Sevdiği omegasından bir iz bulmuştu sonunda.

Yüreğinde hem ona kavuşacak olmanın verdiği bir mutluluk hem de keskin bir sızı vardı. Kılına zarar geldiyse onun dünyayı yakardı. Bitmek üzere olan sigarasını iki parmağı arasında ezip söndürdü ve arabanın camını açıp attı. Jimin olsa çok kızardı ona çevreyi kirlettiği için. Aslında cesaret edemezdi söylemeye.

"Söyleyemez tabi, ödü kopuyor senden. Sikerim böyle işi yaa." Kendi kendini dövebilse şu an tam da bunu yapardı.

Yapacaklarının bir sınırı yoktu Jeongguk'un. Yıllar sonra bir kalbi olduğunu hatırlatmıştı Jimin ona. Busan'a bir işi için gittiğinde görmüştü onu ilk kez. Daha o zaman anlamıştı onsuz yaşayamayacağını. Çok narin, çok kırılgandı. Jeongguk'un annesi gibiydi tıpkı. İçi daha da bir sızlarken uzun zamandır tuttuğu nefesi burnundan sertçe bıraktı.

O günden sonra peşini bırakmamış, attığı her adımdan haberdar olmuştu. Çoğu zaman kendini röntgenciden farksız görmezken yine de engel olamamıştı bu duruma. Jimin gittiği her yere, dokunduğu her cisme, ayağının altında ezilen toprağa bile bulaştırıyordu sevgisini. Jeongguk da nasibini almak istiyordu bu sevgiden. Her ne kadar hak etmediğini düşünse de.

Lise son sınıf öğrencisiydi o zamanlar Jimin. Jeongguk için fazla küçüktü ama kalbine söz geçirememişti asla. Gerekirse beklerim demişti kendi kendine. Öyle de oldu.

Jeongguk, onun kaza yaptığı güne kadar bırakmamıştı peşini. Her zaman ona belli etmeden önüne çıkan engelleri ortadan kaldırmıştı. Tek bilmediği şey annesi ile arasında geçenlerdi.

Jimin'in yaptığı kazadan sonra her taşın altına baksa da bulamamıştı onu. Jimin o hücrede acı çekerken Jeongguk onun olmadığı bir dünyada yaşamaktan vazgeçmişti bile. Umudunu kaybettiği bir zamanda öğrenmişti sevdiğinin yerini. Lombardi'yle düşman olmayı göze alıp, ateşin içine atlamıştı Jimin için. Onu kurtardığında ise nasıl yaklaşacağını bilememiş, hiç olmadığı bir adama dönüşmüştü.

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin