Selam minik kelebeklerimmmm, nasılsınız bakalım??
Ben çok çok çok çok iyiyim çünkü MOARTE 16K OLDU hala şaka gibi anneme söyledim annem bile sevindi yani o derece offff gerçekten çok teşekkür ederim hepinize minnettarım hepsi sizin sayenizde 💜🤧
Sizi ve yorumlarını çok özledim iki hafta ayrı kaldık o yüzden şimdilik sizi bölüme alıyor ve keyifli okumalar diliyorum 💜
---------------
"Gitmekten vazgeçtim." diye fısıldadı.
Tarih tekerrür ediyordu ama bu sefer adi adi gülen ben değil Maria'ydı.
"Neden?" diye sordum pelte olmuş dilimle. Nedenini gayet iyi biliyordum oysaki. Jennie'den aldığı akla göre hareket edip bu gece Jeongguk'u tavlayacaktı sözde. Buna asla izin veremezdim. Sen kimsin ki Jimin? Ben Maria için bir hiç olabilirdim ama Jeongguk için aynı şeyi söyleyemezdim. Hem bence Maria iyi bir kız değildi ve ben Jeongguk'u, ona karşı korumalıydım. Çünkü ben iyi bir insandım. Üstelik ayaklarım da vardı.
"Sana hesap vereceğimi de nereden çıkardın? Sen kimsin ki?" dedi kolumdaki elini sıkarak. Hızla elini ittiğimde dengem bozuldu ve tam yere düşecekken kolunu ittiğim Maria'ya tutundum. Ee, boşuna dememişler; denize düşen yılana sarılır diye. Düşmeme mani olup bana destek oldu ve küçümser bakışlarla süzdü beni.
"Acıyorum sana, çok acizsin. Her anlamda... Jeongguk, seni kullanmak için kurtardı. Sen sadece bir piyonsun ama ben öyle değilim. Ben senden önce de vardım ve olmaya da devam edeceğim." dedi keyifle. Kolunu tekrar ittim fakat bu sefer ayakta durmayı başarabilmiştim.
"Denize düşen Maria'ya sarılır derler." deyip güldüm. "Bana baksana sen? Bana bak bana... Sende aşağılık kompleksi mi var?" diye sordum kelimeleri ağzımda eğip bükerek. Kaşlarını çatıp anlam veremez bakışlarla konuşmamı bekledi. "Sen neden kendinle beni kıyaslıyorsun ki? Ben sadece bir piyonum sonuçta." dedim. Aslında öyle olmadığını, Jeongguk'un bana değer verdiğini söylemek istesem de sustum. Jeongguk bunu söylemeyi kendisi akıl edemediyse benim söylememin de bir anlamı yoktu. Bu söylediklerim bile Maria da deprem etkisi yaratmıştı.
"Çık odamdan. Hemen çık! İyice bir şey sandın sen kendini ya. Eve gelen misafirleri ağırlamalar, evin sahibi gibi ortalıkta gezip ahkam kesmeler... Ne haddine senin? Daha düne kadar sıçtığın hücrede uyuyordun, bugün başın yumuşak yastık gördü diye kendini bu evin sahibi falan mı sand-"
Lafını bölen suratında patlayan tokattı. Elim alev almış gibi yanarken onun canının epey acıdığını biliyordum. Kafası yana eğilmiş sarı saçları yüzünü örtmüştü. Yüzünü yavaşça kaldırdığında beş parmağımın izinin suratını damgaladığını görmek keyiflendirmişti beni. Kimse benimle bu şekilde konuşamazdı. Hele ki beni o yaşadığım iğrenç şeylerle vuramazdı...
"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Jeongguk bunu yanına bırakmayacak." dedi dişlerinin arasından. Bu söylediğine kendisi bile inanmıyordu oysaki. Yanaklarına süzülen yaşlara aldırış etmedim. İstese beni evire çevire dövebilirdi şu an. Zira ayakta zor duruyordum. Ama buna cesareti olmadığını ikimiz de biliyorduk.
"Senin sandığının aksine ben bir piyon değilim. Asla olmadım." dedim. Dudakları yukarı kıvrıldığında, dudağının kenarından akan kana baktım. "Bu evin sahibi olmak gibi bir niyetim de yok ama şunu bil ki böyle bir şey ben istemediğim için yok. Aksi halde Jeongguk, anneni kovmama izin vermezdi değil mi?" dedim gergin bir ifadeyle. Bingo! Onu çok iyi yerden vurmuştum.
"Annemi sen mi kovdun?" diye sordu. Başını bu imkansız dermiş gibi iki yana salladı. "Ben kovdum. Onu bu evde istemediğimi söyledim ve Jeongguk da bana karşı gelmedi. Annenin kucağında ağlarken anlatır Lee sana. Çünkü seni de istemiyorum bu evde." dedim ve cevap vermesini beklemeden odadan çıkıp kapıyı çarptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moarte | Jikook
Hombres Lobo"Tut ki ahlaksızım, kasıklarında çizdiğim daireden sana bir ev yaparım..." - "Beni neden kaçırdın ve neden bunca zamandır esir tutuyorsun?" İki dudağının arasından çıkacak sözler değiştirecekti belki de kaderimi. Eliyle çenemi tutup yüzümü yüzüne ya...