2|"Bir ben vardır bende, aciz, zelil, günahkar.."

4.4K 388 414
                                    

Yeniden merhabaaa

İkinci bölümü de hemen ardından attım çünkü birinci bölümü atıp beklemek çok sıkıcı olurdu sbxbxbxbn

Size keyifli okumalar diliyor ve bölüme alıyorummm 💜

--------------

BANA BİR ÇOCUK VERECEKSİN.

Beynimin içinde yankılanıp duran bu uğursuz cümle, damarlarımda akan kanı dondurmaya yetmişti. Nasıl da kolay söylemişti bu cümleyi.

Histerik bi kahkaha attım yüzüne doğru. Benimle dalga geçiyor olmalıydı. Atik bir hareketle üstüne çıktım. Vücudum havada olsa bile bacaklarım tenine değiyordu. Acımasız yönümü esirgemeden tırnaklarımı yüzüne sapladım, verdiği tek tepki gözünü kapatmaktı. Hıncımı alamayıp göğsünde de derin izler bıraktım.

Tepkisizliği daha da çok sinirlenmeme neden oluyordu ama farkında değildi. Ya da umrunda değildi!

Ne yapıyordum ben ya? Adam beni kaçırıp bunca zaman tutsak etmiş, üstüne bir de dalga geçiyordu. Burdan kurtuluşum yoktu kesinlikle. Ellerimi göğsünden çekip kendimi yatağın köşesine bıraktım. Yan dönüp cenin pozisyonunu aldığımda kollarımla vücudumu sardım. Üzerimde kıyafet olmaması pek de sorun değildi. Bana dokunmak istese her türlü dokunurdu zaten. Karşı koyamazdım. Gerçi bu leş halimi midesi kaldırır mıydı bilmiyordum.

Sessiz geçen beş dakikanın ardından üzerime örttüğü pikeye sıkıca sarıldım. Keşke üzerimde temiz kıyafetler olsaydı. Bundan sonra ne olurdu bilmiyordum. Ama sanki bir yıldır sürekli uyuyan ben değilmişim gibi bir uyku sarmıştı beni. Kapının kapanma sesini duyunca gözlerimi yumup uykuya teslim ettim kendimi.

-------------

Gökyüzü delinecekti sanki. Yağmur, evladını kaybeden bir ananın gözyaşları gibi durmadan akmaya devam ediyordu. Kafamı bir o tarafa bir bu tarafa çevirip nerede olduğumu anlamaya çalışmıştım. Çevrede ne bir insan ne de yaşam belirtisi vardı. Uzaktan, çok uzaktan bir köpek uluması geliyordu sanki. Üzerimdeki uzun, beyaz elbiseye baktım. Bir tarafı boydan boya yırtılmış, kasığıma kadar uzanıp yırtmaç görüntüsü vermişti. Uç kısımlarında ise çamur lekeleri vardı ve bu lekeler elbisenin ihtişamına gölge düşürüyordu. Göğüs dekoltesi beni rahatsız edecek kadar açıktı. Elbisenin eteklerinden tutup havaya kaldırdım ve çıplak ayaklarımla koşmaya başladım.

"Kimse yok mu? Yardım edin!" diye bağırdım boş yola. Issız sokakta iliklerime varana kadar ıslanmış bir vaziyette koşuyordum. Yüzümün üstüne düşen siyah saçlarım, ıslandığı için her zamankinden birkaç ton daha koyu görünüyordu.

"Sesimi duyan var mı?" diye bağırdım bu sefer.

Karşıma birden bire çıkan demir kapıyla koşmayı bırakmış, yüzüme yapışan bir tutam saçı hırsla kulağımın arasına itmiştim. O kapının az önce orada olmadığına yemin edebilirdim. Korkarak elimle demir kapıyı ittim. Kapı ardına kadar açılırken çıkan paslı sesle kulaklarımı kapatmak istemiş, ellerimin yanar gibi acıdığını hissettiğimde bakışlarımın rotasını demir kapıdan ellerime çevirmiştim. Ellerim kanıyordu. Kırmızı metalik sıvı parmaklarımın arasından akıp avucumda toplanıyordu. Telaşla elimi üzerimdeki elbiseye sürdüm. Elimdeki kan temizlendiğinde, rahat bir nefes aldım.

"Sen kurtuldun, peki ya ben?" diye bir ses duydum. Daha doğrusu bir uğultu. Korkunç bir uğultuydu bu. Gök gürledi ardından.

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin