3|"Biz, yitire yitire kazandık kendimizi.."

3.7K 356 396
                                    

Hellooo guyss whatsup?

Valla okuyucu bekletmeyi asla mı asla sevmem o yüzden bunu da attım hemen hsbdbbsnn

Şimdilik keyifli okumalar diliyorum 💜

------------------

Bazı tercihlerini kendisi yapamaz insan. Bazen bir kişi engel olur, bazen bir zaman dilimi, bazen de bir mekan. Ben tüm bu engellere sahiptim. Eski hayatıma kavuşmak için bu engellerden kurtulmam lazımdı ama ne ayaklarımdaki prangalardan kaçabiliyordum ne de buna takatim vardı.

Yabancısı olduğum adam, bana iğrenç bir teklifte bulunmuştu. Ona bir çocuk verecekmişim! Peh! Lafa bak. Bu adamın ruh sağlığı hiç de iyi değildi. Benden deli olanlar da varmış, diye düşündüm. Hangi ruh hastası, birini kaçırıp bir sene boyunca işkence ettikten sonra ondan çocuk doğurmasını isterdi ki? Onun çocuğunu asla doğurmayacaktım. Ben kimsenin çocuğunu doğurmayacaktım. Keşke kısır olsam, diye düşündüm yine. Bana tecevüz edip hamile bıraksa da o çocuğu düşürmek için elimden geleni yapacaktım. Onun gibi kötü bir alfanın elinde büyüyeceğine hiç doğmasın daha iyiydi. Sahi, çocuk doğduktan sonra beni özgür bırakır mıydı yoksa otur çocuğunu büyüt mü derdi? Yok yok, çocuğa baban bir hücrede yaşıyor da diyemezdi ki!

"Off! Tanrının cezası herif!" diye bağırdım. Keşke sesimi duyup gelseydi. Gelseydi de yüzüne tükürseydim. Bok vardı da bayılıyorsun de mi Jimin.

Tahminimce iki hafta geçmişti o günden sonra. Uyandığımda yine aşinası olduğum hücredeydim. Tek farkla. Ellerim ve ayaklarım bir sandalyeye bağlanmış bir vaziyetteydi. Ağzıma sokulan bez parçası genzimi yakıyor, nefes almamı engelliyordu. Yutkunmaya çalışmam nafileydi. Birkaç saat sonra bitkin düşüp uyumuştum. Bu sefer uyandığımda yatağımdaydım. Bu tarz şeylerle gözümü korkutmaya çalışıyordu aklınca.

Doğru düzgün yemek bile yememiştim. Bünyem alışmıştı açlığa. Aslında artık eskisi gibi dayanılmaz değildi bu tarz işkenceler. Beni dövüp, darp etmemişlerdi hiçbir zaman ama en ağır olanı manevi şiddetti. Işıkları asla kapatmıyor, aksiyetemi azıtacak kadar ritmik seslerle kapıya vuruyorlardı hep. Kimi zaman asla uyuyamazken, kimi zaman uyanmak bilmiyordum. Jeongguk denen alfa bir kere olsun gelmemişti. Aklınca bana ceza veriyordu.

İki haftam bu işkencelere katlanarak geçmişti. Işıklar asla kapanmamış, gürültüler hiç kesilmemişti. En kötüsü de bir keresinde yine sandalyeye ellerim ayaklarım bağlı bir şekilde beklerken hücrenin kapısı açılmıştı birden. Gözlerim bağlı olduğu için göremiyordum hiçbir şeyi. Duyduğum hırlama sesiyle kan beynime sıçramış, aldığım ağır feromon kokusu beni yerime mıhlamıştı. Yerimde kıpırdanmam sadece bana zarardı zaten. Nefesimi tutmuş beklerken ellerimde hissettiğim salyasıyla tiz bir çığlık atmış, korkumu anlayan alfa üstüme atlayıp omzumdan ısırmıştı beni. Sonrası yine karanlıktı. Korkudan bayılmıştım galiba.

Ota boka bayılan bir bünyem vardı zaten. Kan görsem bayılıyordum, iki ters laf duysam bayılıyordum. Önceden böyle değildim. Bu hücreye geldim geleli huyum suyum değişmişti. Birisi "Hey, Jimin. Merhaba!" dese bile bayılabilecek bir potansiyele sahiptim artık. Yaşadıklarımın etkisi büyüktü tabi. Şayet buradan kurtulabilirsem, üniversiteye kaldığım yerden devam edecektim fakat veterinerlik gibi bir bölümü okumaya devam edebilir miydim, artık emin değildim. Sürekli bayılan, kompleksli bir kaltağa dönüşmüştüm resmen.

Uyandığımda her seferinde başka bir yerim ağrıyordu. Zaten zayıf olan bünyem yüzünden pes etme noktasına gelmiştim. Şimdi yine hücrenin yatağında oturmuş bi ileri bi geri sallanırken gelecek olan imtihanımı bekliyordum. Bir yanım pes etme, sona kadar savaş en kötü ölürsün diyorken; diğer yanım vazgeçmemi söylüyordu.

Moarte | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin