Kardelen

287 18 2
                                    

Elsa

İki gündür denizdeyiz.Bize gemiden iki kamara verildi.Kaptan bizi kırılan buz sesiyle fark etmiş.

Gemi güneydeki ülkeler ile kuzeydeki ülkeler arasında gidip gelen bir ticaret gemisiymiş.Kaptandan öğrendiğimize göre Arendelle yakınlarından geçmiyormuş.Bizi bırakabilecekleri en yakın yer Coltown adındaki bir kasabaymış.Şu durumda daha iyisi yoktu.

Kasabaya vardığımızda karanlıktı ve kar yağıyordu.Geçirdiğim nöbetler gitgide şiddetleniyor.Ve bu soğuk kasaba hiç yardımcı olmayacak.Kasabaya vardığımızda çoktan halsiz düşmüştüm.Yardımsever bir aile bizi evlerine aldılar.Üç saat içinde soğuk algınlığı kendini gösterdi bile.Yatağa düştüm.Anlayışlı aile burada iyileşene kadar kalabileceğimizi söylese de bizi acilen buradan ayrılmamız gerekiyor.

Kasabadaki ilk gecemde korkunç bir kâbus görüyorum.Bende Anna da ölüyoruz.Hans bir şekilde krallığımın başına geçiyor.Ve Jack'i de kölesi yapıyor.Bundan kötüsü olamaz herhalde.Sabah uyandığımda duvara dayalı uyuya kalmış Jack'i görüyorum.Gece bana bakmak için uğramış ve orada uyumuş olmalı.Ailenin küçük kızı Minda birden odaya dalınca Jack uyanıyor.

"Annem kahvaltının hazır olduğunu söyledi."

"Tamam geliyoruz."

Jack esneyip sonrasında gerilmeye başladı.Rahat bir uyku olmadığı belliydi.

"Her yanım tutulmuş.Gece senin sayıkladığını duyunca bir bakmak istedim."

"Ne?Sayıklıyor muydum?Neler dedim?"

"Şey.. anlamsız şeyler işte.Önemli değil.Sonra sen susunca bende duvara yaslanıp biraz bekleyeyim dedim.İçim geçmiş ve uyumuşum."

"Peki hiç kar yok muydu?"

"Hayır.Bu sefer kar yoktu."

"Her neyse.Ev sahiplerimizi bekletmeyelim."

Odadan çıkıp kahvaltı masasına gitti.Ona neşeli görünmeye çalışsam da şu an berbat bir haldeyim.Trollere ulaşamadan öleceğimi düşünüyorum.Neden bu kadar kötü bir duruma geldik?Güçlerim için mi bizi böldüler?Güçlerimi hiç sevmedim ama başımıza böyle bir dert açacağını hiç düşünmemiştim.Şimdi ise güçlerimden kurtuldum ve öleceğim.Sanırım yaratılışımda var bu.

Adımın seslenildiğini duyunca yataktan kalkmak için kendimi zorladım.Gördüğüm kabuslar yüzünden kendimi öyle sıkmıştım ki bacaklarım ağrıyordu.Yataktan kalktığımda başım dönmeye başladı.Bir kaç başarısız adımdan sonra kapıya ulaşmıştım.Masada Bay bayan Brown,çocukları Minda ve Fred oturuyorlardı.Jack de masaya oturdu.Göz ucuyla bana acayip acayip bakan Fred'e aldırmadan yürürken kulaklarımda uğultular oluşmaya başladı.Sonra karanlık etrafımı sardı.

Jack

Elsa gözümün önünde bayıldı.Durum daha da kötüye gidiyor.Onu kucaklayıp yatağına götürdüm.Bay Brown'dan duyduğuma göre bu kasabanın dışında bir şifacı yaşıyormuş.Hey türlü hastalığı iyileştirebilen ilaçlar yapabiliyormuş.Doğruca onu bulmak için kasaba dışına çıktım.Bir liman kasabası olan Coltown'da insanların tek geçim kaynağı kömür madenleriydi.Olumsuz hava şartları tarım ve havyacılığı engelliyor,sanayi ve endüstrinin gelişmemesi sebebiyle de ticaret olanaklarını kısıtlıyordu.

Kasabanın etrafını iğne yapraklı ağaçlar ve dağlar kaplıyordu.Burası hiçliğin bir parçası gibiydi.Bir insan neden burada yaşamak isterdi ki?

Çam ağaçlarının arasında yıkılmak için mazeret arayan bir kulübe seçiliyordu.Esen rüzgâr ile çatısındaki karlar uçuşuyor ve kulübenin tahtalarını gıcırdatıyordu.Burada bir insan yaşadığını düşünmesem de kapıyı üç kez çaldım.Ses gelmeyince kırılmasından da korkarak üç kez daha çaldım.Birden açılan kapıdan ürküp uzaklaştım.Kapıyı açan kadın Maria'dan bile yaşlıydı sanki.İçeri gelmemi işaret edip dönüp girdi.Peşinden ilerledim.Dışarıdan görünüşünün aksine içerisi gayet sıcak ve sağlam görünüyordu.İçeride şöminenin karşısında iki koltuk vardı.Şöminenin bulunduğu duvardaki raflarda kitaplar vardı.Burası hem oturma odası hem de kütüphane gibiydi.Bir masanın üzerindeki kavanozlarda daha önce görmediğim bir takım bitkiler,çiçekler vardı.Havada güzel bir yemek kokusuyla karışmış çiçek kokusu vardı.

Frozen : A New StoryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin