"Sana bütün gece mesaj attım neredeydin?"Remus derin bir nefes verdi. Başka birisini daha endişelendirmişti.
Karşısındaki kız elindeki kitapları tutarken çocuğu süzdü. Bir anda yıkılıp kaldı.
Elini çocuğun yanağına koydu. "Yine annen mi?"
Remus yavaşça Lily'nin elini ittirdi. Kızın tek elde tuttuğu kitapları alıp kendi taşımaya başladı.
"Sorun yok, her zamanki hali işte"
İkisi beraber okul koridorlarında yürüdü. Remus, Sirius konusuna girmeden dün gece olanları anlattı kıza. Kız gerçekten onun için endişelenmişti. Bir anda bıraktığı yerde bulamamıştı Remus'u. Bütün gece ona bir şey olma korkusu bedenini yiyip bitirmişti.
"...Her neyse, ben gittikten sonra sen ne yaptın?"
Kız bir anda kızarmıştı. Remus bu halini fark etti. Lily'nin yanakları saçına benzer bir hal aldı.
"Hiç"
Remus buna inanmadı. "James yine ne yaptı?"
Kız, James kelimesini duyar duymaz karşısındaki çocuğu başka bir koridora çekti. Daha az öğrenci vardı. Dinlenme riski ortadan kalkmıştı.
"Aslında..." Kız biraz sessizleşti
"Lily, James ve seni destekliyorum. Sorun yok"
Kız, arkadaşının gözlerini inceledi. Gerçekten gözlerinin derinliklerindeki dürüstlüğü hissedebilmişti.
"Bana bu sefer gerçekten doğru düzgün bir çıkma teklifi etti. Ve bende kabul ettim"
Remus güldü. Sonunda en yakın arkadaşı hislerinin farkına varmıştı. -Sonunda be-
"Lily, çok sevindim. Yani artık ona enişte mi demeliyim?"
"Dalga geçme!"
İkisi gülüşerek sınıfa doğru yol aldılar.
Dersleri normaldi. Her zamanki gibi ders sıralarına oturmuş, dersi dinliyordu Remus, en azından dinlemeye çalışıyordu. Bildiği şeyleri tekrar öğrenmesine gerek yoktu. Camdan dışarısını izliyordu. Rüzgar eserek bahçedeki ağaçları dans ettiriyordu. Güzel ve rahatlatıcı bir görüntüydü.
Derken bir anda kapı açıldı. İçeri bir adam girdi. Remus için bu kişi çok tanıdık duruyordu. Nerde görmüştü ki?
...
Bay ölüm?! Bu oydu, olay gecesi ona bir teklif sunan kişi. Ama sanki giyimi biraz farklıydı...
Onu ilk gördüğünde gece siyahı bir takım elbise giyiyordu şimdi ise... pembe bir takım elbise?
Saç modeli farklıydı, parmağındaki yüzükler ise fazla ihtişamlı.
Remus bunları düşünmeyi kesti. Önemli olan bay ölüm neden buradaydı. İnsanların bakışlarına baktı, kimse şaşırmış gibi değildi.
"Ahh.. Rüzgar açtı sanırım. Bay Barnes kapıyı kapatır mısınız?"
Ön sıralarda oturan bir çocuk ayağa kalkıp kapıyı geri kapattı ve o an bay ölümün içinden geçip gitti.
Anlaşılan Bay ölümü sadece Remus görüyordu. Burda olmasının bir sebebi olmalıydı. Belki yaptıkları anlaşmada bir yeri değiştirecekti, mesela birisinin ölmesini.
Bay ölüm etrafı inceliyor gibiydi. Sanki ilk defa okula gelmiş bir ilkokul öğrencisi gibi. Öğretmen tahtada yazı yazarken, hızla öğretmene yaklaştı. Onun yazdıklarını baş ucundan okuyordu. Komik bir görüntüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe İn Another Life // Wolfstar
FanfictionRemus daha 17 yaşında nefret ettiği kişi yüzünden hayata gözlerini yumdu. Bunun bir son olacağını düşünmüştü ama öyle olmadı. Kahkahalar arasında yapılan bu küçük anlaşma onun ölmeden 1 ay öncesine yolladı. Anlaşmanın tek bir kuralı vardı...