14

67 7 0
                                    

Remus kapıyı açıp içeri girdi. Yapacağı şey çok zor değildi ama neden geriliyordu ki?

Annesi salonda tekli koltukta oturmuş telefona bakıyordu. Remus çantasını kanepenin üzerine koyup oturdu.

"Ben geldim"

Kadın gözlerini telefondan ayırmadan cevap verdi. "Hoş geldin"

Aralarında bir süre sessizlik oldu. Remus soracağı şeyi iyice düşünüyordu. Bı keresinde onun arkasından iş çevirip yakalanmıştı. Bir daha böyle bir salaklığa düşmeyecekti.

"Özel derse gittin mi?"

Remus'un okul çıkışı özel dersleri vardı, tabi gitmiyordu. Bildiği şeyleri bir daha anlatacaklardı, remus buna katlanamazdı. Ders kelimesini bile duymak istemiyordu.

"Evet" diyerek yalan söyledi. Gitmediğini bir süre içinde anlayacaktı büyük olasılık ama yine de yalan söylemeye devam etti.

"Anne, sana bir şey soracağım"

"Dinliyorum" diye cevap verdi. Ama gözleri hala telefondaydı. Remus böyle kabaca bir davranış karşısında konuşmak istemedi. Bir şey konuşmak istiyordu ve annesi böyle yaparak sadece onu kırıyordu.

En sonunda annesi telefonun yanındaki tuşa basarak, telefonu masaya koydu.

Remus en sonunda konuştu. "Lily ve bazı arkadaşları bu gün dışarı çıkacak. Beni de çağırdılar. Gidebilir miyim?"

Kaç yaşındaydı ama hala böyle konularda hala böyle izin alıyordu. Tamam izin alması önemli değildi ama her defasında annesinin reddetmesi sorundu.

"Olmaz"

Remus yüzünü astı. "Neden? Her gün derslere girip notlarımı yüksek tutuyorum. İstediğin gibi bir evlat olmaya çalışıyorum ama sen en ufacık bir şeye bile izin vermiyorsun."

Annesi kaşlarını çattı. En sevmediği şey hayır dediğinde anlamayan kişilerdi. İnatçı bir kişiliği vardı, hayır dediyse hayırdı. Kimse onun fikrini değiştiremezdi.

"Olmaz dediysem olmaz!"

Remus hızla ayağa kalkıp odasına gitti. Belki ergence bir tepki verdi ama annesi onu çok sinirlendiriyordu. Ona karşı iyi davrandığı günler çok azdı.

Remus cebinden telefonu çıkarıp mesajlara girdi.

Lily

Lily ben bu gün gelemiyorum :(

Hadi ama yaa
Neden?

Canım annem yüzünden

Mantıklı bir sebep

Gelsen çok iyi olurdu

Ama sıkma canını

Zaman geçtikçe annenin bu davranışları azalır

Umarım...

Remus telefonunu sephanın üzerine koydu. Canı sıkkındı. Bu zamanlarda neyin iyi geldiğini uzun zaman önce bulmuştu.

Çalışma masasının üzerinden kulaklığını alıp telefonuna taktı. Şarkı listelerine bakıp şarkıyı oynattı.

Bu en azından ona iyi geliyordu. Ne annesinin sesini, ne de dışardan geçen insanların, arabaların, motorların sesini duyuyordu.

Böyle kaç dakika geçti bilinmez ama Remus çalan telefonu ile gözlerini açtı.

Şarkı dinlerken yatağa uzanmış gözlerini kapatmıştı. Çalan telefon ile biraz doğrulup arayan kişiye baktı.

Numara kayıtlı değildi. Bu Remus'un daha çok ilgisini çekti. Telefondan kulaklığı çıkarıp, telefonu kulağına götürdü.

"Alo?"

Karşı taraftan hışırtı sesleri geliyordu, bir süre sonra bir adam konuştu.

"Remus?"

"Sirius?"

Remus'un gözleri şaşkınlık ile açıldı. Kendisinin numarasını nerden bulmuştu? Neden aramıştı?

"Evet. Remus lütfen camdan aşağı bakar mısın?"

Lütfen düşündüğüm şey olmasın diye dua etti Remus. Yatağından kalkıp, camı açtı. Sirius'un siyah saçlarını görebilmek için biraz sarkması gerekmişti.

Sirius, Remus ile göz göze gelince ona el salladı.

"Aslında aramadan önce ilk camına taş atmayı planlamıştım ama sonra kırarım diye vaz geçtim"

Remus biraz güldü. Evinin tam altındaki çocuk, onun gülüşünü izledi. Remus anlamadığı bir sebepten dolayı kalbi hızla atıyordu.

"Burda ne yapıyorsun?" Diye sordu Remus.

"Tabiki seni almaya geldim. Lily ve James şimdiden bara gitmişlerdir."

"Bar" diye şaşkınca sordu Remus.

"Öyle dediğime bakma, anlatırım sonra. Ee ne zaman yanıma teşvik edeceksiniz? Ben ve Rabecca beklemekten ağaç olduk"

Remus güldü ama bı yandan da nasıl evden çıkacağını düşündü. Odası 2. Kattaydı, atlayamazdı. "Umarım annem uyumuştur" diye içinden dua etti.

"İki dakika bekle geliyorum"

Ceketini alıp üstüne giydi, bı yandan da hızlıca aşaga kata indi. Umduğu gibi annesi uyumuştu. Umarım bu sefer beni yakalamaz diye yeniden dua etti.

Eğer annesi bir defa daha onu yakalarsa Remus ölürdü. Belki Sirius'a gelemeyeceğini söylese o anlayış ile karşılardı ama Remus onunla beraber gitmek istiyordu. Bu evden çıkıp uzaklaşmak istiyordu Sirius ile.

Yavaşça ardından kapıyı kapatıp evden çıktı. Havada çok rüzgar yoktu, havalar ısınıyor gibiydi. Bahar havası gelmişti.

Sirius gülümsedi. Kaskı Remus'a uzattı. "Çok zamanımız yok, atla"

"Nereye gidiyoruz"

"Gidince görürsün"

Remus, Sirius'tan sonra motorun arkasına bindi. Onun kokusu çok güzeldi, sonsuza kadar böyle kalabilirdi.

Motor hareket etti. Remus özlemini çektiği anı tekrar yaşıyordu. Işıklar arkalarında kalıyor, dünyada sadece ikisi varmış gibi hissediyordular.

Remus gülümsedi kafasını Sirius'un sırtına yasladı. Onun hakkında ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Sirius, ona tuhaf duygular yaşatıyordu.

Remus'un aklına kağıt parçasında yazanlar geldi. "Kimden hoşlandığını biliyorum, ib*e"

Nasıl unutmuştu o yazanları! Acaba kağıtta bahsedilen kişi Sirius muydu? Kağıtta eşcinsellere yönelik bir küfür vardı. Anlaşılan kağıtta bahsedilen kişi erkekti ve Remus tek bir erkeğin yanında tuhaf hissediyordu; Sirius.

Kağıtta bahsedilen kişi Sirius muydu? Remus daha Sirius'u sevip sevmediğinden emin olamasa bile kağıt bunu bilmişti. O kağıdı yazanı bulmalıydı.


Maybe İn Another Life // Wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin