2

111 10 0
                                    


"Remus! Hadi uyan!"

Remus korkuyla gözlerini açtı. Neredeydi şimdi? Etrafına bakındı. Kendi odasındaydı, kendi yatağında. Çok tuhaf rüyalar görmüş gibi hissediyordu. Annesi yatağının başında dikiliyordu.

"Bir saattir alarmın çalıyor en sonunda seni uyandırmak için benim gelmem gerekti. Ölü gibi uyuyordun resmen"

Kadın gözlerini devirdi. İlk defa çocuğu bu kadar ağır uyuyordu. Normalde herkesten erken kalkardı, okul için hazırlanır, sessizce evden çıkardı.

"Ben işe gidiyorum, sende kalk hazırlan yoksa okula geç kalacaksın"

Remus mahmur gözler ile annesine baktı. Annesi daha fazla bir şey demek yerine dışından derin bir nefes verip çocuğunu uyandırmak için kat ettiği merdivenlerden geri indi.

Remus yataktan kalktı. Biraz esnedi, her yeri tutulmuştu. Anlamsız bir acı hissediyordu vücudunda. Aynanın karşısına geçti.

Odası basitti yatağı, çalışma masası, gardrobu ve bir boy aynası vardı. Bu devirde boy aynası almak bir ihtiyaç gibi bir şeydi.

Yansımasına baktı. Kendisi gibi değildi. Vücudunda anlam veremediği yara izleri vardı. Bunları nerde kazanmıştı? Sanki araba kazası geçirmiş gibiydi...

Remus'un beynine bir yıldırım gibi çaktı. O ölmüştü, Salı 01/06/2020 tam saat 20.12'de. Hızla yatağının yanındaki küçük sephadan telefonunu aldı. Tarihe baktı; 01/05/2020

"Olamaz"

Her şey gerçekti, rüya sandığı konuşmalar gerçekti.

"Yani kısaca senin yerine burada başkasının ölmesini sağla"

"Hayatta olmaz!" Kimi bulabilirdi ki? Bu hayatta kimi tanıdıysa ölmeyi hak etmiyordu. Ne kadar kötü insanlara denk gelse de kimse ölmeyi hak etmezdi. Hem ona yaptıkları kötülükler ölüme denk değildi. Remus o pis hakaretleri kaldırabilmişti bu zaman kadar.

"Sana ben hazırlan demedim mi!"

Aşağı kattan annesinin bağırışı duyuldu. Onunla kötü geçinmezdi ama annesi sert yapıdaydı. Kontrol bağımlılığı ise çabası.

"Hazırlanıyorum!" Diye aşağı kata bağırdı.

Tamam şu an iki ay öncesindeydi. Okula gidiyor olmalıydı. Sıkıcı derslere giriyor, okul sonrasında özel ders görüyordu. Hayatı dersten ibaretti. Ne sıkıcı bir hayat. Gerçekten bu hayat biçiminin sıkıcı olduğunu anlayabilmesi için ölmesi mi lazımdı?
Hepsi annesi yüzündendi. Kendisi gibi avukat olmasını istiyordu. Bu zamana kadar hep kendi hayali sanmıştı avukat olmayı, oysaki sadece küçüklükten beri duyduğu bir yalandı.

Şu anlık annesini daha fazla çıldırtmamalıydı bunları sonra düşünebilirdi. Üzerini giyindi. Kareli pijamasını çıkartıp yatağın üstüne katlı bir vaziyette koydu.

Okul için giyeceklerini bir gün önceden ayarlardı aynı okul çantası gibi. Düzenli bir öğrenciydi.

Sırt çantasını omzuna taktı. Son kez aynaya baktı.

Vücudundaki yaralar kıyafetler ile kapanmıştı ama yüzündekiler? Yapacak bir şeyi yoktu sadece bunları göstermemeye çalışacaktı bı çaresini bulana kadar.

Aşağı katta kapı kapama sesi duyuldu. Annesi en sonunda işe gitmiş olmalıydı. Artık onunda okula gitme vakti gelmişti.

Telefonunu da aldıktan sonra aşağı kata indi. Evi biraz daha farklı duruyordu. Bunun bir ay sonrasında, salon için bir kaç yeni mobilya almıştılar.

Maybe İn Another Life // Wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin