9

76 6 2
                                    


"Üzgünüm, uyandırdım mı?"

Remus gözlerine giren ışığa lanet okudu. Başı çatlıyordu.

Gözlerini tamamen açtı, her zamanki gibi odasındaki tavanı gördü. Beyaz renkte idi.

Yatakta doğrulaması ile kendisine bakan küçük köpeği görmesi bir oldu. Aniden yaklaşık 2 saat önce olan olaylar bir slayt gibi gözünün önünden geçip gitti.

"Lanet olsun"

Sirius onun üzerine eğilmişti, büyük olasılık Remus'un üzerine bir pike seriyordu.

Sirius pikenin uçlarını bıraktı. Remus'tan biraz çekilip yatağın ucuna oturdu.

"Üzgünüm uyandırdım seni"

Remus elini, ağrıyan başına yerleştirdi. Saçları terden ıslanmıştı. Üzerinde bu akşam giydiği kıyafetler yoktu. Bir şort ve tşört mü?

"Sorun değil. Neler oluyor?"

Sirius güldü. "Sanırım içki yüzünden pek hatırlamıyorsun. Gerçekten çok fazla kaçırdın."

Bir anda yatağa uzanıp tavana baktı Sirius. Ayakları az kalsın Remus'un ağzına giriyordu.

"Annenle olan telefon konuşmasını hatırlıyor musun?"

Lanet olsun. Sirius öyle diyince harbiden Remus hatırlamıştı. Ne yapmıştı öyle? Eve gidince çok büyük ceza alacaktı, tabi annesi evlatlıktan reddetmediyse.

"Sanırım evet"

"Güzel. Ondan sonra bende kalmak istedin ve bende olur dedim. İşte burdayız."

Remus öyle diyince harbiden Sirius'un odasında olduğunu anladı. Odası tam Sirius'a göre döşenmişti. Duvarlarda posterler, çalışma masasında kitap haricinde her şey olan bir odaydı. Etrafın dağınık olması da Remus'un gözünden kaçmamıştı.

"Peki ya üzerim" dedi Remus üzerinde kıyafetlere bakarak. Üstünü Sirius mu değiştirmişti yoksa? Remus'un yüzü kızardı. Bu sarhoş halini ona göstermek tam bir utanç kaynağıydı.

"Odama girince hemen dolaba yönelip üzerine olabilecek bir kaç parça eşya seçip giyindin. Sonrada yatağa geçip uzandın"

Bu daha da utanç vericiydi! Bu evde misafirdi, nasıl böyle terbiyesiz davranabilirdi? Annesi ona karşı katı olsada  ahlak kurallarını en katı halde öğrettiği için mutluydu.

Her zaman kibar olan birisi içince tam bir öküz olabiliyordu. -İçki güzel bir şey değildir, aptal olmadığınız sürece fazlaya kaçmayın-

"Ben özür dilerim" Remus utançtan kıpkırmızı olmuştu. Zaten beyaz bir teni vardı, domatese dönmesi kaçınılmazdı.

Sirius güldü. "Sorun değil. Bence o halin tatlıydı"

Remus biraz şaşırdı. "Teşekür ederim, sanırım?"

Sirius biraz daha güldü. Gülüşü gerçekten dünyadaki en hoş şey olabilirdi, tabi Remus onu öldürmek istemese.

Remus aklına gelen düşünce ile titredi. 1 ay sonra kendisi yerine ölebilecek birisini bulmalıydı ve Sirius listenin en başında geliyordu. Onunla bu kadar yakın olmamalıydı, yoksa intikam alamayacak kadar çok bağlanırdı ona.

Remus yerinden kalktı. Üstünü çıkarıp kendi kıyafetlerini giyecekti.

"Hey, hey! Ne yapıyorsun?"

"Eve gideceğim, saat kaç?"

Sirius şaşırdı. Remus onu tanımasa kendisinin burda kalmasını isteyecek gibi duruyordu.

"Saat 3, çok geç oldu yarın eve dönersin"

Bu sefer Remus Pantalonunu giymeye başladı. İkisinin de utanacak bir şeyi yoktu bu konuda.

"Öyle yaparsam ailem daha çok kızar."

Her türlü kızacaklardı, bu sadece bir bahaneydi. Tabiki Remus'un annesi onun hakkında endişelenmiş olmalıydı ama Remus eve gidince çekeceği cezaya hazır değildi.

"Hem son otobüs kalktı"

"O zaman yürürüm"

Sirius kafasını salladı. "Evin çok uzak. Bak bir teklifte bulunacağım ama bı kere dur ve beni dinle"

Remus en sonunda durdu. Hazırlığı zaten bitmişti. Sirius'un diyeceklerini bekledi.

"İzin ver seni evine bırakayım"

Remus kollarını kenetledi. "Neyle?"

Sirius güldü. Yatağın yanına düşmüş olan deri ceketi kapıp giydi. "Beni takip et"

Remus sessice onu takip etti. Sirius ses çıkartmamaya özen gösteriyordu. Remus merak etti acaba Black ailesi şu an evlerinde Lupin soyadı taşıyan bir gencin olduğunu biliyorlar mıydı?
Sanırım hayır.

Maybe İn Another Life // Wolfstar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin