"Sakin beni bunla götüreceğini söyleme"Sirius güldü. "Rebecca'yı üzüyorsun ama"
"Ona bir de ad mı verdin?"
Sirius sakince motosikletin koltuğuna oturdu. Remus itiraf etmeliydi, bayağı bir fikayalıydı. Gece siyahi bir rengi vardı, gençlerden daha çok motor tutkunlarının kullanabileceği bir üründü.
"Daha ne kadar orda durmayı planlıyorsun?"
Remus derin bir nefes verdi. "Emin misin?"
"Tabiki de, kaç defa sürdüm bunu" biraz ciddi hale büründü. "Remus bir süredir yeniliklere daha açık oldun, hatta içki içip sarhoş bile oldun şimdi bana Rebecca'dan korktuğunu söyleme"
Remus daha fazla bir şey demedi. Kendi kendine bir karar almamış mıydı zaten? Kendisine bir lütuf olarak 2. Hayat şansı verilmişti. Bu hayatı doya doya kullanacaktı.
Yapmadıklarını yapacak, hayatını kendi belirleyecekti. Ve dürüst olmak gerekirse gerçekten bu motorsiklete binmek istiyordu.Sirius'un arkasına oturdu. Sirius bir tepki vermese de mutlu olduğu belliydi.
Yerde duran kaskı aldı. Arkasına dönmesi zor olacağı için sadece kaskı uzattı.
Remus sakince kaskı aldı. Motorsiklet gibi siyahtı. Ne kadar uyumlu olduğunu düşündü. Siyah motor, siyah kask, siyah saç ve siyah deri ceket.
"Sen takmayacak mısın?" Diye sordu Remus. Çünkü etrafta başka bir kask daha görmüyordu.
"Tek bir tane kaskım var ve sürüşümden en çok korkan sen olduğuna göre onu sen tak"
Remus sakince kaskı kafasına yerleştirdi. Her zaman duyduğu koku bu sefer daha belliydi. O kokunun asla kaybolmamasını diledi.
"Ve bu arada bana tutunmak isteyebilirsin."
Remus alayla güldü. "Ha ha ha"
Kendi başının çaresine bakabilirdi. Hiç motorsiklete binmeyen bir gencin hatasıydı işte."Sen kaşındın" derdi mırıldanacırsına.
Sirius bir şeyler yaptı, gerçekten Remus motorsiklet hakkında bir şey bilmiyordu. Ama bir anda yol almaya başladılar.
Motorsiklet beklediğinden daha hızlıydı, Sirius'un bunu bilerek yaptığının farkındaydı. Remus daha fazla dayanamadı. Sirius'a tutundu.
Sirius sadece Remus'un göremeyeceği bir şekilde güldü. Onun bu hallerini seviyordu.
Remus ilk başta korkmuştu. Kafasını Sirius'un sırtına yaslıyordu. Gözlerini bile açmak istemedi. Sirius deli gibi kullanıyordu, bu çocuğun ehliyeti var mıydı?!
Ama korkularının kendisini durdurmasına izin vermedi. Gözlerini açmasaydı eğer göreceği en güzel manzara ile karşılaşamazdı.
Remus kafasını biraz kaldırıp etrafa baktı. Şimdi neden Sirius'un motor kullandığını anlıyordu. Kendini bu manzaradan uzak tutan kişi kesinlikle mazoşist olmalıydı.
Gecenin karanlığı her yere çökmüştü, sokak lambaları yolu aydınlatıyordu. Evlerin ışığı sönmüş, onları karşılıyordu. Yıldızlar ise... Yıldızlar onları tanıyormuş gibi selamlıyordu.
Yol açıktı, remus'un her zamanki gördüğü manzara gibi değildi. Yolda tek bir araba bile yoktu, ses çıkaran kimsecikler yoktu. Sadece motorun gürültüsü, o ve Sirius.Remus ne kadar yol aldıklarını bilmiyordu ama adrenalin kanına karışmıştı. Daha fazla böyle durmak istiyordu. Ama yavaşladılar, Remus'un gözüne tanıdık gelen yola saptılar.
En sonunda durdu motor. Remus hüzünle kaskını çıkardı. İlişkiler de böyledir, hızlandığını an sona daha çok yaklaşırsınız.
Remus motorsikletten indi. Evinin ışıkları yanıyordu, annesi onu bekliyor olmalıydı. Aslında birisini böyle endişelendirdiği için kendinden utanıyordu. Annelik iç güdüsü işte, yavrusuna bir şey olsa cehennemi yaşar Kadın.
Remus bunu anlasa bile evin kapısından girdiği an olacakları anlamıyordu. Endişelendiğinde kızsın, bağırsın ama...
"Beni bıraktığın için teşekkür ederim"
Dedi gülümseyerek.Sirius, çocuğun gülümsemesine takılsada konuştu "sorun değil. Rebecca'yı nasıl buldun?"
Remus kaskı ona verdi. Bir yandan da düşünüyor gibiydi. "Güzeldi. İsminin anlamını veriyor."
Sirius güldü. "Kendine dikkat et"
Edemezdi. "Sende"
Remus, çocuğun motorsikleti çalıştırıp geldikleri yoldan gitmesini izledi. Saçları hava ile uçuşuyordu, ne kadar büyüleyici.
En sonunda orda daha fazla duramayacağını anladı. Eve gitmeliydi, eve.
Kapıya yaklaşıp anahtarı kapıya sokmayı denedi. Ama anlaşılan kapının üstünde anahtar vardı. Eve giremedi.
O anda kapı açıldı, bu annesiydi. "Nerdesin sen! Hemen içeri gel"
Hemen çocuğunu içeri çekti ve bir tokat attı. Remus onu durdurmadı. Tepkisizce olanları bekledi.
"Seni ne kadar merak ettim hiç biliyor musun ha? Sen dışarda sürterken ben burda seni bekledim."
Remus'u kolları ile ittirdi. Remus yavaşça duvara çarptı. İçki kokusunun kendisinden mi yoksa annesinden mi geldiği belli değildi. Anlaşılan içmişti yine.
Babası evi terk ettiğinden beri böyleydi. Hatırlayabildiği en son hatırasında bile annesi sarhoştu. Babası ile kavga ediyordu.
"Neden seni düşünmek zorundayım ki? Doğmasan olmaz mıydı?"
O doğmamalıydı. Annesi ve babası zorla evlenmişti. Güzel bir gecenin ardından gelen bir bebek her şeyi yok etmişti. Annesini anlayabiliyordu.
Küçükken hep merak etmişti, bütün aileler böyle mi diye. Ama bunları anlattıkça öyle olmadığını anladı. İnsanlar ona acıyordu.
Acımalarına gerek yoktu, istemiyordu. Acınmayı hak etmiyordu. Kendisi için üzülen hiç bir gözü istemiyordu.
Bu bir süre devam etti. Annesi bağırıyor, tokat atıyor ve o sadece dinliyordu.
"Cezalısın. Evden çıkmayacaksın. Telefonunu da bana ver!"
Denileni yapıp cebinden telefonu çıkarıp ona verdi. Annesinin hayatını mahvetmesine izin verdi.
Yavaşça odasına çıktı. Annesinin sesleri hala geliyordu. O da neydi? Bardak mı kırılmıştı? Umrunda değildi.
Kapısını kapatıp yatağının yanına çömeldi. Böyle aileler vardı gerçekten.
Bazen ailemiz en küçük şeye bile izin vermezken onlara sinirleniyoruz yok yere. Oysaki daha beterini yaşayan kaç bin insan var dışarıda. Hatta arkadaşlarımız, dostlarımız. Herkesin kendi hikayesi var, haberdar olmadığımız. Bazıları hikayelerindeki kara lekeler ile övünmeyi severken, hikayeleri kara lekeden ibaret olan insanlar asla bunu anlayamayacak.
Dertlerimiz ile övünmek saçmalık, bu bir yarış değil. Acınmak sizi harika yapmayacak, kalbinizde ki boşluğu kapatmayacak.
Remus ağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maybe İn Another Life // Wolfstar
Fiksi PenggemarRemus daha 17 yaşında nefret ettiği kişi yüzünden hayata gözlerini yumdu. Bunun bir son olacağını düşünmüştü ama öyle olmadı. Kahkahalar arasında yapılan bu küçük anlaşma onun ölmeden 1 ay öncesine yolladı. Anlaşmanın tek bir kuralı vardı...