Korku

551 59 32
                                    

"Meri?"
Meri, Ateş'in sesini duyunca şoka uğradı. Uzaklara daldığı için ilk başta hayal görüyor sanmıştı ama Ateş oradaydı.

"Sen... sen napıyosun burda?"

dedi şaşırmış bir ses tonuyla. Cidden şaşırmıştı, normalde geleceği zaman haber verirdi. Ateş arada bir onu kontrol amacıyla aradı, gelirdi. Normalde Ateş'ten beklenmedik bir davranıştı ama Meri ve Ateş'in arasındaki arkadaşlığı çok farklıydı. Birbirlerine davranış olarak benzemeseler de nedense birbirlerini çok iyi anlıyorlardı. Çektikleri acılardan mıdır, benzeyen huylarından mı bilinmez, bu ikilinin değişik bir bağı vardı.

Ateş, Meri'nin karşısına oturdu. Meri istediği cevabı alamayınca,

"Normalde gelmeden önce haber verirdin, ne oldu, senin külüstürün kontörü mü bitti?

diye dalga geçti Ateş'le. Ateş onun sarkastik tonunu özlemişti çünkü yaşadığı olaylardan sonra espri anlayışını kaybettiğini düşünüyordu. Yeniden bu tonlamaya döndüğü için mutlu olmuştu. Meri ikisine de çay söyledi ve hala neden geldiğini söylemeyen Ateş'ten yavaşça laf koparmaya çalıştı.

"Tantuni yemek istemediysen demek ki ciddi bir şeyler var. Çabuk söyle ki protein yoksunluğundan bir şeyler olmasın, mideni krize sokmak istemem."

Ateş buna da güldü. Çayından bir iki yudum aldı ve direkt lafa girdi.

"Hasta. 36 yaşında..."

diye ve hastalığı ona en kısa şekliyle anlattı. Meri bunu ona neden anlattığını direkt anladı çünkü bu onun uzmanlık alanıydı. Ancak onun gibi dikkatli ve sabırlı bir cerrah bu ameliyatı yapabilirdi ama Meri yeniden genel cerrahiye geri dönmek istemiyordu, hatta ameliyata bile girmek istemiyordu. Kendi korkuları çok onu sevdiği mesleğinden men etmişti.

"Ateş, bunu yapamayacağımı çok iyi biliyosun. Kaç kere konuştuk, insanlar artık benden nefret ediyor. Hiçbir hastane beni ameliyata sokmaz..."

İçinden bir parça kırıldığını hissettirmişti ses tonuyla. Geri dönmek aklının bir köşesinde hep vardı ama kendine güvenini kaybetmişti. En azından o öyle sanıyordu. Ateş bunları biliyordu ama geri dönmesinin zamanının da geldiğini düşünüyordu.

"Bizim hastane hiçbir hastane değil, İpek beni bile işe aldı, seni niye almasın?"

Meri, Ateş'i haklı buldu ama İpek'ten de çekiniyordu. Olay olduğunda İpek de oradaydı. Neler olduğunu o da gördü, bunlara rağmen onu hastaneden içeri sokar mıydı bilmiyordu.

"Meri, bak İpek hakkında çekiniyosun, biliyorum ama eminim senin gibi bir cerrahı hastanesinde bulundurmaktan gurur duyar. Senin gibi yanlış yapmaktan, sınırları aşmaktan korkmayan biri lazım bana. Tanı koyarken her fikri çürütebilen, en azından çürütmeye çalışan biri çok işime yarar. Sana boşuna anti tez demiyolar he Profesör?"

Meri güldü, uzun zamandır ilk defa anti tez demişti biri ona. Üniversite zamanı takılmıştı bu lakap ona çünkü her tanıyı çürütebilecek kıvrak bir zekaya sahipti. Üniversite zamanlarında Ateş bu lakabı duyduğu için tanışmak istemişti Meri'yle.

"Ateş bundan emin misin? Başına iş açarsan ne olacak? Sonra bana gelip başımın etini yersin falan hiç uğraşamam senle. Ergenden farkın kalmıyo vallahi."

Ateş güldü ve cevap verdi,

"Emin olmasam karşında duruyor olmazdım. Saklandığın yerden çıkma zamanın geldi Meri, bak bunu çok söylemem, hatta belki bir daha duyamazsın ama sana güvenim tam."

Meri de güldü, çünkü birine iltifat etme hiç Ateş'in adeti değildi. Ama ona hak verdi, artık kendine yarattığı hapishaneden çıkması gerekiyordu. Geçmiş ne kadar acı verici olsa da birine verdiği sözü tutmalıydı. Onun için ayakta kalmalı devam etmeliydi. Bunun için de çektiği ızdaraba bir son vermesi gerekiyordu. Meri kendini toparladı, derin bir nefes aldı ve Ateş'e şu sözleri söyledi,

"Ne zaman başlıyoruz?"

Zümrüdüanka - Hekimoğlu ReimaginedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin