Lenore (2)

313 33 67
                                    

Baya uzun bir gece geçirdikten sonra bir kanepede Meri, öbür kanepe de Orhan uyuyakalmışlardı. İkisi de Meri'nin telefonunun çalmasıyla uyandılar, arayan Ateş'ti. Meri telefonu eline aldı ve açtı.

"Günaydın Ateş, ne oldu sen bu saatlerde aramazdın?"

Ateş dün çekemedikleri MR dolayısıyla hastanın kolunda olan çiviyi ameliyatla hemen almak istiyordu, bu yüzden Meri'yi aramıştı. Ama erken araması hastanede olması değil, evde yatarken bu konunun kafasını kurcalamasıydı.

"Ameliyata girmen lazım, yok bu kadının kim olduğunu öğrenemeyiz. Öğrenemezsek de bir şey yapamayız, devamını da anladın herhalde?"

Meri gerindi ve uykulu bir sesle onaylar bir şekilde cevap verdi. Ateş, Meri'nin bu saatlerde uyandığını biliyordu ve uykulu olması onda bir merak duygusu uyandırmıştı elbet. Sorgulamazsa meraktan çatlayacaktı.

"Noldu sen bu saatlerde uyanık olurdun, uykudan uyandırdım galiba hocam."

Orhan bu arada "ben burada değilim sakın söyleme." diye fısıldadı, çünkü Ateş öğrense tüm hafta onla uğraşacaktı. Bu yüzden bir yalan uydurmalıydı, onun inanacağı bir yalan olmalıydı bu.

"Güzel bir gece geçirmedim, bilirsin ya, şişenin sonunu göremedim ama şimdi bakıyorum bitmiş."

Ateş buna inanmıştı çünkü bazen Meri böyle geceler yaşıyordu, çok ani bir esinti gibi. O zamanlarda da kendini alkole veriyordu bu yüzden de kalkamıyordu bile. Bu yüzden bu konuyu çok üstelemedi bu yüzden telefonu hemen gel diyerek kapattı.

Ateş'in, Orhan'ın Meri'nin evde olduğunu çakmaması için hemen yola koyulmaları lazımdı, çünkü Orhan'ın arabası hala hastaneydi. Meri için bilinmesi fark etmezdi, o Ateş'le uğraşırdı ama Orhan'ın buna hiç tahammülü yok gibi gözüküyordu. Bu yüzden hemen kalktılar.

"Hemen çıkmamız lazım yoksa Ateş senin arabanın hastanede olduğunu görüp seni bulamazsa ne olduğunu hemen çakar. Ben şu üstümü değiştireyim hemmmmen geliyorum. Sana rica etsem Havuç'un mamasını da koyabilir misin, sol üst dolapta. Heee bi de istersen buzdolabında sandviçler var, sen de onlardan yiyebilirsin, bana da bi tane ayır."

Meri giyinmeye giderken Orhan sol üst dolabı açtığı anca Havuç bacaklarında belirdi, ona sırnaşmaya başladı. Mamasını koyunca hemen onu yemeye koyuldu, Orhan bu arada buzdolabını açtı ve çok şaşırdı, Meri çeşit çeşit sandviç yapmıştı. Büyük ihtimalle bunları onun için yapmamıştı ama yine de şaşırmıştı. Peynir, domates ve zeytin ezmeli sandviçi alan Orhan tadını da baya beğenmişti, içindekiler dışında ekmeği de çok güzeldi. Bu arada Meri yeleğini ilikleyerek mutfağa doğru geldi.

"Ben senin takım elbiselerini çok beğeniyorum ya, kıskanıyorum desem yeridir."

Dedi Orhan gülerek. Meri'nin zevkini cidden beğeniyordu, çünkü ona çok yakışan parçalar seçiyordu kendine. Bu iltifat hoşuna giden Meri, geri iltifat konusunda çok kötü olduğu için konuyu değiştirip şöyle bir tavsiyede bulundu,

"İstersen bi gün senle de gideriz takım elbise bakmaya. Şaka yapmıyorum ciddiyim, en sevdiğim şeylerden biri hem kendimi giydirmek hem de başkalarını."

Orhan onaylar bakışlar atarken Meri kolundaki saate baktı, geç kalacaklardı, bu yüzden Orhan'a sandviçi çantasına atmasını ve hemen çıkmak zorunda olduklarını söyledi. İkisi de montlarını giydi, Havuç'a görüşürüz dedi ve evden çıktılar. Yine el ele tutunup motora doğru giderken Meri kaydı ve düştü. Orhan panik olduğu için hemen ona doğru gitti Meri de ona küçük bir oyun oynamak istedi.

Zümrüdüanka - Hekimoğlu ReimaginedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin