Korku (2)

181 19 214
                                    

Orhan kazadan tam iki hafta sonra hastaneden çıkıp eve geçti. Bu süreçte hem Meri hem de Sabiha anne ona bakıyordu. Kolu kırık ve topallayarak biraz zaman geçirecekti ama yaşadığına şükrediyordu. Meri'nin de bu süreçte kendine değil Orhan'a daha fazla önem verdiğini gören Sabiha anne, Meri'ye de nasihatler veriyor, kendine de bakmasını istiyor ama bu işe yaramıyordu. Çünkü Meri'nin korkudan gözü dönmüştü ve ne yaptığını pek anlamıyordu, tek istediği Orhan'ı korumaktı. Onun en başlardaki korkusu tetiklenmiş, bu yüzden de belli etmese de biraz içine kapanmış gibiydi. Kısacası bu olay onu çok sarsmıştı.

İpek bu durumun farkındaydı ve Meri'ye hep açılması için sorular soruyordu. Ona anlatmazsa belki Asya'ya veya Eren'e anlatır diye onlara da tembihliyordu ama Meri hastanedeyken vaka tartışmaları dışında çok sessizdi. Mehmet Ali bile esprileri veya iddialarıyla onu neşelendiremiyor, Meri genellikle de kafasını dağıtmak için ya onkolojiye yardım ediyor ya da poliklinik yapıyordu. Hamile bir kadının, daha da fazlası en yakınlarından birinin bu kadar stres altında kalması İpek'i çok üzüyordu ama bunu Orhan'a söylemekten çekiniyordu. O da çok kötü bir süreçten geçiyordu ve Meri'nin içine kapandığını duymak onun en son istediği şeylerden biriydi, İpek bunu sona söyleyemezdi ama Ateş söyleyecekti.

Bir gün Ateş gün içerisinde hastaneden kimseden habersiz çıktı ve Meri'nin evine Orhan'a gitti. O gün onun özellikle yalnız olduğunu biliyordu çünkü annesinin işi vardı diye gelmemişti. Meri'nin evine geldi, Meri'nin çantasından arakladığı anahtar ile kapıyı açtı. Kanepede oturan Orhan kapı sesi gelince şaşırdı ve oturduğu yerden kapıya doğru baktı. İlk başta korktu çünkü kim geldi sorusuna yanıt gelmemişti. Sonra Ateş bir anda önünde belirince yerinden zıpladı ve korktu. O korkunca Havuç da yanına atladı. Bebek de havlamaya başladı.

"Doktor, var ya doktor... Kalbime iniyodu vallahi ya."

Dedi nefes nefese. Ateş tabii ki bu durumla dalga geçecekti.

"Sanki bacağın sağlıklı gibi zıpladın valla, yoksa sen... Bize yalan mı söylüyosun bu kadar ilgi görebilmek için? Ayyy doktorum kıyamam bak ne güzel etrafın sevgi böcükleriyle dolu. Kıyamaslar."

Orhan yüzünü ekşitti ama onu da özlemişti. Ateş karşı kanepeye oturdu ve Orhan'ın çayını alıp yudumladı. Orhan bu durumdan memnun olmadığını gösteren bir bakış attı ona ama nafile. Ateş çoktan çayı sahiplenmişti.

"Eeee naber doktorum neler var kadın programlarında?"

Dedi çayını Ateş usulü yudumlayarak.

"Bi adam varmış, deli bir doktor. Herkese keşif cerrahisi yapmak için neden arıyomuş, topallıyomuş bi de. Onu arıyolarmış tanır mısın sen böyle birini?"

Dedi Orhan dalga geçerek. Ateş'in cevabı çoktan hazırdı.

"Yok be doktor, bilirsin benim hafızam baya kötüdür. Tek bir şey hatırlıyorum senin karının adını, Aslı'ydı dimi?"

Orhan, Ateş'e gözlerini çevirdiği bir bakış attı. Ama Orhan onun neden burada olduğunu merak ediyordu.

"Doktor, iş saati, sen burdasın, neden burdasın? Beni özlediğinden değildir herhalde, kesin bişi var."

Ateş, Orhan'a elinde kuruyemiş baktı ve hemen muzipliğini yaptı.

"Aaaaa ben özleyemez miyim doktorumu?"

"Günün ortasında?"

"Özlemenin zamanı mı var canım aaaa."

Orhan bunları yemeyen bakışlar atarak Ateş'e bakmaya devam etti ama Ateş televizyon izliyordu. Yaklaşık on dakika böyle durdular en sonunda Ateş, Orhan'ın bakma çabasına hayran kalarak ağzını açtı. O da pek söylemek istemiyordu birinin ona bu konuyu açması lazımdı. Meri asla açmazdı. Ateş kuruyemişleri bıraktı ve toparlanıp Orhan'a doğru döndü.

Zümrüdüanka - Hekimoğlu ReimaginedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin