İpek'in Hayalleri

336 28 269
                                    

"İpek noldu, iyi misin tatlım, neden ağlıyosun?"

İpek ağlamasını durdurdu ve iç çekti.

"Ben- ben. İyiyim çok iyiyim Meryem hem de çok. Hayatım galiba bu sefer oldu. Bu sefer tuttu. Ben- ben ben. Ben hamileyim."

Meri biraz önce büründüğü depresif halden anında çıktı ve mutluluğundan İpek ile birlikte ağlamaya başladı. Bu yıllardır İpek'in hayaliydi, bu sefer bu hayalin gerçekleşmesi için Meri elinden geldiği kadar çabalayacaktı. Hamileliğin verdiği mutluluğu biliyordu ve İpek'in düşük yaptığındaki halini de görmüştü. Artık onun üzülmesine tahammülü yoktu, genel olarak etrafındakilerin üzülmesini istemiyordu.

Meri'nin ağladığını duyan Orhan, oturma odasına geldi, arkasından Havuç da geldi. Telefonda olduğunu görünce kesin birine bir şeyler oldu sandı ve hemen yanındaki sandalyeye oturdu.

"Meri noluyo? Birine bi şey mi oldu noldu?"

Orhan panik yapmıştı, bunu telefondan duyan İpek gülmeye başladı. O gülünce Meri de güldü ama Orhan'ın ne olduğundan hala haberi yoktu. İpek zaten sadece Orhan'a ve Meri'ye söyleyecekti, o yüzden Meri'den hoparlörü açmasını istedi.

"Orhan, Orhan sakin ol. Ben- ben. Ben galiba hamileyim."

Bunu duyan Orhan da baya sevindi, o da İpek'in bunu çok istediğini farkındaydı. Sevinçten ağlamaya devam eden Meri'nin elini tuttu. Biraz daha konuştuktan sonra Meri telefonu kapadı ve soluklandı. Orhan bir şeyi fark etmişti, telefon Meri yataktayken çalsaydı duyardı ama telefonu duymadı. Demek ki çoktan oturma odasına gelmişti. Önünde de çay vardı, bir süredir burada olduğu anlamına geliyordu. Halüsinasyondan beri Meri'nin bazı şeyleri içine attığını farkındaydı ama Meri kendi bunun farkında değildi. Şimdi de İpek'in hamilelik olayı çıkınca Meri'nin psikolojisi biraz sarsılabilirdi. Orhan, Meri'nin bunları kabullenmeyeceğini biliyordu ama yine de elinden geldiği kadar ona bunu kabullendirmek için uğraşacaktı. Meri'nin İpek için sevindiğinden şüphesi yoktu elbet ama onun kursağında kalan çocuk sevgisi onu içten içten yaralıyordu. İşte Meri tam olarak bunu kabullenemezdi çünkü olay İpek hakkındaydı, İpek için kendi psikolojisini bir yana hazırdı ama Orhan'ın böyle bir niyeti yoktu, İpek'e de yansıtmadan bu olayı çözmeyi planlıyordu. Meri'yi önemsediği kadar İpek'i de önemsiyordu bu yüzden yine her şey dert babası Orhan'ın başına kalmıştı.

"Meri iyisin dimi, çay falan yapmışsın. Yatakta olsan telefonu duyardım. Demek ki bir süredir burdasın..."

Bu sözler Meri'nin çok hoşuna gitmişti. Aslında çok basit şeyler söylemişti Orhan ama Meri birinin onunla içten ilgilenmesi ve onu merak etmesinden çok hoşlanıyordu. Hele ki bu Orhan olunca daha da hoşuna gidiyordu. Bilinçaltındaki Nil'in dediği gibi ona çok bağlıydı.

"İyiyim be Orhan'ım, uyuyamadım sonra da çay yapayım dedim. Sen de istersen sana da yapayım he?"

Meri'nin bazı şeyleri geçiştirmek istediği çok belliydi, Orhan da bunu bozmadı. Meri çayı yaptıktan sonra kanepeye geçtiler ve çayı içtikten sonra öylece uyuyakaldılar. Meri, Orhan'a öyle bir sarılmıştı ki, her halinden ona ihtiyacı olduğu belliydi. Bu ihtiyacı gerektiren hisler çok doğal hislerdi, eğer ki bazı eski şeyleri hissetmeyip her şey normalmiş gibi davransa bu hiç gerçekçi olmazdı. Bunlar anca dizilerde, filmlerde olurdu. Hayatta hiçbir şey pürüzsüz değildi ve bazı şeyleri bastırmak insanın doğasında olan bir şeydi. Bunu tek Meri değil, Orhan da yapıyordu, İpek de yapıyordu, Ateş zaten yapıyordu. İnsan doğasında olan her şey sağlıklı değildi, bu da ondan biriydi.

Bir sonraki gün Orhan'la Meri hastaneye gittiler ve İpek'in odasına doğru gittiler. Tam odaya girmeden önce Orhan, Meri'yi durdurdu. Meri tabii ki ne olduğunu farkında değildi. Orhan ona baktı ve istemsiz bir şekilde güldü.

Zümrüdüanka - Hekimoğlu ReimaginedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin