Janus (1)

217 30 116
                                    

İpek doğumdan sonra biraz hastaneden uzaklaştı. Tabii ki Meri onu her boşluğunda ziyaret ediyordu, İpek'in işlerini üstlenmesine rağmen İpek'e her zaman zaman buluyordu. Tabii ki İpek'in olmadığı üç ay onun için zorlu geçecekti ama bu onun altından kalkacak biriydi ve o da bunun farkındaydı. Hastanede İpek'in olmadığını fark ettirmemek istiyordu ama bu işi İpek'ten daha iyi yapacak biri daha annesinin karnından doğmamıştı.

Arada bir Meri'ye motivasyon olsun diye Orhan ona eğlenceler yaratıyor, onun kendine güvenini daha da yerine getiriyordu. Bunun bir örneği de İpek'in pozisyonunda çalışmaya başladığı ilk haftalarda Meri bir anda kendini kötü hissettiğinde olmuştu. Meri hiçbir zaman dışarıda kendini kötü hissettiğini belli etmezdi ama Orhan artık onu çok iyi tanıyordu ve her türlü onu anlıyordu. Bunu sezdiği anda Orhan, Meri'den önce eve geldi ve ona güzel sofra hazırladı. Yanında da Meri'nin en sevdiği beyaz şarabı koydu ve onun gelmesini bekledi. Meri eve girdiğinde yorgunluktan bitikti, ceketini çıkardı, anahtarlarını fırlattı ve bir anda arkasını döndüğünde bu güzel sofrayı gördü. Orhan mumlar bile koymuştu sofraya. Meri'nin düşük morali bir anda yükseldi, böyle küçük jestlere bayılıyordu zaten.

"Orhan sen... napmışsın böyle. Döktürmüşsün vallahi."

Orhan buna güldü. Kendiyle gurur duyarmışçasına bir gülüştü bu.

"Hepsi senin için. Sen pek belli etmesen de ben senin iyi olmadığını farkındayım. İçimden geldi böyle bir masa hazırlamak, çok bi şey değil ama..."

Meri hemen ona sarıldı. Hayatında böyle biri olduğu için çok şanslıydı ve yine bunu kendine hatırlatmıştı. Hayatında Orhan oldukça hep mutlu olacaktı. Yemekleri yiyip şarapları içtiler, yemek sofrasını topladılar ve o anda Meri pikabın yanına gitti ve elinde şarabı pikabın yanındaki plakları karıştırdı. Seal'ın Seal albümündeki "Kiss From A Rose" şarkısını gördü. Uzun zamandır dinlememişti, Hemen plağı pikaba koydu, şarkıyı söyleyip kendi kendine dans etmeye başladı.

"Ay bu şarkıyı ilk üniversitede dinlemiştim, İngilizceyi de yeni öğreniyorum. Sözleri baya etkilemişti."

Meri şarkıyı sesli söylemeye başlayınca Orhan şaşkın gözlerle ona baktı. Hiç sesli bir şekilde şarkı söylediğini duymamıştı.

"Meri... sesinin bu kadar güzel olduğunu neden söylemedin sen?"

Dedi ve ona doğru yaklaştı. Orhan ellerini Meri'nin beline doladı. Meri bir anlığına dalgınlıkla sesli söylemişti şarkıyı, bu yüzden de utandı. Orhan hemen bunu fark etti.

"Utanma ya. Ciddiyim ben çok güzel sesin."

Kaçırdığı gözlerini Orhan'la buluşturdu Meri. Orhan'ın gülüşünde kaybetmişti kendini o anda. Dinledikleri şarkıda bir söz vardı, "To me you're like a growing addiction that I can't deny." yani "Benim için inkâr edemediğim büyüyen bir bağımlılık gibisin." anlamına geliyordu, Meri için cidden de öyleydi. Ona o kadar alışmıştı ki, her gün onun varlığına şükreder hale gelmişti resmen. Orhan'ın gülüşündeki çekime şarkının verdiği huzur ve şarabın verdiği mayhoşlukla dayanamadı ve onu öptü. Öptü ve o da devamını getirdi, kıyafetler gitti, dudaklar dudaktan vücuda doğru indi ve gece güzelleşti. Yani kısacası Orhan, Meri'ye kendini en düşük derecede bile kendini kötü hissetse bile böyle güzellikler yapıyordu.

Asıl hikayeye başlayacağımız yer İpek gittikten yaklaşık 1,5 ay sonra başlıyor. Meri artık işin ivmesini yakalamış, her şeyi anlayabiliyor ve daha rahat idare edebiliyordu. Bunları yaparken de hastanedeki her şeyden haberdar olduğu için Ateş'e hiç durmadan vaka buluyor ve Ateş de hiç boş durmuyordu. Departmana da gidip arada bir yardımcı oluyordu ama eskisi gibi tam zaman yardımcı olamıyordu. Ama yine de her şey iyi gidiyor gibiydi. Bir akşam Meri hastaneden çıktı ve İpek'e gitti. İpek'in pek de iyi hissettiği bir gün değildi o gün. Meri'ye kapıyı açtığında baya yorulmuş gözüküyordu, elinde Bahar'ı tutmuş sanki Meri'yi beklermiş gibi bir bakış attı İpek. Meri hemen içeri gidip ellerini yıkadı ve İpek'e sarıldı. İpek bu sarılmayı beklemiyordu ama çok iyi gelmişti.

Zümrüdüanka - Hekimoğlu ReimaginedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin