Kyungsoo dağılmış haliyle yavaşça kapıya tıklatıyordu.Vuruşları o kadar zayıftı ki Sehun belki onuncu belki yirminci çalışında açmıştı kapıyı.
“Kyungsoo” Sehun hayal kırıklığıyla kapıdaki adamı süzerken Kyungsoo da ona yalvarırcasına bakıyordu.
“Ne yaptın?” Sehun boğazına birşeylerin hucum ettiğini hissediyordu.Boğazı düğümleniyor konuşamıyordu sanki.
Kyungsoo hafif kıkırdamayla gözlerini Sehunun gözlerinden ayırdı. “Üzgünüm mührünü bozdum”
Sehun bütün gerçekliğin farkında olmasına rağmen Kyungsoonun dudaklarından dökülen sözlerle öleceğini hissetti.Kyungsooya zarar vermişti hemde bile isteye.
“Üzgünüm…Ben çok üzgünüm” hissettiklerini anlatamıyordu ama dudaklarından cümleler bu şekilde dökülüyordu.
“Önemli değil Sehun sen beni düşündün öyle değil mi ? Ama ben kendimi bile bile ölümün kollarına bıraktım asıl ben üzgünüm”
Sehun her defasında Kyungsoo nasıl oluyorda kendini suçluyordu anlamıyordu. “Yaşadıklarının hiç biri senin suçun değil”
Kyungsoo başını iki yana salladı “Benim suçum istemeseydim Kai bana dokunmazdı”
“Sana değer mi veriyor?” Sehun büyük umut pırıltılarını yerleştirdiği gözlerini Kyungsoonun yüzüne sabitlemişti.
“Belkide gerçekten veriyordu…Ama şimdi değil”
Sehun anlamadığı her halinden belli Kyungsooyu süzerken Kyungsoo yavaşça kapıdan içeriye süzülüp odasının yolunu tuttu.
İçeriye girdiğinde yüzüne vuran odasının sakinlik veren kokusu onu şimdiden mutlu etmişti.Kaiyle olanları düşündü belki de hata yapmıştı ama ailesinin katiliyle, belkide ileride kendisinin de olacak bir insanla nasıl mutluymuş gibi rol yapabilirdi?
“Üzgünüm Kai ama sen bir katilsin” kendi kendine mırıldanıp yatağına uzandı.Şu an kendini temizleyecek hali bile yoktu,vücudu da dünün etkisiyle sancıyordu. Delice hırpalanmış bedeni kısa sürede uykuya daldı.İçindeki kıpırtılardan bir haber…
Kai akşam üstü derin uykusundan uyandığında mutfağa Luhanın yanına indi.
“Luhan”
Luhan korkuyla sıçrasa da hiç bozuntuya vermeden önündeki yemeği karıştıramaya devam etti.
“Peki bana nasıl yardımcı olabilirsin” Luhanın konuşmayacağını bildiği için kendi sorup kendi cevaplıyordu.
“Seni sevmeme yardım eder misin?”
Luhan şaşkınlıkla elindeki kaşığı öylece tencerenin içine bıraktı kaşık suyun üzerinde bir sağa bir sola yalpalıyordu.
“Ama imkansız değil mi?” mutluymuş gibi gülümsedi Kai bütün hissettiklerine rağmen.
“Zaten bende sadece şaka yapmaya çalışmıştım.Ama o değilde sen olsaydın daha basit olurdu...Neden beni sevmeyi denemiyor Luhan?” Kai gülümsemesini bozmamaya çalışarak derin bir iç çekti.
“Siktiğimin sürtüğü vazgeçemiyorum ondan” Kai sinirle elini saçlarına daldırdı.Luhan hiç bir şekilde ona cevap vermediği için her zaman oturduğu sandalyeden kalkıp dış kapıya yöneldi,biraz hava almaya ihtiyacı vardı.
Kapının yanındaki tahta oturağa oturup gökyüzünü izlemeye başladı. “Yakında bir ejderha kokusu var” gülümseyerek havayı koklamaya devam etti.En azından Kyungsooya olan sinirini bu şekilde atabilecekti.
Havayı koklamaya devam ederken burnuna Kyungsoonun kokusu dolmuştu sanki.Ejderhanın cılız kokusu ve Kyungsoonun baskın kokusu.
Ejderhanın kokusunu boşverdi şimdilik önemli olan hissettiği Kyungsoo kokusuydu.Bir rüzgar yüzünü yalpalarken keskinleşen kokuda kendi kokusunu da alıyordu.Kyungsoonun vücudundan yayılan kendi kokusu.
“Çok derin kokluyorsun elalemin iğrenç kokularınıdamı almak istiyorsun”
Kai Luhana gülümseyip tahta oturakta yana kaydı.
“Konuşurken daha sevimlisin Luhan” gülümseyerek saçlarını karıştırdı.
“Çok derin koklama Kai sana zarar verir” Luhan da başını kaldırıp gökyüzünü izledi.
“Bir şey olmaz dostum babadan oğula bir yetenek bu sorun değil”
Luhan o anlamda söylemediğini Kaiye dile getirmeye çalışsa da vazgeçti.Zaten zaman yaklaşıyordu…
**
Kyungsoo sabah erkenden çarşıya inip çocuklarla oyun oynamaya başlamıştı.Bugün kendini oldukça canlı hissediyordu nedenini bilmiyordu ama şimdi bu önemli değildi.
“20,önüm arkam sağım solum sobe” Kyungsoo kıkırtıların geldiği tarafa doğru yavaş adımlarla yürüyordu. “Sizi küçük veletler sobe” iki çocuk saklandığı yerden çıkarken surat asıyordu.
“Ne neden surat asıyorsunuz” Kyungsoonun tek arkadaşları da ona surat astığı için kendini kötü hissediyordu.
“Bizi neden bu kadar çabuk buluyorsun” Büyük olanı dudaklarını büzerek sorduğunda Kyungsoo da üzgünce suratını buruşturdu.
“Özür dilerim bir dahakine geç bulurum” Kyungsoo gülümseyerek çocuğun saçını karıştırdığında çocuklarda ona gülümsedi.
“Peki o zaman gene ebe sensin” çocuklar kıkırdayarak koşuşturuken Kyungsoo bozulsa da bir şey demedi arkasını dönüp saymaya başladı…
Kai hayretle Kyungsooyu izliyordu.Ona karşı canavar olan bu çocuk ve şu an karşısındaki kişi aynı kişiler olabilir miydi? Ya da muhtemelen Kyungsoonun bir ikizi vardı.
Karşısındaki bu masum varlığı sevgiden öldürmek istiyordu.Bu fikrini bir kenarda bekletip ses çıkartmadan izlemeye devam etti.3 küçük (!) çocuğu ilgiyle izleyip dinliyordu.
“Gene çabuk buldun Kyungsoo” bu sefer küçük çocuk dudaklarını büzerek konuşuyordu.
“Ama çabuk bulunacak yerlere saklıyorsunuz” Kyungsoonun bu sefer geri çekilmeye niyeti yoktu.
“Hile yapıyorsun” büyük çocuk sinirle tısladığında.Kyungsoonun gözleri dolmuştu.
Kai daha fazla dayanamayıp Kyungsoonun önüne geçti.
“Hey size iki şeytan bu küçük abiyi üzmeye utanmıyor musunuz? Şimdi yürüyün evlerinize” Kai sinirle tısladığında iki çocuk birbirlerine sarılmıştı.
“Bir daha bizimle konuşma Kyungsoo” Büyük olan küçük olanın elinden tutarak oradan uzaklaştı.
“Onlar benim tek arkadaşımdı” Kyungsoonun gözleri dolarken dönüşmemek için yumruklarını sıkıyordu.
“Onlar senin hiçbir şeyin Kyungsoo” Kaide sinirle konuşuyordu.
“Başka arkadaşım yok” Kyungsoo sinirle karışık acılı sesiyle bağırmaya devam ediyordu.
Kainin içi cız etmişti neden kimse bu kadar mükemmel bir varlıkla arkadaş olmazdı “Neden” Kai yumuşayan sesiyle ve bakışlarıyla Kyungsooya bakıyordu.
“Sanane.Sen…Herşeyimi aldın yetmedi mi?” Kyungsoo arkasını dönüp giderken Kai onu kolundan çekip sarıldı.
“Arkadaşın olurum senin,alien olurum,sevenin olurum Kyungsoo neden bana izin vermiyorsun” Kyungsoo bir an için Kaiye sarılmayı düşündü hemen ardından kaldırdığı elleri bir hışımla geri çekip onu itti.
“Benim herşeyim vardı bir zamanlar…Hepsini aldınız.Hepsini… Şimdi telefi mi etmek istiyorsun.Yazık… İleride beni öylece bir köşeye fırlatıp giderken hep bunu söyleyecekler arkamdan.Yazık…”
Kainin hiç bir şey demesine izin vermeden uzaklaştı Kyungsoo…
**
--1 Ay Sonra—
Sehun evin içinde yankılanan hıçkırıklarla güne gözlerini açmıştı.Hızla üstünü giyinip Kyungsoonun yanına koşturdu.
“Sorun ne Kyungsoo sorun ne?” Cenin pozisyonunda yerde öylece oturan Kyungsoonun yanına çöktü.
“Seh-un” Kyungsoo hıçkırmaya devam ederken daha fazla bağırarak ağlamaya başladı.
“Kyungsoo bebeğim iyi misin ne olur neyin var söyle” Sehun şefkatle Kyungsooyu sarmaladığında Kyungsooda ona karşılık verdi.
“İçimde bir şey kıpır-dıyo Sehun…”
Sehun düşünüyordu kıpırdayan neydi? Yoksa dedi içinden yoksa…