Kyungsoo evde acıyla kıvranıyordu acı bazen katlanılmaz seviyeye yükseliyor daha sonra denge seviyesine geri iniyordu.
“Lütfen bebeğim bu kadar acı fazla.Yalvarırım dur ne olur” Belki bir ihtimal yararı olur diye Kyungsoo küçük ejderhasıyla iletişim kurmaya çalışıyordu.
“Baba gelecek merak etme tamam mı Hyunilde iyi” Kyungsoo hıçkırarak ağlamamak için yumruklarını sıkıyor arada çarşafı kavrıyordu.
Kapının gıcırtılı sesi bütün evde yankı buluyordu.
“Kim o” Kyungsoo cılızca sesiyle bağırmak için çabalıyordu. “Kim var orada ? Sehun?” Acı daha fazla yoğunlaşmaya başladığında bağırmaları kesikleşmişti “K-kim?” derin derin nefesler alıp acıyı gediği gibi göndermeye çabalıyordu.
“Kai?” Kyungsoo acıyla fısıldadığında Kai yavaça yatağın yanına çöküp Kyungsoonun karnını ovalamaya başladı.
“Seni henüz affedemedim Kyungsoo ama bebeğimiz için” Kai Kyungsoonun suratına bakmadan gözlerini onun karnına dikerek konuşuyordu.
Kyungsoo bu kadarıyla da yetinebileceğini biliyordu en azından bebeğimiz demişti.Bebeğim değil de bebeğimiz…
“Kai” Kyungsoo fısıldadığında Kai gene ona bakmıyordu.
“Hımm”
Kyungsoo acının azalmasıyla derin bir iç çekti “Teşekkürler”
Kai sonunda gözlerini Kyungsoonun gözlerine sabitlemişti.
“Beni bir canavar olarak görebilirsin ama yalvarırım bebeğimizi öyle görme.Onun bir suçu yok” Kyungsoo gözleri dolsada aldırmadan Kaiye bakıyordu.
Kai anlayışla başını salladı “O benim eserim Soo ona nasıl canavar derim”
Kyungsoo ağlasa mı sevinsemi bilmiyordu duyguları acıyla birlikte büyük bir karmaşaya sürükleniyordu sanki “Ben canavarım elbette” kıkırdayarak konuştuğunda Kai acıyla Kyungsooya baktı.
“Senin…Yani sen…Senin canavar olduğunu düşünmüyorum Soo” Kai yavaşça ve tek bir nefesta sıraladı bütün laflarını.
Kyungsoo dolan gözlerindeki yaşların akmasını önemsemeden gülümsedi “Sen iyi birisin Kai.Hayal edebileceğimden bile iyi bir lütüfsun bana”
Kai Kyungsoonun kenarda olmasını fırsat bilip yatağın kenarına uzandı Kyungsoonun karnına minik bir öpücük onduruk elini karnını üstünden doladı “Uykum var” Kai mırıldandığında Kyungsoo Kainin saçlarıyla oynamaya başladı.
“Uyu” Kyungsoo hala Kainin saçlarıyla oynuyordu.
“Tamam.Uyandığımda burada ol tamam mı” Kai Kyungsooyu göremese de Kyungsoo itaatle başını sallıyordu.
Kyungsoo Kaiyi uyandırmamak için sessizce ağlıyordu hıçkırıklarıyla Kainin kafasındaki karnı sarsılıyor fakat Kai aşırı uykusuzluğun verdiği ağırlıkla bunu bile hissetmiyordu.
Kyungsoonun canı artık acımıyordu ama kalbindeki ağır yük midesinin kasılmasına kusacakmış gibi çalkalanmasına neden oluyordu.
Neydi bu his ? Bu kimsesizlik çaresizlik hissi. Sehun eşini bulmuştu çocuğuna kavuşmuştu, Kyungsoonun tek ailesi olan Sehun artık bir başkasının ailesi olmuştu. Kai ise bilinmezliğe gitmeye başlayan bir sır gibiydi Kyungsoo için Kainin ne zaman ne yapacağını kestiremiyordu.
Kai belkide çocuk doğduktan sonra onu bırakıp gidecekti belki de bir canavarla yaşamayı istemeyip onu ve çocuğunu terk edecekti.
Bilmiyordu ve bu bilinmezlik acıları dinse de canını acıtmaya devam ediyordu. Kyungsoo ağlamaktan kızarmış gözlerinin verdiği ağırlığa yenik düşüp gözkapaklarını uykunun tadı damaklarda kalan nefis mükemmelliyetine teslim etti kendini.Böylesi iyiydi böylelikle pişmanlık ya da bir bekleyiş olmazdı…
Kai sabah uyandığında yanında bulduğu suretle tebessüm etmekten kendini alamıyordu. Kyungsoo ne kadar yalan da olsa, ona göre bir canavarda olsa onsuzluk çölde susuz kalmak gibi hissettirmişti.
Kai neredeyse bir seraba kapılıp yok olup gideceğini bile düşünmüştü. Çölün kumlarının onu yutup içinde kaybedip bilinmezliğe,yok oluşa sürükleyeceğini anı anına yaşamıştı adeta.
Acıydı Kyungsoosuzluk büyük acıydı ama onunla olmanın da büyük acı olacağını biliyordu. Önemli olan Kyungsoonun insan olup olması değildi önemli olan bunu başkalarının öğrenmemesiydi. Eğer öyleyse Kai onu ve çocuğunu bırakıp gitmeye razıydı Kai yüzünden canları her türlü yanacaktı ve Kai bunun en acılı şekilde olmaması için bütün ihtimalleri düşünmeye çalışıyordu.
Vakit yaklaşıyordu Kaide bunun farkındaydı fakat bunu durdurabilecek bir imkanı yoktu. Dillere destan kahraman Kai,ejderha avcısı Kai,dağları bile dize getirebilen Kai Kyungsoonun canını acımasına hiçbir çare bulamıyordu.
Belki de bu yüzdendi Kyungsooyu ejderha olduktan sonra bırakmak istemesi.Ejderhaları sevmiyordu ama Kyungsooya aşıktı onu öylece terk edebilme ihtimali olduğunu bile düşünmüyordu. Sadece belki de ona yararlı olabilme ihtimalini düşünmüştü eğer giderse Kyungsoonun canı yanmayacaktı yani en azından öyle istemişti…
Kyungsoo gözlerini kırpıştırmaya başladığında Kai aklındaki düşünceleri bir bir yok etmeye çabalıyordu.
“Günaydın” Kyungsoo uyku mahruru gözleriyle Kaiye bakıyordu.
“Günaydın bebeğim” Kai gülümseyip Kyungsoonun saçlarını karıştırdığında Kyungsoo ağlamamk için kendini zor tutuyordu.
“Kai” Kyungsoo ağlamaklı bir sesle fısıldadı.
“Hey hey ağlamak yok bak bebeğimiz üzülür” Kai Kyungsoosu durdurmak adına yanağını okaşadı.
“Kai” Kyungsoo feryat eder gibi bağırıp gözlerindeki yaşların hızlıca boşalmasına izin verdi.
“Bebeğim” Kai Kyungsooya kollarını sıkıca dolayıp başına onlarca öpücük kondurmaya başladı.
“Beni bırakma yalvarırım Kai.Beni öldür ama beni bırakma” Kyungsoo Kaiyi sıkıca sardığında Kai şaşkınlıkla evin kerpiçten yapılmış zaman zaman aşınmaların olduğu duvara öylece bakıyordu.
Sanki roller değişmişti Kai Kyungsoo ve Kyungsooda Kai olmuştu.Çünkü Kaide aynen buradaki gibi binlerce kez Kyungsooya yalvarmıştı hayallerinde.
Gerçeğe ise hiçbir zaman dönüştürmeye cesareti olmamıştı Kyungsooyu seviyordu ama ona nasıl bir gelecek verebilirdi ? bunun soruları işte Kaiyi durdurandı.
“Seni bırakmayacağım” ani bir karar değişikliğiyle Kai Kyungsooyu sonsuza kadar yanında tutmaya karar verdi.
Kyungsoonun canını yakmamak için ondan vazgeçmişti ama şimdi görüyordu ki Kai olmasa da Kyungsoo acı çekiyordu. O ve bebeği birlikte binlerce acıya katlanıyordu. O kimdi ki onlara bu kadar acı verecekti.
Kyungsoo sakinleştiğinde tahta kapı sarsılarak büyük bir gürültüyle çalınıyordu.Bu ses o kadar yüksekti ki Kai bir an birilerinin onları öldürmek için gelebileceğini bile düşünmüştü.
Mutfaktaki bıçağı alıp hızla kapıya yöneldi, Kyungsoo arkasından bağırsa da onu durduramıyordu.
“Luhan” Kapıyı açtığında karşısındaki sarışını görünce bıçağı kenara fırlattı Kai. “Zaman geldi mi ?” gülümseyerek sorduğunda Luhan kafasını salladı.
“Geliyorlar… ve hatta geldiler” Luhan soluk soluğa tek tek konuştuğunda Kai gülümseyerek birkaç metre ötede onlara doğru gelen 10 şovalyeye gülümsedi.
Şovalyeler yaklaştıkça onlarda Kaiye gülümsüyorlardı.
“Merhaba prensimiz” bütün şovalyeler hep bir ağızdan bağırdığında Kai gülümseyerek en yakın arkadaşına sarıldı.