Kai hiç bir şey söylemeden evden çekip gideli 1 hafta olmuştu. 1 Haftadır Luhan dahil hiç kimse Kaiden haber alamamıştı.Kısa süre sonra Luhandan da heber alınamamıştı.
Ne Luhan ne de Hyunilden.Kyungsoo içindeki huzursuzluğu artık gizleyemiyordu. İçindeki sıkıntının kendi kalbinden mi yoksa bebeğinin kalbinden mi geldiğini bilmiyordu.
Sabaha karşı uykudan gözlerini açtığında Sehunun da olmadığını görünce Kyungsoonun kalbindeki acı artık dayanılmaz bir hal almıştı.Herkes teker teker gitmiş miydi? Yalnız o ve bebeğimi kalmıştı.Bu kadar mı kötü bir insandı bu kadar mı iğrenç bir canavardı.
“Üzgünüm bebeğim şimdiden canavar olduğun için özür dilerim.Bana göre sen bir meleksin ama başkalarına göre canavar.Özür dilerim”
Kyungsoo karnından gelen acıyla çığlık çığlığa bağırmamak için kendini zor tutmuştu.
“Sorun ne bebeğim sorun ne” acı katlanılmazdı ama Kyungsoo şu an direnmek zorundaydı.Yalnızdı ve neler olacağını bilmiyordu,dayanmaya mecburdu.Bir ejderhayı karnında büyütmek kolay değildi,çabuk büyürlerdi ve içlerinde acı hissettiklerinde içinde yaşadığı bedene daha çok acı çektirirlerdi. Kyungsoonun bebeği şu anda acı çekiyor olmalıydı.
“Hyunil iyi olacak merak etme” Kyungsoo acının kaynağını anlamıştı.Bu acı Hyunilinde canı acıyor demekti eğer sorunun kaynağına ulaşabilirse Luhan ,Sehun hatta Hyunilide kurtarabilirdi.Ve kendi acısını dindirirdi.
Kyungsoo acı içinde kıvranırken kendini bahçeye sürükleyip değişim formunu başlatmıştı.
Gene bir insandan canavara dönüşüyordu.İlk önce büyük kanatlarının yansıması belirdi.Yavaş yavaş kanatlar bedeninden çıkan ağır uzuvlar haline gelmişti.Ayakları kanatların ağırlığını kaldırmak adına ikinci dönüşen yeriydi.Gövesi ve en sonunda kafasıyla dönüşüm tamamlanmış minicik beden bir bina yüksekliğine ulaşmıştı.
Kanatlarını açıp yavaşça aşağı yukarı ritmik hareketlerle çırparak rüzgarın hızına ayak uydurmaya başladı Kyungsoo.Sehunun kokusunu arıyordu,sahibinin güvende olduğuna emin olmak zorundaydı.
Koku giderek yoğunlaştığında Kyungsoo bir dağın başına kuruldu.Derince koklayarak sahibinin kokusunu hissetmeye çalışıyordu ki bulmuştu da.Hemen dağın altından derin bir koku yükseliyordu.
Bulunduğu dağın başından gene aynı zariflikte kanat çırparak indi.Dağın içinde büyük bir oyuk yol gösteriyordu fakat oyuk Kyungsoonun girebileceği kadar geniş değildi.Kyungsoo ikinci giriş yolu olarak dağın tepesini düşündü mutlaka tepede bir yol olmalıydı.
Dağın tepesinde büyük bir oyuk bulduğunda heybetli kanat sesleriyle loş mağaraya girdi.Güneşin mağaraya sunduğu ışık ancak bir takım şeyleri görebilmeye yetiyordu.
O an Kyungsoo görme yeteneğinin bu kadar mükemmel olmamasını diledi.Hyunil,Sehun,Luhan şimdi karşısında sapasağlam duruyordu ama canını acıtan başka birşeydi.
Kai üzerindeki şovalye takımıyla inanılmaz derecede çekici duruyordu.Tabiki elindeki o keskin dişli mızrak olmasaydı.
Kyungsoonun gözleri Kainin üzerindeydi en önde elindeki mızrağı sıkıca tutup havaya kaldırmıştı.Etrafında onunla birlikte 10 kişi duruyordu belli ki Kaiden gelecek komutu bekliyordu.Kyungsoo da onlar gibi Kaiden gelecek komutu bekliyordu,kaçmaya yeltenmiyor ya da karnında daha doğmamış bebeğinin onun yüzünden öleceğini düşünmüyordu.
Sadece büyük gözlerini Kainin gözlerine kenetlemiş öylece bakıyordu.Kai parmaklarını acıtırcasına mızrağa daha sıkı sarılıyordu.
“Kai hadi” aynı Kai gibi giyinmiş soylu olduğu her halinden belli sarışın uzun boylu bir adam Kaiye sesleniyordu.