Kyungsoo sabah uyandığında sancıyan kalbiyle kendini yağmurun ortasına atmıştı.Sehunun her emirlerine uymak zorunda kaldığında canı yanıyordu bedenen olmasa da ruhu işkence çekiyordu.Biri kalbini ellerinin arasına alıyor adeta bıkmadan usanmadan sıkıyordu.
Bahçenin ortasına gelip yağmurun vücuduna nüfuz etmesine izin verdi.Her damla yanan kalbine su serpiyordu sanki.Ejderha melhemi diye düşündü Kyungsoo.Her canı yanıdığında ,ruhu sancıdığında yağmur yağardı.Bu onun tılsımıydı,yağmur onun tılsımı,koruyucusuydu.
Bütün vücudunun ıslandığını hissettiğinde rahatlayıp bahçenin ortasına çöktü,çimlere uzandı.Sehunun onu camdan gizlice izlediğini biliyordu ama şu anda umursamıyordu,bu işkence biraz da onun yüzündendi
.Bir kaç saniye sonra üzerine oluk oluk yağan yağmurunun kesilmesiyle yattığı yerde sızlandı Kyungsoo.
"Sen deli misin?" bir ses delice bağırdığında Kyungsoo titremişti.Kimin geldiğini anladığında gülümsedi ,avcısı yanı başında onu azarlıyordu.
"Kalk şuradan Kyungsoo" Kai Luhana bakıp başıyla emir verdiğinde Luhan pelerini tuttu,Kai de Kyungsooyu kucağına kaldırıp eve doğru koşturmaya başladı.Pencereden bakan adamada ters bir bakış atmayı unutmadı.
Kyungsoo Kainin kucağında delice inliyordu,onu yağmurdan uzaklaştırmasını istemiyordu. "Bırak beni" sessizce mırıldanmaya devam ediyordu.
Kai bahçesinin tam ortasında durup Kyungsooyu yere fırlattı. "Ne istiyorsun.Lanet olasıca ne istiyorsun.Seni bu yağmurda bırakmamı ve ölüp gitmene izin vermemi mi istiyorsun?"
Kyungsoo fırlatıldığı yere iyice yayılarak kahkaha atmaya başlamıştı "Herkes bir gün ölecek,ben biraz fazla erken ölebilirim ama ne fark eder öleceğim efendim" Kyungsoo keskin bakışlarını Kainin suratına kitlemişti.
Kai afallayarak Kyungsooya bakıyordu şaşkındı karşısındaki bu adamın bu güne kadar neler çektiğini bilmiyordu fakat ne kadar acı çektiğini yüzündeki ifadeden anlayabiliyordu. "Kim...Kim yaptı sana bunları?" sesinden iğrendiği belliydi.Kyungsooya bunu yapanlardan iğreniyordu.
"Beni sevebilir misiniz efendim?" Kyungsoo gözlerini bu sefer sevecenlikle Kainin gözlerine dikmişti.
Kai dili tutulmuş gibi ondan cevap bekleyen gözlere bakıyordu. O sevebilir miydi? Hayır onu sevemezdi onu tüm benliğiyle hissedip hüclerinde aşk yaşardı.Moleküllerine kadar taşırırdı aşkını sıkıca sahiplenirdi.
"Ne diyorsun sen" beyninde milyon tane farklı şekilde aşkını itiraf ederken dili bunları söylüyordu.
"Sadece bir dilek efendim" yağmur yavaşça dindiğinde Kyungsoo yattığı yerden doğruldu.Her yeri çamurla kaplıydı umursamadan Kaiye bakmaya devam etti.
Kai içinden delice çığlık atıp yerlerde yuvarlanıyordu, dışarıdan ise bir duvar gibi yüzünde hiç bir mimik olmadan Kyungsooya bakıyordu. "Saçmalıyorsun küçük"
Kyungsoo karşısındaki adamın daha ne kadar itiraz edeceğini merak ediyordu. "Sadece...Olamaz mı?" diretmeye devam ediyordu Sehunun emirleri için diretmeye devam ediyordu.
Kai haykırmak istiyordu 'Beynimin her alanı seninle kaplı,kalbim senin aşkınla kan pompalıyor,vücudum sen yoksan çalışmaz halde,bedenim sarılmamalarından harap ve bitap.Burnum kokunu almadığı için sızlıyor,gözlerim her seni göremediğinde doluyor, dudaklarım gülümsemeyi unuttu,kulağımda duymak istediğim tek ses seninkiyken sessizlikle bulanıyor.' diyemiyordu...
Onun yerine Kyungsoonun çamura bulanmış suratını avuçlarının arasına hapsetti dudaklarını büyük bir yavaşlıkla kırmızı dudaklara yaklaştırdı nefesleri birbirlerine değecek kadar yakınken dudaklarına doğru fısıldadı "Ben aşkı konuşamam Kyungsoo aşkı yaşarım" yavaş bir dokunuştan sonra geri çekildi.