1.BÖLÜM

8.5K 272 18
                                    

             TEKRARDAN

Yirmi bir yaşındaydım. Hayatım yaklaşık üç yıl önce tepetaklak olmuştu. Ailem dediğim insan tarafından sırtımdan bıçaklanmıştım. En sevdiğim tarafından hayal kırıklığına uğratılmıştım. Yaşadıklarıma rağmen onun için ayakta kalmıştım. Ona bağlanmıştım, varım yoğum o olmuştu. Çünkü beni hayatta tutabilen tek varlık o'ydu.

Üniversite sınavı açıklandıktan sonra İstanbul'dan kurtulmak için Ankara'yı yazmıştım. ODTÜ'de bilgisayar mühendisliği kazanmıştım. Şimdi ise ikinci sınıf öğrencisiydim. Her şey güzel gidiyordu.

Dostum dediğim iki insan vardı. Onun dışında pek kimseyle iletişimim yoktu. Babamın desteği ile kendime küçük bir ev tutmuştum. Herkesten uzak yaşıyordum.

Lalin'le biraz oynayıp onu uyutmuştum. Odadan çıkıp salona geçtim. Ders notlarını alıp çalışmaya başladım. Bir süre çalıştıktan sonra kahve içmek için ara verdim. Mutfağa gidip kahvemi hazırladığım sırada telefonum çalmaya başladı. Salona gidip telefonuma baktım. Özel numara arıyordu şüpheyle telefonumu açtım.

"Merhaba Nefes." dedi Emre.

Bağırarak "Hangi yüzle hala arıyorsun beni!" dedim.

Beni takmadı bile. Pişkince "Şansımızı denemek istiyorum." dedi.

Bıkkınca "Çok sıkıldım artık. Beni rahat bırak Emre. Polise gitmeye zorlama beni." dedim.

Kahkaha atarak güldü ve "Gitsen de vazgeçmem. Seni ilk gördüğümde aşık oldum ben. Senden vazgeçeceğimi mi sanıyorsun sen?" dedi.

"Ben seni istemiyorum. Sana umut falanda vermedim. Kendi kendine gelin güvey olmuşsun. Gerçek hayata dönsen iyi edersin. Sizler yüzünden her gün kaç kadın öldürülüyor. Pislik zihniyetinizi ve saplantınızı alın ve çekin gidin artık. Kadınları rahat bırakın!" dedim ve telefonu yüzüne kapattım.

Emre ile ben hazırlık okurken tanışmıştık. O sıralarda o mimarlık öğrencisiydi. Ona sadece abi gözü ile bakmıştım. Ama o beni daha farklı görmüş, sürekli beni takip eder olmuştu. Geçen sene mezun olmasına rağmen hala arada sırada okula gelip beni rahatsız ediyordu.

Koltuğa oturup şakaklarımı ovdum. Telefonum tekrardan çalmaya başladı. Arya arıyordu, hemen açtım.

"Neredesin Nefes?"

"Evdeyim, ne oldu?"

"Ne demek evdeyim? Bugün kulüpte toplanıyorduk Nefes. Unuttun mu?"

Son günlerde kafam çok doluydu. Fakültedeki hocamız ve sınıf arkadaşlarımızla bugün toplaşacaktık. "Tamamen aklımdan çıkmış. Hemen hazırlanıp geliyorum oraya." dedim.

"Tamamdır aşkım, görüşürüz." dedi ve telefonu kapattı.

Odaya geçtim, üzerime giyineceğim kıyafeti seçmeye başladım. En sonunda kısa, çiçekli, beyaz bir elbise giymekte karar kıldım. Siyah stiletto bir ayakkabı giyinip hafif bir makyaj yaptım.

Ayşe Abla gelince Lalin'i ona bırakıp çıktım evden

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ayşe Abla gelince Lalin'i ona bırakıp çıktım evden. Bir taksiye binip gideceğim yeri söyledim. Mekana geldiğimizde parayı verip arabadan indim.

Şık bir yerdi ve içerisi içki içen insanlarla doluydu. Herkes deli gibi dans ediyordu. Müzik sesi kulağımı rahatsız etmişti. Arya'nın el sallaması ile onların olduğu masaya doğru ilerledim. "Gözümüz yollarda kaldı." dedi Arya. "Geldiğime şükret bence." dedim ve sarıldık. Masadakilerle de selamlaştık.

İçkisini yudumlayıp "Devrim hoca da gelecekmiş." dedi ve devam etti "Hatta yanında bir arkadaşını getirecekmiş. Sanırım bir iş adamı."

"İş adamı ise iyi olur bizim içinde. Ne de olsa mezun olunca iş arayacağız, belki bize bir yardımı dokunur." dedim.

"Haklısın şansın nereden geleceği belli olmuyor." diyerek beni onayladı.

"Alper nerede kaldı?" diye sordum.

Gözünün önüne düşen sarı tutamını kulağının arkasına attı. "Sanırım trafiğe kalmış. Gelir ama birazdan." dedi.

İçkimi yudumlarken Arya'nın gözü arkama ilişti. Gülümseyerek "Geldiler." dedi. İçkimi masaya bırakıp arkamı döndüm. İlk önce Devrim hocayı gördüm, arkasından gelen kişi ile gözlerimi kıstım. Hayal mi gerçek mi diye.

Tanıdık mavi gözler, ela gözlerimle buluştu. Aradan üç yıl geçmişti. O günden sonra bir daha görmemiştim onu. Ona olan nefretim çok büyüktü. Arkasında nasıl bir enkaz bıraktığından haberi yoktu. Ben hala onu aşamamışken o gelmişti. Yine her şeyi mahvedip gidecekti belki de.

İkiside masaya geldiler. Gözleri, gözlerimden ayrılmıyordu. Mavileri elalarımı delip geçiyordu sanki.

"Sizi yakın arkadaşımla tanıştırayım. Kendisi Acaroğlu holdingin sahibi, Barlas Acaroğlu."

•••

- BÖLÜM DÜZENLENMİŞTİR -

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.

 Gün Batımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin