16.BÖLÜM

2.9K 249 223
                                    

           ZEHİR

Bana ve bebeğime yapılanları unutmamıştım. Yerde kanlar içinde sürüne sürüne bebeğimi kurtarmaya çalışırken, çektiğim acıyı tarif edemezdim. Onu çok istiyordum ama gitmişti. Bu haksızlıktı.

Buradaki en büyük suçlu kimdi? Bebeğimi koruyamayan ben mi? Bebeğimi zehirleyen ablam mı? Hiçbir şeyden haberi olmayıp terk edip giden Barlas mı?

Barlas'ın göğsünde ağlarken, o saçlarımı okşuyordu. Söyleyecek bir şeyim yoktu. Bir açıklamam yoktu. O yüzden gözyaşlarımı silip, bir an önce ayağa kalkmalıydım.

Ellerimi yanaklarıma götürdüm. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Burnumu çektim. Barlas'ın göğsündeki kafamı kaldırdım, yüzüne baktım.

Gözleri yere bakıyordu. Omuzları düşmüştü. Yüzüme bakamıyordu. Sanırım ağlamamdan kendini suçluyordu. Titrek bir nefes aldı. "Benim yüzümden ağlıyorsun değil mi? Zaten başına ne geldiyse benim yüzümden geldi." dedi Barlas.

Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Ayağa kalktım. "Ben kahvaltıyı hazırlamaya devam edeyim. Sen Lalin'i alıp gelirsin." dedim ve çıktım odadan. Anlattığı şeylerin doğruluğunu sorguluyordum bazen. İçimde hep bir şüphe vardı. Belki de ablamın bunda etkisi çoktu.

Mutfağa geçip masayı kurmaya devam ettim. Barlas daha fazla soru sormamıştı bana. Hala kendini suçluyordu. Bence de suçlaması lazımdı.

Biriyle konuşmuş, sandalyeye oturmuştu. Çayları koyacağım sırada kapı çaldı. Barlas ayağa kalkıp "Ben bakarım." dedi. Lalin'i mama sandalyesine oturttu.

Çayları masaya koydum. Barlas içeriye gülümseyerek elindeki pastane poşetleri ile girmişti. Sandalyeye oturup, poşetleri açtı. "En sevdiğin şeylerden aldırdım Nefes." dedi Barlas. Kese kağıdını açtı, önüme koydu. "Patatesli börek ve portakal suyu." dedi ve devam etti "Sen seversin."

İfadesizce önümdekine baktım. En son 3 yıl önce içtiğimde bebeğimi kaybetmiştim. O günden beri ne içerdim ne evime sokardım. Portakal benim için nimet değildi artık. Portakal benim için katildi.

Tekrardan gözlerimden gözyaşı akmaması için kendimi sıktım, zorla yutkundum. Gözlerimi lanet şeyden ayırdım, Barlas'a baktım. "Artık sevmiyorum." dedim. Olanları bilseydi önüme koyar mıydı? Tek kaşı kalktı ama hiçbir şey demedi. Bende rahat bir nefes verdim.

İkimizde hiç konuşmamıştık. Sofrada susmayan kişi sadece Lalin'di. Anlamadığımız bir şeyler mırıldanıyordu. Küçük bir peyniri Lalin'e yedirdim. Hemen yüzünü buruşturdu. Peyniri sevmiyordu. Aynı Barlas gibi. İkinci kere verecektim ki "Kütü veyme" diye bağırdı. Kötü verme demek istemişti.

Lalin'in ağzını sildim. Elimle yanağını okşadım. "Annecim ama olmaz öyle. Yemen lazım."dedim. Hemen Barlas lafıma atladı. "Çocuğu sık boğaz etmesene! Demekki sevmiyor. "

"Lalin'i iki yıldır ben büyütüyorum Barlas. Ne vermem ne vermemem gerektiğini iyi biliyorum. Sen onun yanında mıydın ki? Ateşlendiğinde sen mi baktın ona?! Hastalandığında haberin bile yoktu! Bilmediğin işlere karışma!" diye bağırdım.

Sanırım bugünün hıncınıda ondan çıkartmıştım. Barlas dişlerini sıktı, gözlerini kıstı. "Ben böyle olmasını istedim mi sanıyorsun?!" diye bağırdı.

"Terk edip gittin Barlas! Demekki istemişsin!"

Lalin sandalyesinde huzursuzlaşmaya başlamıştı. Bebeğimin yanında kavga edemezdim. Onun kavgalara seyirci kalmasına izin veremezdim. "Lalin'i yatağına bırakıp geliyorum. Konuşmamız daha bitmedi!"

 Gün Batımı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin