Medyadaki şarkıyı dinleyerek yazdım, isterseniz sizde okurken dinleyin.
Namjoon'un beni eve bırakmasının ardından neredeyse 2 saat kolayca geçmişti. Bu sırada, kısa bir duş alıp küçük bir şeyler atıştırmıştım.
Yeontan'ın ne yediğini tam olarak bilmediğim için normal bir köpek maması sipariş etmiştim.
Hissetmiş olcak ki, her seferinde kapıya giderek bana bakıyordu. Onun kadar ben de Taehyung'u o pisliğin elinden almak istiyordum. Şuan ise ellerim bağlı bir şekilde, ne yapacağımı düşünüyordum.
Anneme verdiğim sözü her ne kadar tutamadığım için kendimden nefret ediyordum. Taehyung, fazla saf olmakla birlikte fazla kırılgandı da. Şuan ise, Yoongi'nin ona bir şey yapmış olmasından ölesiye korkuyordum.
Beceremiyordum belki de bu işi veya bana göre bile değildi. İnsanların hayatını kurtarmak ve Ülke'nin adaletini sağlamayı haddimden fazla istiyordum.
Seviyordum işimi ama Min Yoongi olayı fazlasıyla ağır gelmişti. Karşımızda, bir seri katil duruyordu ve bizim onu bulmamız ise oldukça zaman alacak gibiydi.
Yüzümü ovuşturarak, derin bir nefes aldım. Kapının önünde, uyumuş olan yeontan'a gülümsemiş ve onu kollarım arasına alarak odama çıkmıştım.
Odaya girdiğimde, yeontan'ı yatağıma yavaşça yatırarak geceliğimin cebindeki telefonumu çıkarttım.
Yoongi'ye yazmak istiyordum ama aynı zamanda, böyle bir şey yaparsam eğer işleri batırmaktan da korkuyordum.
"Sikeyim seni Min Yoongi!"
Yeontan'ın uyanmaması için sesimi fazla yükseltmemiştim. Saçlarımı çekiştirerek yatağa oturmuştum.
Namjoon'u arayabilirdim. En azından ondan aldığım fikirle hareket ederek işimi daha da sağlama alırdım.
Telefonumu tekrardan elime alarak, kişilerden namjoon'u yokladım. İsmini bulmamla birlikte gülümsemiş ve üzerine tıklayarak telefonu kulağıma götürmüştüm.
"Ah, selam Joon. İlk öncelikle sabah sana çıkıştığım için özür dilerim."
"Selam hoseok, ayrıca sorun değil. Seni de anlıyorum.
Bu arada ne için aramıştın bu saatte?"
"Yoongi'ye yazacağım, en azından şansımı deneyerek Taehyung'u nereye götürdüğünü sormak istiyorum."
"Yazabilirsin ancak bunun pek mümkün olacağını sanmıyorum. Sonuçta karşımızda bir seri katil duruyor ve onun göz göre göre oldukları yeri söyleyeceklerini sanmıyorum."
"Haklısın ama elim, kolum bağlı bir şekilde de burada oturmak istemiyorum. O pisliğin kardeşime bir şey yapmasından korkuyorum joon."
"Hoseok, seni anlıyorum ama sabretmemiz gerek. Öncelikle düzgün bir plan kurup, sonrasında taehyung'u onun elinden almamız gerek. Şimdi daha fazla kafanı bunlarla yorma. Halledeceğiz, git uyu yarın karakolda bunları detaylıca konuşuruz."
"Peki, peki namjoon. İyi geceler."
"Sanada.."
Telefonu kapatarak, saçlarımı geriye attım. Namjoon haklıydı, plan yapmadan taehyung'u bulabilmemiz imkansızdı. Hem taehyung'u bulup, aynı zamanda yoongi'nin yüzünü de görmemiz gerekiyordu. Bu zamana kadar yüzünü bizden oldukça iyi bir şekilde gizlemiş ve az da olsa onu bulmamızı zorlaştırmıştı.
Yine de Yoongi ile konuşmak istiyordum ve yine de taehyung'un iyi olup olmadığını öğrenmem gerekiyordu.
Düşüncelerimden sıyrılarak, yatağıma uzandım. Ardından, çarşafı belime kadar çekerek, bir umut yarın taehyung'u bulabilmek adına kapatmıştım gözlerimi.
Selamlar!
Güzel oldu bence bu bölüm ya, içime sindi açıkçası.
Yarın büyük ihtimal ile buna tekrar bir bölüm atarım. Şuan uyumak istiyorum, gözlerim yanıyor be.
Vote ve yorum atmayı unutmayın nolur-
Herneyse, hepinize iyi geceler ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın.
Sabah okuyacaklara da günaydın diyeyim bari. NCLSJCLSKXLİSLXJ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind the Curtain / Sope
Fanfiction+82 ** **** **** : Oh, zaman daralıyor Jung Hoseok. Hala beni bulmak için seferber olman ne acı. Ama biliyor musun, sana kötü bir haberim var; Beni bulman, sandığın kadar kolay olmayacak. İyi şanslar... 🥇#yoonseok 🥈#ukegi top!Hoseok bottom!Yoongi