0:7

786 107 140
                                    

Medyadaki şarkı, bu fic'in tema şarkısı olsun bence? Çünkü uyumlu ae.


Yeontan'ın üzerime çıkıp, yüzümü yalaması ile uyanmıştım. Gülümseyerek, başını okşamış ve burnunun ucuna hafifçe dudaklarımı bastırmıştım.

Gözlerimi ovuşturarak, yeontan'ı diğer yanıma bırakarak, yataktan kalkmıştım. Banyoya yönelip, ayılmak adına yüzümü soğuk su ile yıkamış ve havlu ile kurulayarak, tekrardan odaya dönmüştüm.

Dolaptan, üniformamı çıkartarak hızla giyinmiştim. Yeontan yatağımda yuvarlanırken, hızlı olmayacak şekilde üzerine atlamış ve kafasını ellerim arasına almıştım.

Yeontan'ı biraz daha sevmemin ardından, doğrularak yatağımı düzenlemiştim.

Yerdeki kıyafetlerimi de katlayarak odadan çıkmış, mutfaktan yeontan'ın mamasını alarak, su kabının yanındaki, kaba boşalmıştım. Mamayı tekrardan dolaba koyarak, saçlarımı karıştırdım. Vakit kaybetmemek adına, ayakkabılıktan sporlarımı alarak giyindim. Ardından, evden çıkarak Namjoon'u aradım.

"Günaydın Joon."

"Günaydın hoseok, eğer nerede kaldın diyeceksen hiç deme çünkü şimdi çıktım evden, gelirim birazdan."

"Ha, tamam o zaman görüşürüz."

"Tamamdır, görüşürüz."

Telefonu kapatıp, sırtımı kapıya yaslayarak namjoon'u beklemeye başlamıştım.

Bugün, bir şekilde Yoongi'nin yerini tespit etmeye çalışacaktık veya bizzat ben ona yazacaktım. Bunun için başka bir çarem yoktu. Hem taehyung'a hem de diğer masum  insanlara zarar gelmesini istemiyordum.

Düşüncelerimden sıyrılmama neden olan korna sesiyle başımı kaldırmıştım. Namjoon, gelmiş ve binmem için eliyle değişik hareketler yapıyordu.
Onun bu haline kıkırdarken, sırtımı kapıdan ayırmıştım. Arabanın yanına gelmemle ön koltuğun kapısını açarak oturmuştum.

Arabaya binmem ile birlikte, namjoon'un bakışları yüzümü bulmuştu.

"Ne bu surat hoseok, ben söylemekten bıktım sen duymaktan bıkmadın. Rahatla az. Bulacağız diyorum sana."

İn mi cin mi olduğuna hala karar verememiştim bu herifin. Her ne düşünsem resmen aklımı okuyordu.

"Nasılsın diye sorardı insan it. Ayrıca, onu düşündüğümü nereden biliyorsun be? Cin misin sen? "

"Evet cin'im gerizekalı. Belli oluyor ki biliyorum.

Dediğine sadece kafamı sallamış ve başımı arkaya atarak gözlerimi kapatmıştım. Namjoon ise gaza yüklenmiş ve karakola sürmeye başlamıştı.

***

Karakola neredeyse 1 saat önce gelmiş, şimdi ise masamda oturmuş telefonu 10-15 dakikadır elimde döndürüyordum.

Bu işi kendim halletmek istiyordum, ama aynı zamanda yoongi'nin ne yapacağını bilmediğim için korkuyordum.

En iyisi, namjoon ile beraber bu işi halletmekti.

Yüzümü ovuşturarak yerimden kalkmış ve odadan çıkmıştım.
Hızlı adımlarla namjoon'un odasına gelmiş ve kapıya vurmuştum.

İçeriden 'gel' sesini duymam ile kapıyı açarak içeri girmiş ve namjoon'un önümde bulunan sağ koltuğa kendimi atmıştım.

"Namjoon, ben yoongi'ye yazacağım sanırım."

Namjoon bu sözüm ile derin bir nefes almış ve başını eğmişti.

"Tanrım, hoseok cidden...
Bak, sen böyle yaptıkça bizim taehyung'u bulmamız daha çok zorlaşacak. Ayrıca, nasıl bu kadar eminsin? Sana oldukları yeri söyleyeceğini mi sanıyorsun? Yoongi'yi az çok tanıyorsak, onun ne yapacağını ikimizde biliyoruz. Tespit etmeye çalışacağız dedim sana. Daha fazla bunu düşünmeye devam etmek yerine yardımcı ol.

Hem madem o sana yazdı, mesajları silmediysen eğer numarasını at bana. En azından, numarası sayesinde oldukları yeri daha kolay bir şekilde tespit edebiliriz."

Namjoon'un son dediği ile telefonumu açmış ve telefonu namjoon'a çevirmiştim.

Ne kadar sabretmeye çalışsamda, yapamıyordum. Güvenemiyordum Yoongi'ye. Özellikle de attığı o son mesajdan sonra daha büyük bir korku kaplamıştı içimi.

"Bu arada, içimizdeki şu casusu bulmamız gerek. Çünkü, yoongi'ye bizim neler yaptığımızı çoktan iletmiştir bile."

Namjoon'un bu dediği ile elimi alnıma vurmuştum. Bu konuyu, çoktan unutmuştum oysa.

"Haklısın bu konu tamamen aklımdan çıkmış. Ama nasıl bulacağız? Her kim ise oldukça iyi rol yapıyor."

"Seokjin'i çağıralım. Belki o biliyordur."

Namjoon, masasının üzerindeki telefonunu alarak, seokjin'i aramış ve buraya gelmesini rica etmişti.

Biz seokjin'in beklerken, o kısa bir süre de gelmiş ve kapıya vurmuştu. Namjoon'un 'gel' demesiyle içeri girmiş ve bize selam vererek karşımdaki koltuğa oturmuştu.

"Hoşgeldin Jin, sana bir şey söylemek için çağırmıştım."

"Hoşbuldum namjoon, önemli değil. Ama acilen çağırma ile merak ettim açıkçası."

"Aslında, aramızda yoongi'ye karşı çalışan biri var. Herhangi bir çalışanda gariplik sezdiğin oldu mu hiç?"

Ben seokjin'in hareketlerini izlerken, o namjoon'un bu dediği ile afallamış ve ensesini kaşımıştı.

Onu az çok tanıyorsam, gerildiği veya heyecanlandığı zamanlar bu hareketi yapıyordu. Bozuntuya vermeyerek, seokjin'i izlemeye devam etmiştim.

"H-hayır, herhangi birinde bir şey sezmedim."

"Ah, anladım. Yine de sen etrafındaki kişilere dikkat etsen iyi olur. İşlerin mahvolmasını istemiyorum."

"Tamamdır. Dikkat edeceğim namjoon."

"Peki, çıkabilirsin o zaman. Geldiğin için teşekkürler aynı zamanda."

"Ne demek, rica ederim."

Seokjin, tekrar baş selamı vererek odadan çıkmıştı.
O odadan çıkarken, tek tek hareketlerini gözlemlemiş ve bu gözlemlemelerimin ardından namjoon'a  dönmüştüm.

"Hoseo-"

"Joon,Seokjin'in casus olma ihtimali yüzde kaç?"

Ay ay, selam.

Bugün baya yorgun olmama rağmen bölüm atayım dedim. Çünkü why not?

Vote ve yorumu atmayı unutmayın.

Bu arada, bu bölümde güzel oldu gibi, sizin beğenmeniz daha önemli gerçi.

Neyse, diğer bölümde görüşürüz.<33





Behind the Curtain / SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin