0:8

738 104 55
                                    


"Joon,Seokjin'in casus olma ihtimali yüzde kaç?"

"Ne?"

Namjoon, bu ani çıkışım ile şaşırmıştı. Derin bir nefes alarak, dirseklerimi masaya koyup, namjoon'a yaklaştım.

"Diyorum ki, Seokjin'in casus olma ihtimali yüzde kaç?"

"Seokjin mi? Uzun zamandır bizimle çalışıyor. Böyle bir şey yapacağını sanmıyorum."

Joon'un dedikleri ile gözlerimi devirmiş ve yüzümü ovuşturmuştum.

"Seni zeki sanıyordum ama sen benden de aptalmışsın.

Joon, sen ona casus kim diye sorduğunda ensesini kaşıyarak kekeledi. Biliyorsun ki, Jin ne zaman gergin veya heyecanlı olsa bu hareketi yapar. Cidden, bir şeyler sezmedin mi bu hareketlerinden?"

"Of, ne bileyim ben. Haklısın ama hemen karar vermesek mi? Yani ne bileyim, sonuçta hakkımızda bir sürü şey biliyor."

"İşte, bu yüzden de sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranacağız. Bir şekilde de, yoongi hakkında bilgi almaya çalışırız ha?"

"Olur ama bunu diğer çalışanlara da söylemek gerek. Ağızlarından bir şey kaçırabilirler."

"Tamam, onu Jin karakoldan ayrıldığı zaman hallederiz."

Tekrardan arkama yaslanmış ve boynumu kütleterek ayağa kalkmıştım.

"O zaman ben gidiyorum odama. Sen de işin yoksa şu adres işini hallet."

"Tamam, o bende merak etme."

Başımla onaylayarak odadan çıkmıştım.

Bu casus işi sandığımdan da kolay olmuştu. Namjoon her ne kadar Jin'in casus olduğunu pek kabul edemese de emindim, casus Jin'di. Özellikle böyle basit bir soru karşısında bu kadar şaşırması kendisini ele vermeye yetiyordu.

Odama gelmem ile içeri girmiş ve kapımı kapatarak, deri koltuğuma oturmuştum.

Merak ediyordum, taehyung'un ne durumda olduğunu. İster istemez de olsa, aklım hep yoongi'nin son attığı mesajda dönüp duruyordu. Bir abi olarak ise onu korumak görevimdi. Bunu pek başaramasam da, inanıyordum. Yoongi ona zarar vermeden bulacaktık taehyung'u...

Telefonuma gelen bildirim sesi ile düşüncelerimden sıyrılmıştım.
Telefonumu açarak, bildirim panelinden gelen bildirime bakmıştım.

Yoongi mesaj atmıştı...

Alt dudağımı ısırarak, bildirimin üzerine tıklamıştım.

+82 ** **** ****:

Taehyung'u çoktan aramaya başlamışsındır diye düşünmüştüm.
Ama yanılmışım ha?
Merak etme, kardeşin güvende ve inanır mısın beni tanıdığını söyleyip duruyor. Deli olduğunu düşünmeye başladım... :(

Hoseok:

Yüzünü göstermekten korkan bir katil mi? Komikmiş...


+82 ** **** ****:

Ah, daha çok erken Hoseok. Zamanı geldiğin de, kim olduğumu göreceksin ve beni gördüğün andaki yüz ifadeni sabırsızlıkla bekliyor olacağım.

Hoseok:

Senin benimle derdin ne?


+82 ** **** ****:

Bilmem, belki de birbirimizi tanıdığımız içindir hoseok.

Kaşlarımı çatmış ve yazdıklarına bir anlam vermeye çalışıyordum. Ne tanışmışlığından bahsediyordu bu..?


Hoseok:

Tanrım, ne tanışmışlığından bahsediyorsun sen??


+82 ** **** ****:

Aptalsın hoseok.

"Delireceğim!!" Telefonu kapatarak, yan tarafıma fırlatmıştım. Ne tanışmışlığından, ne zamanından bahsediyordu o? Özellikle de, taehyung onu nereden tanıyordu?

Ellerimi saçlarımın arasına daldırarak, saç tutamlarımı çekiştirmiştim. Dediklerinden hiç bir şey anlamıyordum.

Sıkıntılı bir nefes vererek, telefonu tekrardan elime almış ve namjoon'a mesaj atmıştım.

Hoseok:

Joon, soru sorma ve acilen odama gel.

(görüldü  18:47)


Namjoon'a mesaj atmamın ardından, bir kaç dakika içerisinde odama gelmişti.

Kapıya tıklatmasıyla beraber, 'gel' sesimi işitmesi ile içeri girmişti.

Başımı kaldırıp ona baktığımda, endişeli bir şekilde bana bakıyordu.
Telefonumun ekranını açarak, yoongi ile olan konuşmalarımıza girmiş ve telefonu çevirerek ona vermiştim.

Kaşları çatık bir şekilde mesajları okurken, bir anda değişen yüz ifadesi ile omuzlarımı dikleştirmiştim.

Başını telefondan kaldırmasıyla birlikte şaşıran yüz ifadesi ile bana bakmıştı.

"Hoseok bu, bu o..."



Yine saçma bir yerde bitirdim. Çünkü uykum var hehe.

Vote ve yorum atmayı unutmayın ve sizleri seviyorum. Hepinize iyi geceler.

Tekrardan sabah okuyacaklara günaydınn. <33





Behind the Curtain / SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin