"Gyu'yu casus yapmak için çok mu düşündün?"
Alay edermiş gibi konuşmuştum. Dirseklerimi bacağıma yaslayarak, yaklaşmıştım karşımdaki bedene.
"Ne? Gyu mu?"
"Hmhm."
"Sen, sen bunu nereden biliyorsun?"
Dişlerimi göstererek gülümsemiş ve dilimi dişlerimin üzerinde gezdirerek kafamı iki yana sallamıştım.
"Gerçekten Yoongi, sen beni fazla aptal sanmışsın. Kendini ele verdi ve bilirsin işte boyladı hapishaneyi."
Bu dediklerimle ayağa kalkmıştı. Bana yaklaşırken, rahatımı hiç bozmayarak arkama yaslanmıştım. Kirpiklerimin üzerinden ona bakarken, kaşlarını çatmıştı.
"Bunlarla bana tuzak kurmaya sakın çalışayım deme hoseok..."
Sağ ayağını koltuğa koymuş ve üzerime eğilmişti.
"...Seni de diğerlerine benzetmekten hiç çekinmem, biliyorsun."
Yüzüme dokunacağı sırada, bileğini tutmuştum. Ellerim arasındaki ince bileği çevirmiş, arkasını döndürmüştüm. Ardından boynunu sıkarak sertçe üzerime çekmiştim.
"Beni bu küçük şeylerle tehdit etmeye kalkma Min Yoongi. Oyunun sonunda kimin kaybedeceği belli olmaz."
Geri çekilmesine izin vermeden, kulak memesini dişlerim arasına alarak minik dil darbeleri vurmuştum.
Boynundaki elimi çekmiş ve bedenini sertçe karşımdaki koltuğa itmiştim.
"Anlat bakalım. Kendini platonik sanan bu şahıs neden suçsuz insanları öldürüyormuş? Merak ettim doğrusu."
Verdiği sert nefesin sesini işitmemle sırıtmıştım.
Sanki bir şey olmamışcasına tekrardan bana doğru dönmüş ve gülümsemişti."Ihm, peki hemen anlatayım sevgilim. Öldürdüğüm insanların hiç biri masum değildi maalesef. Onlar sadece, sana yakın olup seninle ilgili iğrenç düşüncelere sahip olan varlıklardı. Ben de doğru olanı yapıp onları bu dünyadan sildim."
"Tanrım! bunlar seni ne kadar ilgilendirirdi yoongi? Benim umurumda bile değilken, sen onları hangi hakla öldürebildin?"
Sinirlenmiştim.
Benim hayatıma bu denli karıştığını, çevremdeki -daha benim bile tanımadığım - insanları öldürmesi saçmalıktı.Sesimi fazla yükseltmiş olacaktım ki, başını eğmiş ve elleriyle oynamaya başlamıştı.
"Sana diyorum Min Yoongi?"
"Neden kızıyorsun ki? Daha o çok sevdiğin, Namjoon ile Seokjin'i öldürmedim. Belki sen gelmeseydin onlarıda öldürmüş olacaktım, ne güzel..."
Son dedikleri ile afallamıştım. Ne saçmalıyordu bu?
"Ne saçmalıyorsun sen Yoongi? Buraya gelmemin tek nedeni, çevremdeki insanları daha fazla rahatsız etmemen ve onlara zarar vermemen içindi."
Yoongi bu dediğimle birlikte başını kaldırmış ve büyüttüğü gözleriyle bana bakıyordu.
"Ne yani? Buraya benim için geldiğini sanıyordum."
Belki de şimdi tam zamanıydı. Güzel bir yalan uydurup biraz da olsa güvenini kazanabilirdim.
"Senin içinde geldim buraya. Seni değiştirmek ve bana ne olursa olsun güvenmeni istiyorum.
Biliyorum, senin için de masum biri yatıyor yoongi, ben o masum insanı gün yüzüne çıkartmak için geldim."
Dediklerim ile onun fark etmemesini umarak yüzümü buruşturmuştum.
Karşımdaki işe yaramaz iğrenç bir katile bu denli sözler söylediğim için nefret ediyordum kendimden...
Sevdim gibi bu bölümü-
Bu arada ben şu 2 hafta olayını zamanı atlatarak yapar ve büyük ihtimalle de 25 veya 26. bölümde de final yaparım.
Bu fic bittikten sonra, Prison adlı kitabıma bölüm yazabilirsem yazarım. Onu da yapamazsam -ki yapamayacakmışım gibi duruyor- siler başka bir fic yazarım.
Umarım bölümü sevmişsinizdir,
Hepinize iyi geceler<33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind the Curtain / Sope
Fanfiction+82 ** **** **** : Oh, zaman daralıyor Jung Hoseok. Hala beni bulmak için seferber olman ne acı. Ama biliyor musun, sana kötü bir haberim var; Beni bulman, sandığın kadar kolay olmayacak. İyi şanslar... 🥇#yoonseok 🥈#ukegi top!Hoseok bottom!Yoongi