4- Günüm Yok, Güneşim Yok

339 36 91
                                    

Bölüm şarkısı; Fikret Kızılok- Bir Harmanım Bu Akşam

"Anlamadım?"

Haftaya mahkemen var da ne demekti? Savcı kararı uygun bulmamış mıydı yani?

"Gel oturalım şöyle, daha iyi açıklayacağım." dedi avukatım olduğunu söyleyen adam. Kolumdan nazikçe tutarak masaya ilerletti beni.

"Benim param yok." dedim oturur oturmaz aklıma gelen şeyle. Bir avukata ödeyecek beş kuruşum bile yoktu benim. Gülümsedi.

"Beni mahkemenin atadığını söylemiştim. Paramı sen ödemiyorsun Sehun."

Böyle bir hizmet sağladıklarını bilmiyordum. Yüzümdeki anlamamış ifadeyi yanlış yorumlamış olacak ki devam etti.

"Evet sen istemedin, Savcı Kim talep etti mahkemeden."

Kaşlarım havalandı. Savunma yapılmaya değer bulmuştu demek ki dediklerimi. Ama fark eder miydi? Kararın değişmesi mümkün müydü?

"Ne olacak şimdi?" diye sordum. Herhangi bir umut beslemiyordum. Benim henüz yeşeren umut ağaçlarım kökünden kesilmişti.

"Dava yeniden araştırılmaya başlanacak, sen bana gerçekleri anlatacaksın, mahkemeye hazırlanacağız." dedi tane tane. Başımı salladım. Yüz kere anlatmıştım zaten, bir de ona anlatırdım. Koymazdı bana. Bana koyan şey sonucun değişeceğine olan inancımın kaybolmasıydı.

"Süremiz kısıtlı Sehun, bu yüzden bana karşı dürüst olmanı istiyorum anlaştık mı?" Ben zaten dürüsttüm. Söylediklerim arasında bir tane bile yalan yoktu. Ancak ondan bana güvenmesini bekleyemezdim elbette.

"İfademde dediğim her şey doğru."

Çantasından bir dosya çıkarıp kapağını açtı. Ardından mırıldanarak okumaya başladı satırları. Polise verdiğim ilk ifadeydi önündeki.

"Sana tuzak kurulduğunu söylemişsin." dedi başını kaldırıp beni süzerek. "Ve Ji Chamin'e zarar vermediğini." Bakışlarını boydan boya gezdirdi vücudumda. Sonra tekrar kağıda baktı. Bu seferki benim ifadem değildi ama. Kuzeyli'nin sağlık raporuydu.

"185 boyunda 96 kilo, karnından üç bıçak darbesi almış. Çenesinde ve sağ bacağında darp izleri var, bu saldırganla boğuştuğunu gösterir. Kaç kilosun Sehun?"

Süremiz yok derken konuya bu kadar hızlı bir giriş yapacağını düşünmemiştim. Bir dakika kadar sürmeyen vakitte yaptığı analizle ne diyeceğimi bilemedim başta. "62." dedim sonra, bunun bir işe yarayacağından emin olamayarak.

"Hmm.." Elini çenesinin altına yaslayarak gözlerini kıstı. "Yani senden fazlasıyla iri cüssedeki bir adama bu boyutta zarar verebilmen için dış etkenlere ihtiyacın var. Bir bakalım." Tam ben ona zarar vermedim diyecektim ki beni susturup dosyayı çevirdi, yeni bir sayfa açtı.

"Kurbanın vücudundaki tek dış etken silah, diğerlerinin sebebinin yumruk yahut tekme olduğu varsayılıyor. Elbette kurban uyanmadan buna kesin bir cevap veremeyiz. Lakin senin gibi zayıf ve sıradan bir öğrencinin bu darbeleri yapmış olduğunu söylemek güç. Üstelik elimizde bıçak dışında bir kanıt yokken." Hızlı konuşuyordu. Araya girmeme izin bile vermeden art arda sıralıyordu cümlelerini. "Gerçi bıçak suç silahı sayılır, büyük bir kanıt." diye mırıldandı kendi kendine. Duymuştum.

"Söylemek güç değil imkansız demelisiniz bayım! Ben yapmadım zaten. Elime onlar tutuşturdu bıçağı."

Üstüme eğildi. "Kim?" dedi hızla.

"Doğalgaz şirketi. Kuzeyli'nin çalıştığı şirket." diye yanıtladım teklemeden. Hem ona dürüst olmamı istiyor hem de beni doğru düzgün dinlemiyordu. Ancak bu dediğim ilgisini çekti.

Alla Beni Pulla Beni || sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin