2-Öyle Uzak Ki Elim..

451 42 67
                                    

Bölüm şarkısı: Hümeyra Kördüğüm (TAVSİYE EDİLİR)

*Başlamadan önce bir not daha; Kore'deki savcılık sisteminin ülkemizden farklı olduğunu biliyorsunuzdur. Ancak elbette o ülkenin hukukuyla ilgili yetkin bir bilgiye sahip olmadığım için biraz harmanlanmış şekilde aktaracağım size. Eksiklerim ve hatalarım için şimdiden affınıza sığınıyorum. Keyifli okumalar..

Gözlerimi kırpıştırdım karşımdaki görüntünün gerçekliğini teyit etmek için. Babamdan iki yıldır deli gibi istediğim kırmızı sedan önümde duruyordu.

"Baba." dedim elindeki arabanın anahtarını sallayarak bana gülümseyen adama. Almış mıydı yani sonunda? Sonunda bizim de mi arabamız vardı?

"Sana alacağım demiştim oğlum. Bakma öyle şaşkın şaşkın da gel bir tur atalım." Gülümsedim, babam sözünü her zaman tutardı. İçimdeki tuhaf huzursuzluğu yok sayarak kollarına atladım. Sıcak kolları beni sımsıkı sararken ona teşekkür ediyordum. Kahkaha attı.

"Tamam Sehun, boğacaksın beni. Bin hadi." Eh, biraz fazla heyecanlanmıştım galiba. Geri çekilerek ön yolcu koltuğunun kapısını açıyordum ki omzumu kavrayan ellerle durup babama döndüm. Anahtarı avucumun içine bıraktı. Ne?! Gerçekten mi?!

"Babanı gezdir bakalım Sehun bey."

"Baba.." Heyecanla ağzımı açıp kapattım. Başka bir şey söyleyemiyordum bugün. İlk günden buna izin vereceğini hiç düşünmemiştim ama vermişti işte. Fikrinden caymasından korkarak hemen sürücü koltuğuna geçip çalıştırdım arabayı. Direksiyonu tutan ellerim karıncalanıyordu. Bu harika bir histi. Babama çevirdim kafamı, yılların şoförü babamdan takdir almaktı niyetim. 'Nasıl sürüyorum ama baba?'

Ancak tek görebildiğim boşluk oldu. Hiç kimse yoktu yanımda. Kalbim hızla çarpmaya başladı. O tuhaf huzursuzluk her yerimi sarmıştı.

"Baba?"

Tek bir ses çıkmadı. Hemen ardından da araba sanki hiç uzaklaşmamışız gibi sürmeye başladığım yerde, mahallemizde durmuştu. Tek fark artık her yer yangın yeriydi. Korku dolu gözlerim babamı aradı alevlerin arasından.

"Baba? Neredesin?" Kapıyı açmaya çalıştım. Fakat ne kadar zorlarsam zorlayayım çıkamıyordum dışarı. Çığlıklarım boğazıma dizilirken bağırmak istedim. Sesimi duyurmak, alevlerin içine dalmak, babamı bulmak istedim. Olan tek şey ise çevremi sarmalayan alevlerin bana değmemesiydi. Bir kalkanla korunuyormuş gibiydim adeta. Yine de beni boğan başka bir şey vardı. Sanki dışarıdan gelen çığlıklar ete kemiğe bürünmüş, boğazımı sıkıyordu. Onlardan kurtulma çabam boş bir uğraştan başka bir şey değilken boğazımı sıkan ellere kolumu tutan başka bir el eşlik etti. Bileğimi kavramış, beni şiddetle sarsarken adımı sayıklayıp duruyordu o elin sahibi.

"SEHUN UYAN ARTIK!" Kulağıma dolan uğultulu sesle gözlerimi açtım aniden. Rüyaydı. Her şey boktan bir rüyaydı. Ter içinde kalan bedenimi kendine çekti Chanyeol. Koluyla yatağa yığılmak üzere olan bedenimi sararken elleri ıslak saçlarımı okşuyordu. Babamın kolları elbette koca bir hayalden ibaretti. Rüyada bile akmaya devam eden gözyaşlarım arkadaşımın omzunu ıslattı.

"Chanyeol.. Babam.." Tamamlayamadım cümlemi. Boğazımdan kaçan hıçkırık izin vermezken kazağını sıktım.

"Şşşt." dedi beni sakinleştirmek ister gibi yumuşak bir sesle. "Geçti Hun, ben yanındayım."

Geçmemişti. Geçmiyordu. Ben onların yokluğuna alışamıyordum. Hayır, alışamıyor değil ben onlarsızlığa dayanamıyordum. İki ay, koskoca iki ay geçmiş olmasına rağmen her şey o kadar tazeydi ki sanki her gün yeniden kaldırıyordum cenazelerini içimde. Her sabaha kabuslarla uyanmak geleneğim haline gelmişti artık. Chanyeol de alışmış olmalıydı, onu çığlıklarımla uyandırmama. Küçücük yurt odası her gün aynı şeylere tanık oluyordu çünkü.

Alla Beni Pulla Beni || sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin