18- Bana Kaderden Bahsetmediler

141 29 49
                                    

Bölüm şarkısı; Semiramis Pekkan - Bana Yalan Söylediler (Bana bu hikayenin Sehun'unu bir şarkıyla anlat deseniz, bu şarkıyı seçerdim.)

Gökyüzünden bağımsız bir karanlığı vardı tünellerin. Tünelde zamanı kaybederdiniz, gece mi gündüz mü bilinmezdi. Hapiste geçirdiğim her gün ucu görünmeyen bir tüneldi.

Karanlığı göğsüme asmış, zihnime anıları çivilemiştim. Gün ışığını görmezken tutunabileceğim tek şey anılardı. İnsanları duymuyor, bana ulaşmalarına müsaade vermiyordum. Yaptığım tek şey hayallere sığınarak uyumak ve olabildiğince uzun süre uyanmamaya çalışmaktı. Zira özlem, gülün dikeninden farksızdı. Ne zaman düşünsem canıma batıyor, parmak uçlarımı kanatıyordu.

Jongin yoktu. Kyungsoo hyung ise yanımdan hiç ayrılmıyordu. Anlattığına göre ikimizin de iyiliği için yanıma gelmemesi daha doğruydu. Durumu anlayabiliyordum ve onun zora düşmesi isteyeceğim son şeydi lakin kalbime söz geçiremiyordum işte. Dayanmak zordu. Onsuz dayanmak daha zordu.

Tutuklu yargılanmak üzere cezaevine sevk edilsem de mahkemem henüz tam olarak görülmemişti. Kyungsoo hyung canını dişine takıp, bütün gücüyüle mahkeme gününe hazırlanıyordu. Ben bir katil olarak yargılanacaktım, o bir katilin savunmasını yapacaktı. Başka gerçek yokmuşçasına buna inanmıştı herkes. Ya da inanmak kolaylarına gelmişti. Benim suçlu olmam olayların üstünü kapatır, kimse de yorulmazdı.

"Yeni gelen elemana sor, o daha iyi bilir."

Hücremi paylaştığım mahkumlardan birinin benim hakkımda konuşmaya başlamasıyla kafamı yastığa bastırdım. Yine ve yine hakkımda hiçbir şey bilmeden atıp tutacaklar, şu dört duvar arasında kendilerine eğlence malzemesi çıkaracaklardı, biliyordum. Fakat benim onlarla uğraşmaya ne takatim ne de cesaretim vardı. Katil olarak gördükleri benden daha tehlikeli olduklarını hissediyordum. Yalnızca içlerinden biri ilk haftamda sinir krizi geçirdiğimde yardımcı olmuştu, ondan böylesi bir iyiliği beklemesem de kabuslarla uyanıp sakinleşemediğim bir gece hücreye gizlice soktuğunu söylediği ağrı kesici ve sakinleştirici ilaç vurmuştu bana. Dışarıdayken lakabının diplomasız doktor olduğunu ama asıl mesleğinin hasta bakıcılık olduğunu da anlatmıştı gülerek. Bunun için ona minnettardım fakat diğer ikisi beni çömez yerine koyup hücrede hakimiyet kurma derdindeydi.

"Abi o nereden bilsin dövüşmeyi..? Belli ki pusu kurmuş gebertmiş herifi. Tipe baksana bir."

"Deme öyle yahu kızdırmayalım, tanrı muhafaza eylesin, gece uykuda tuzağa düşürür çöker tepemize.."

Ve birbirine karışan kahkaha sesleri. Ne kadar cevap vermesem de duymama çalışsam da hal böyleydi işte. Çok dokunmuyordu aslında bu muamele. Daha beterleriyle sınanmıştım.

"Oh Sehun! Avukatın geldi."

En azından gardiyanlar bir önceki hapishanenedekiler gibi bilenmiyorlardı bana. Burada daha azılı suçluları barındırdıklarından her şey sistematik ve daha düzenliydi. Görevliler muhatap bile olmuyordu mahkumlarla.

Yataktan kalkıp bileğime kelepçe geçirilmesini bekledim. Ardından sonu Kyungsoo hyung'a çıkan koridoru yürürken ayaklarım ezberlemişti bile yolu.

"Kuralları biliyorsun." diyerek odaya girmeme izin verdi gardiyan. İçeride beklediğim gibi Kyungsoo hyung vardı. Elinde evrak çantası, üzerinde solmuş takım elbisesi ve yorgun omuzlarıyla beni karşılamaya gelmişti yine. Benim için, para dahi almadan böylesine çabalaması ağlamak istememe sebep oluyordu zira ben inancımı kaybetmek üzereydim.

"Sehun, nasılsın bugün?"

Benden vazgeçmediği gibi cevabını bildiği soruları sormaktan da vazgeçmiyordu. Artık kelimelerin gereksiz olduğu kanaatine vardığımdan yalnızca suratına baktım. Anlamış olacak ki iç çekerek sandalyeye oturdu.

Alla Beni Pulla Beni || sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin