MERHABALAAR :) OKUYUCULAR MİNİK MİNİK ARTIYOR.UMARIM SİZLERE LAYIK BİR YAZAR OLABİLİRİM OKUYAN HERKESE ÇOK TEŞEKKÜRLER :)⭕
-------------Brenn,korkuyorum." Diye sızlandı Jade."Şşt hayatım sakin ol." Ne kadar sakinleştirmeye çalışsak da ellerinin titrediği bariz görülebiliyordu.
*
Yorucu geçen bir uçak yolculuğundan sonra nihayet Los Angeles'a ayak basmıştık.Sadece oturma eylemi gerçekleştirsek de beynimiz cidden yorgun
düşüyordu.Uçaktan indikten sonra bir jip bizi almaya geldi.Perrie'nin ailesi birazcık varlıklı bir aileydi.
Araba durduğunda gözlerim kamaşmıştı gerçekten.Büyülenmiş bir şekilde etrafı incelemeye koyuldum.Yemyeşil bahçesindeki çeşitli meyve ağaçları,isimlerini bilmediğim bir çok bitki,kocaman kalp şeklinde bir havuz ve evet bu güzelliğe yakışır mükemmel ötesi bir villa! "Vay canına." Diye mırıldandığımda Perrie ve Jade memnuniyetle gülümsemişlerdi.İçeri girdiğimizde,dışarısı kadar güzel bir manzarayla karşılaşmıştım.
"Evinize hoşgeldiniz kızlar!"
**
Birkaç eksik dışında herşey tamdı.Odalarımızı kararlaştırıp,eşyalarımızı yerleştirmeye başladık.Biraz yorulmuştuk ama değmişti açıkçası.Daha da bitmiş değildi işler.Perrie sevdiği bir kaç eşyayı da yanında getirmişti.Salonda uygun yer için karar veriyorduk.
Kıyafetleri toparlamak,eşyaları yerleştirmek oldukça zamanımızı almıştı ve akşamı etmiştik."Kızlaar,hadi bahçemizde oturalım biraz!" Jade ve Perrie dışarı çıktıklarında ben de az kalan işimi halletmiştim.Odam üst kattaydı ve bahçe gözüküyordu.Tanrım! Harika bir manzara oluşturuyordu.Aşağı baktığında kızlar 2 çocukla konuşuyorlardı.Galiba komşularımız olmalılardı.Evler birbirine oldukça yakındı ve bahçe de bitişik gibiydi.Normalde birbirine yakın olan evleri sevmesem de burası cidden harikaydı.Sonuçta her komşu,istediğimiz gibi çıkmıyor.Çok sabırsızlanıyordum onlarla tanışmak için.Hızlıca aşağı indim.
"Birde Brenna adında bir arkadaşımız var.Üçümüz kalacağız.Brenn nerede kaldıın?" Ah bu Jade'in sesiydi.
Elimde takamadığım kolyemle kapıya doğru ilerlerken birden bir baş dönmesi ile sarsıldım.Bu da neydi böyle? Yanımda duran masadan destek almaya çalıştım.Kolyenin elimden kaydığını hissettim ve sonra yere yığıldım.Başımı galiba masanın kenarına vurmuştum ve galiba kanamaya başlamıştı.
Yazarın Ağzından/
Brenna,baş dönmesinin etkisiyle yere düşmüşken,Jade'in içeri girdiğinde attığı çığlık herkesi korkutmuştu.Brenna'yı yerde ve başı kanıyorken görünce onun da eli ayağına dolaşmıştı.Hemen arkadaşının yanına gidip elini tuttu ve kaldırmaya çalıştı.O sırada Perrie ve yeni tanıştıkları genç eve girmişlerdi.Yerde bitkin şekilde yatan Brenn'i öyle görünce Perrie'de korkmuştu.Genç oğlan kızın yanına yaklaştı ve ona doğru eğildi.Yeşil irisleri kocaman açılmıştı.Şaşkın ve bir o kadar da soru dolu gözlerle kıza bakıyordu.Çünkü...çünkü o kız,Bella'dan başkası değildi...
Harry'nin Ağzından
Sertçe yutkunduktan sonra,yarı baygın halde yatan Bella ah ya da Brenna demeliyim,onu kucağıma alıp,yerle temasını kestim.Şaşkındım...Koltuğa yatırdıktan sonra kızlar başında toplanmışlar ve endişeli tavırlar sergilemeye başlamışlardı.
"Kızlar sakin olun.Şimdi onu hastaneye götüreceğim ve siz burada kalacaksınız.Biz hemen döneceğiz."
Her ne kadar gelmek için diretseler de,Bella'yı tekrar kucağıma alıp,arabaya yatırdım.Bu da neydi böyle? Karşıma neden çıkmıştı?
Arabada kendine gelmeye başlamıştı.
"S-sende k-im-sin " diye seslendiğini duymuştum.Cevap vermemeyi seçtim.Konuşmaya dermanının olmadığı her halinden belliydi.Hastaneye geldiğimizde kapısını açtım.Belinden kavrayıp,düşmemesini sağladım.Karanlık olduğundan hâlâ beni farkedememişti anlaşılan.Hastanenin içerisine adım atmaz yüzüme bakması ve afallaması bir olmuştu.
Derin derin nefes almaya başladığını görüyordum.Birşey söylemesine fırsat vermeden doktorun yanına götürdüm.Onu içeriye bırakıp,kendimi dışarı attım.
*
Kısa zaman sonra işi bitmişti.Kafasına pansuman yapılmıştı ve doktor birşeyinin olmadığını söylemişti.İçeri girdiğimde titrek bir bakış vaadetti bana."Neden geldin?Amacın ne?" Ağzımdan çıkan sözcükleri sert tonda söylemem onu irkiltti.
"B-bilmiyordum.Bu-burası a-arkadaşımın evi." Dediğinde elbette inanmamıştım.
"Onlar senin nasıl bir pislik olduğunu biliyorlar mı?" Dediğimde başını öne eğmişti."Haa yoksa onlar da mı işin içerisinde artık!?" Tanrım! Susması beni deli ediyordu.Kolundan tuttuğum gibi hızlıca kaldırdım. "C-canım acıyor." Diye mırıldanmıştı kısık ses tonuyla."İstersen karşımda öl,umrumda bile değilsin sürtük!" Acı inlemelerini göz ardı ederek nihayet eve getirmiştim.Arabada sesi dahi çıkmamıştı.Sadece ağladığını görüyordum.Elbet ne halt etmeye geldiğini öğrenecektim.
*
-Harold? Zayn birkaç defa kapımı tıklatmıştı sanırım.Kafam dalgındı.İçeri girmesini söyledim.
"Bir sorunun var senin.Anlatmak ister misin?" O,bana hiçbir zaman "sorunun var mı?" demezdi.Direk anlardı ve galiba onunla konuşmak rahatlatacaktı.
"Yandaki...yeni taşınanlarla ım karşılaştın mı?"
"Henüz değil." Soru dolu gözlerle bakıyordu."O kız,o burada Zayn.Neden gelmiş bilmiyorum ama burada." Zayn'in ifadesi değişmişti.
"Bella mı?" Başımla onayladım.
"Daha doğrusu yeni adıyla Brenna." Adını değiştirerek söylemesi de garipti.Bu kız tamamiyle garipti,gizemliydi...
"Onunla konuş Harry.Sakın fevri davranma.Ama acıma da.Unutma acırsan,acınacak hale gelirsin." Haklıydı.
"Haa bir de aklından çıkarmaman gereken birşey var...Seni ölümden o kurtardı." Diye ekledi ve odadan çıktı.Çok güzel!Önce beni esir alsınlar,vücuduma yara bıraksınlar.Sonra dayanağı ölünce,insafa gelsin ve beni kurtarsın! Çok saçma.Zaten onlar başıma bela olnasaydı beni kurtarmak için bir sebebi olmayacaktı.İç sesimle boğuşmak yerine uyumayı tercih ettim.Yavaşca gözlerim kapandı...
-------------------------------------
"Özür dilerim,ben..sana yaşattıklarım için özür dilerim.Bana aynısını yaşatma.Bırak lütfen beni."
Uyanır uyanmaz su içip,rahatlamaya çalıştım.Bu rüya...Sanırım hastanede ona biraz kötü davranmıştım.O sözler de...ağırdı.Ama kendimi kaybetmiştim.Saate baktığımda 5'i,gösteriyordu.Sağa sola dönmekten yatamamıştım.Sanırım bahçede oturmak iyi gelecekti...
Mis gibi çiçeklerin ve güneşin doğuşunun verdiği huzur paha biçilmez güzellikteydi.Gözlerimi kapattım ve anın keyfini çıkardım.
Bella'nın Ağzından
Burada,onunla karşılaşmam,hastanedeki o sözleri...Ben hiç bu kadar dibe battığımı hissetmemiştim.Söylediği sözler kalbime işlemişti.Gözüme bir gram dahi uyku girmemişti.Kızlara anlattığımda onlar da şaşırmışlardı.Ben şimdi ne yapacaktım? Camdan baktığımda onun aşağıda olduğunu farkettim.Uyuyor muydu acaba? Gidip konuşmalı mıydım? Kafamda birsürü soru dolaşmaya başlamıştı.
Kendimi aşağıda bulmuştum.Ona yaptıklarımdan dolayı pişman olduğumu,sadece Zayn için yaptığımı anlatmak istiyordum sadece.Yanına yaklaştığımda gözleri hâlâ kapalıydı."Harry." Diye seslendim.Ses gelmeyince uyuduğunu anladım.Elimdeki pikeyi üzerine örtüp,kendimi yukarı attım.
Korkuyordum.Onunla konuşmaktan çok korkuyordum,çekiniyordum.Göz görmeyince gönül katlanıyormuş yaşanılanlara.Ben onun beni bir sürtük olarak tanımasını istemiyordum.Çünkü değildim.Belki de onunla konuşmam.Belki tekrar dönerim Almanya'ya.
Zaman...Artık kararlarıma tek tesir eden zamandı...
----------