İyi okumalar💜
Minho sabah altıda gördüğü kabus ile uyandı. Şu sıralar gördüğü kabusların sayısı artmıştı.
Parmaklarıyla başını ovdu, gözlerini kapatıp açtı. Hep aynı tür bir kabus görüyordu.
Han Jisung ve onun sevimli halleri.
Sürekli olarak rüyalarına giriyordu. Ona sarılıyor, onunla beraber dondurma yiyor, arada tatlı tatlı kavga ediyor(ki bu rüyayı gerçekçi kılıyordu) genel olarak neşeyle cıvıldıyordu.
Tam bir kabustu.
Gerçek hayatta katlandığı yetmiyormuş gibi bir de rüyalarında katlanıyordu. Yorucuydu.
Hele de rüyasındaki halinin aksine sabahın yedisinde kaşları çatık bir şekilde departmana girdiğinde ona sinir olmadan duramıyordu.
Aslında tam olarak neye sinir olduğunu da bilmiyordu. Kendine güvenen, özgüvenli yapısına mı? Olabilir. Çok fazla duygusal ilerleyip başarılı olmasına mı? Belki biraz. Sevimli görüntüsünün aksine gıcık karakterine mi? Bu da var.
Genel olarak varlığı sinir etmek için varmış gibi geliyordu.
Minho kabul etse de etmese de belki de en zoruna giden şey, ondan bu denli hoşlanmazken onu kendinden asla uzaklaştıramamasıydı. Sanki bir yapıştırıcıyla yapıştırmış gibi, kendini ister istemez onun yanında buluyordu.
Belki de bunu bu kadar düşünmemeliydi, akışına bırakmalıydı.
Jeongin Jisung'un dağılan saçlarını elleriyle düzeltirken odasından öylece ikisini izliyordu.
Jisung'un geçen gün söylediklerini düşündü. Eşcinsel miydi? Öyle olmasa bu kadar sinirlenir miydi dediğine?
Belki de. Belki de sinirlenirdi. Bu konuda açık görüşlü biriydi. Sinirlenebilirdi.
Onu inceledi, kıyafetlerini, saçını, vücut hatlarını... Bunlardan yola çıkarak bir kanıya varamayacağını biliyordu. Çünkü kimden hoşlandığını kıyafetlerinden anlayamazdınız. Bir erkeğin etek giymesi, bir kadının takım elbise giymeyi tercih etmesi onları eşcinsel yapmazdı. İnsanların giydiği kıyafetlerle, görünüşleriyle onların hangi cinsten hoşlandığı konusunda yorum yapmak saçmaydı. Minho zaten Jisung'u izlemek istiyordu, başka bir sebebi yoktu.
Departmandaki herkesin telefonundan bildirim sesi gelmişti. Minho telefonuna baktı, gruptan mesaj gelmişti.
Jeongin Jisung'a sordu.
" Bay Zhang gruba mesaj atmış. Büyük bir işi hallettikleri için akşam tüm departmanı yemeğe çıkarıyor. "
Jisung masaya yaslanıp kollarını kavuşturdu.
" Geleceksin değil mi? " dedi Jeongin gözlerinin içi parıldayarak.
Jisung Minho ile göz göze geldi. Hızla gözlerini Jeongin'e çevirdi.
" Gelmeme gibi bir lüksüm var mı ki? "
Jeongin güldü. " Sanmıyorum. Bay Zhang ne yapar eder toplar herkesi. "
Jeongin gitmeden önce gülümsedi.
" Ayrıca, öğleden sonra tatil vermiş hepimize. Akşama iyi hazırlanın yazmış."
Jisung telefonunu kontrol etti. Adrese ve saat kaçta olduğuna baktı. Akşam yedi. Daha bolca vakti vardı.
" İyimiş. " dedi Jisung.
" Akşama ne giyeceksin? "
Jisung, Jeongin'in sorusuyla duraksadı. Bu kadar önemli miydi bu yemek?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ride or die // minsung
FanfictionLee Minho davayı çoktan kapatmıştı. Fakat departmana yeni gelen Han Jisung, davanın kapanmaması gerektiğini düşünüyordu.