7|misafir.

174 23 103
                                    

Ellerim titriyorken aramayı cevaplayarak telefonu kulağıma götürdüm, birkaç saniye karşıdan ses gelmemişti ve bu umudumun kesilmesine sebep oluyordu ancak sonrasında neredeyse nefes nefese bir kadın sesi doldu kulağıma, oldukça tanıdık bir tınısı vardı ve ben çoktan yerimde doğrulmuştum o konuşmaya başladığında. "Alo? Yangyang'ın telefonu mu bu? Ben marketten Minsu." Ayağa kalkıp bana meraklı bakışlar atan arkadaşlarımın anlaması umuduyla başımı salladım her birine, onlar da oldukça heyecanlanmış gibi görünüyordu. "Ah, evet Noona, Yangyang ben. Renjun'dan bir haberin var mı?" Birkaç saniye hiçbir ses duymadım, saniyede bir telefonun kapanıp kapanmadığını kontrol ediyordum ve o kadar gerilmiştim ki odanın içinde bir oraya bir buraya yürümeye başlamıştım bile. Aklıma türlü türlü felaket senaryoları doluyordu, Daehwi hakkında öğrendiklerimden sonra da oldukça sinirlerim bozulmuştu. "Ne diyeceğim Yangyang, bence markete gelsen iyi olur." Yutkundum ve saate baktım, saat altıya geliyordu, hava henüz aydınlıktı ancak biraz olsun akşam serini çıkmıştı. "On dakikaya oradayım Noona, teşekkür ederim." Koşarak odadan çıktım ve kapıya doğru ilerledim, diğerleri ise peşimden geliyordu. Jeno ne olduğunu sorarken Hyuck ne yaptığımı soruyordu, Mark Hyung ise işlerin pek iyi olmadığını hissettiğinden belki de, bana çantamı uzatmıştı bile. "Ne dedi Yangyang? Kötü bir şey mi olmuş? Biz de gelelim mi?"

"Bilemiyorum, markete çağırdı sadece ama içimde kötü bir his var." Hızla ayakkabılarımı giyip Mark Hyung'tan çantamı ve telefonumu aldım, Jeno baştan aşağı beni süzmüş, sonra ayakkabı dolabından kendi ayakkabılarını çıkarmıştı, bunu gören Donghyuck da beklemeden kendi ayakkabılarını giydi, onlara gelmemelerini söyleyecek olsam bile inadına beni takip edeceklerini bildiğimden ses çıkarmadım. "Böceğim sen evde kal en iyisi, biz sana haber veririz, olur mu?"

"Tamam, dikkatli gidin, haber vermeyi de unutmayın." Mark Hyung arkamızdan kapıyı kapattığında asansörün gelmesini bekliyorduk, ellerimin ve bacaklarımın titrediğini, bedenimi ter bastığını hissedebiliyordum, öyle gergin ve heyecanlıydım ki anında kendimden geçip düşebilirdim bile. "Yang, sakin ol. Eminim sorun yoktur, tamam mı?" Jeno omzuma elini koyup beni rahatlatmaya çalıştı, başımı salladım ancak hâlâ gerginliğimi üzerimden atamıyordum. Başına kötü bir şey gelmiş olabileceği hissi içimi kemiriyordu sanki. "Yalnız ben durumun bu kadar ciddi olduğunu fark etmemiştim, bizimki ciddi ciddi aşık olmuş Jeno."

"Günaydın Hyuck. Sabahtan beri Yang'ın depresyonlarda olduğunu anlatmıyorum sanki." Jeno gözlerini devirdiğinde binadan çıktık, Donghyuck'un gözleri hâlâ üzerimdeydi ve kolumu sıkıca tutmuştu. "Ne bileyim, ailevi meseleler sebebiyledir, yine babası sorun çıkarmıştır diye düşünmüştüm."

"Arkadaşlar ben de buradayım hani?"

"Üzgünüm bebeğim, ruhsal olarak çoktan uçup gitmişsin gibi görünüyordu da."

"Konuşmayın da koşun birazcık!" Ellerinden kurtulup koşmaya başladığımda ilk ne olduğunu anlamayıp ismimi seslenseler de sonrasında peşimden koşmaya başlamışlardı. Marketin önüne gelene kadar durmadım, ben göründüğümde çıkış kapısından sabahki Noona çıkmış, ilk bana, sonra arkadaşlarıma bakmıştı, endişeli görünüyordu. "Ne oldu Noona? Renjun burada mı?" Başını sallayıp biraz uzağa baktı, diğer taraftaki ara sokağı izliyor olduğunu fark edip onun baktığı yere baksam da bir şey görememiştim. "Sabah iş saatinde gelmediği için patron zaten sinirliydi, on dakika kadar önce geldi. Yüzü gözü şişti ve ayakta zor duruyor gibiydi Yangyang. Sonra kovuldu, beklemesini söyledim ama beni dinlemedi, sonra ben de seni aradım işte, ne yapacağımı bilemedim."

"Patronunuzla görüşebilir miyim? Ne demek kasiyer çocuğu kovuyor! Daha burada Yangyang'ı rezil etme planlarım vardı benim!" Hyuck her zamanki gibi ipin ucunu kaçırdığında gözlerimi devirdim, artık daha sakindim ama göğsümü delen acı hissiyatı hâlâ oradaydı, hiç eksilmemişti. "Orada mı hâlâ?" Elimle işaret ederek sorduğumda başını sallayarak cevap verdi bana, bakışları hâlâ üzgündü. "Siz burada bekleyin, ben bakayım ilk önce."

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin