22|kıskanıyorsan.

123 19 68
                                    

"Pardon!" Jeno'nun şaşkınlık dolu sesini ikimiz de pekâlâ duymuştuk, bu ani olaydan ötürü onun da bizden aşağı kalır yanı olmadığını o an anladım, sesi yüksek çıkmış ve kelimeyi bile doğru düzgün söyleyememişti. "Sevgili olalım diyorum işte Jeno." Jaemin'in sesi ise sabırsızdı, öyle ki kaşlarının çatık olduğunu düşünmüştüm. Zihnimde oluşan resmi fazlasıyla komik geldiğinden dudaklarımı birbirine bastırarak başımı yana eğdim. "Çok saçma bir şeyler oluyor ama eğlenceli gibi." Renjun başını uzatıp ikiliyi görmeye çalışır gibi öylece baktı fakat birkaç saniyenin sonunda hayal kırıklığıyla geri çekilmişti, yüzümdeki gülümsemeye bakıp kaşlarını çattı, aksime bu durumda çok da eğleniyormuş gibi durmuyordu doğrusu.

"Sen neye gülüyorsun Yangyang?" Cevap vermek istemiştim ancak ağzımı açtığım an boğazımdan gelem gülme isteğiyle bir kıkırtı kaçmıştı boğazımdan, bir anlığına herkesin sadece benim yüzümden sustuğunu düşündüm ve ellerimi ağzıma kapattım, Renjun ise şimdi daha meraklı görünüyordu. Kaldırdığı kaşları ve büzdüğü dudaklarıyla oldukça sevimliydi, öyle ki içimden gelen onu sevme isteğini bastıramayıp başımı boynuna yaslamıştım. Öylece kalmadı, ne istediğimi ve neye ihtiyacımın olduğunu anında anlamış gibi boynuma sarıldı, bir eli ensemi okşarken diğeri sırtımdaydı, sıcaklığını hissediyordum ve bu içinde bulunduğumuz dünyadan yavaş yavaş soyutluyordu beni, ikimizden başka hiç kimsenin yaşamadığı bir yerdeymişçesine rahat hissediyordum, içimdeki gülme dürtüsü geçmişti. "Çok tatlısın." Güzelim sesiyle kulağıma fısıldadı, sesinin çıkış tarzı ve sonunda dişlerine çarpan nefesinden güldüğünü anlamıştım. Bana tatlı olduğunu söylüyordu Renjun, lakin minicik bedeninin ve bebeksi kokusunun bana nasıl geldiğinden haberi yoktu.

"Şimdiye kadar yaptığım veya yapmadığım her şey için özür dilerim Jeno, gerçekten çok üzgünüm. Lakin artık bunların hepsini geride bırakmak istiyorum, hatalıydım, görmezden gelerek çok hata ettim, seni çok üzdüm biliyorum ama bunların hepsini düzeltebileceğimizi de biliyorum. Düşünmen için bekleyeceğimi söylediğimin de pekâlâ farkındayım ancak böyle olmak ikimizi de öldürüyor, sen de biliyorsun bunu." Jaemin'in sesini dinlerken ikimiz de oldukça sessizdik, belki evde olduğumuz bile belli değildi. Renjun saçlarımı okşamaya devam ediyordu, bense onun nefeslerini dinliyordum, öyle sıcak, yumuşacık ve rahat hissettiriyordu ki bütün hayatımı kollarının arasında, onunla, aynen bu şekilde geçirebilirdim.

"Kararsızım Jaemin. İnan bana seni affetmeyi çok istiyorum, seni affetmek adına ölüyorum hatta. Ama..." Jeno'nun sesi öyle kırgındı ki bu benim bile kalbime batıyordu, en yakın arkadaşımın bu halde olduğunu görmek hiç hoşuma gitmiyordu, onu uzaklara kaçırıp saklayasım bile vardı doğrusu, lakin bununla mutlu olmayacağını, bu şekilde yaşayamayacağını biliyordum. Jeno çok uzun zamandır Jaemin'e karşı birçok duygu barındırıyordu içinde, her biri derin ve oldukça güçlüydü. Unutamayacağını, uzakta yaşayamayacağını biliyordum, ben bile kısacık bir zaman dilimi öncesinde tanıştığım Renjun'a bu kadar bağlanmışsam Jeno'yu tahmin dahi edemiyordum. İşte bu yüzden o ikisi ne olursa olsun barışmalı ve beraber yollarına devam etmelilerdi, belki zaman içerisinde ayrılmayı seçer veya sonsuza dek mutlu olurlardı bilinmez, lakin en çok şu an beraber olmaya ihtiyaçları vardı. "Ama?" Jaemin onu cesaretlendirmeye çalışıyor gibi son kelimesini tekrar etmişti. Boğazının düğümlendiğini ben dahi hissetmiştim, sesi normalde olduğundan daha kalın ve kısıktı. Dişlerimi birbirine bastırdım, Renjun ise bana daha sıkı sarılarak kendisinin de oldukça heyecanlı olduğunu göstermişti. "Ama... Bilmiyorum."

Verdiği cevap Jeno için de bir hayal kırıklığı olsa gerek, sesi çok güçsüzdü, sonra bir süre boyunca sessiz kaldılar. Mutfağın ışığı tüm evi aydınlatmaya çalışıyordu, saatten başka hiçbir ses duyulmuyordu, ortam gergindi. Kasveti iliklerimizd kadar hissediyorduk, verilemeyen bir cevabın ağırlığı dördümüzün de omuzlarına çökmüş gibiydi lakin asıl acıyı Jaemin çekiyordu. Jeno'nun onu asla affetmeyeceğini düşündüğüne emindim ve bu doğru değildi. Affedecekti, onun kendisini ne kadar sevdiğini bilse öyle ya da böyle, bir şekilde affedeceğini bilirdi. Fakat onun durumunda oldukça karamsar olmasını da anlayabiliyordum doğrusu, verilemeyen bir cevabın ne kadar ağır olduğunu kendisi ilk defa anlıyordu.

"Yangyang ben ağlıyorum sanırım." Renjun'un çatlayan sesini duyduğumda hemen başımı kaldırıp yüzüne baktım, gerçekten de gözleri dolu doluydu ve yüzü hafiften kızarmıştı. Bu canımın acımasına sebep oldu, harbiden, sanki tonlarca iğne kalbime teker teker batırılmış gibi bir histi. Ona kıyamıyordum, ilk gördüğüm andan beridir ağlamasına dayanamıyordum bu yüzden ağlamasın diye elimden gelen her şeyi yapmak istiyordum. Ellerim gözlerinden akmaya hazır yaşları sildi, hatta kirpiklerine dokunduğum an parça parça olmuştum. Avuçlarım ın içi yanıyordu fakat parmak uçlarım buz tutuyordu sanki ona her dokunduğumda, tamamiyle ölüyor gibi hissediyordum.

"Neden?" Gülümsediğinde sağ gözünden bir yaş daha akmış ve dudaklarında dağılmıştı, yüzüme daha fazla bakamayarak gözlerinin kaçırdı fakat ben bana bakmasını istiyordum, bu yüzden baktığı yere geçmiştim, yine gözlerimiz birbirine değiyordu ve kelebeklerim can çekişiyordu kalbimin olduğu yerde. "Bilmem ki. Öylesine."

"Beni affedecek misin? Bari onu söyle Jeno, şu anda tutunabileceğim tek şey bu yoksa ölecek gibi hissediyorum." Konuşmasının yarısında Jaemin'in ağlamaya başladığına şahit olduk sonrasında, nefeslerinden kendini tutmaya çalıştığı oldukça belliydi, sonra Renjun'un iç çekişini duydum, nefesinin sıcaklığı boynumu yakmış gibi hissettirdi bu bana, belki de gitmemiz gerektiğini düşündüm sonra. Evet, Jaemin ve Jeno'yu yalnız bırakmamız şu an yapabileceğimiz en iyi ve aynı zamanda en kötü şey olabilirdi, lakin iyi geçeceğine inanmak istiyordum. Jeno'nun onun ağlamasına fazla dayanamayacağının farkındaydım aslında, er ya da geç, bir şekilde barışacaklarına emindim ve Renjun iyice üzülmeye başlamadan biz ayrılsak iyi olacaktı. "Gidelim mi? Seni evine bırakayım, ben de oradan eve geçerim. Burada yapabileceğimiz daha iyi bir şey kalmadı gibi." Başını kaldırıp gözlerime baktı, sonunda başını sallamıştı. Yavaşça uzaklaştık birbirimizden, o önde ben arkada yavaş yavaş, hatta çıt çıkarmamak için büyük bir özen içinde yürüdük, ne eşyalarımızı alırken ne de ayakkabılarımızı giyerken konuşmamıştık ve aramızdaki bu sessizlik binadan çıkana dek devam etti. Sonrasında Renjun derin bir nefes almıştı, ellerini birbirine sürttü sırtını dikleştirdi. Üzerindeki ağır havayı atmaya çalışıyor gibiydi. Sonra gülümsemeye başladı, gözlerim üzerinde gezindi ve gülümsemesinin yüzüne kattığı güzelliği hiç bıkmadan saniyeler boyunca izledim.

"Onlar için işler iyi gidecek umarım. Mutlu olmalarını istiyorum Yangyang, gerçekten. İkisi ile de arkadaş olalı çok uzun zaman olmadı ama çok önemsiyorum bunu, onlar benim ilk arkadaşlarımdan." Ben de ona gülümsedim, neden bu kadar önemsediğini anlıyordum elbet. Sandığım üzere Renjun hiçbir zaman birçok arkadaşı olan biri olmamıştı veya arkadaşlar üzerine seçimlerini doğru yapamıyordu. Şimdi ise onu önemseyen, yardım etmeye çalışan, güvenebildiği, konuşabildiği ve iyi anlaşabildiği insanları bulması içinde büyük bir sevginin de yeşermesine sebep olmuştu.

"Jeno senin onu bu kadar çok sevdiğini bilse duygusallıktan ağlardı." Oldukça alayla kurdum cümlemi, yüzüm gülüyordu, Renjun ise sinirlenmiş gibi yapıp omzuma vurmuştu hafifçe. Acıtmak isteyip istemediğinden tam emin olamasam da yumruğunun hafifliği yüzünden daha çok güldüm. Sevimli görünüyordu, her hareketiyle, her sözüyle ve her şekilde daha da sevimli oluyordu. "İkisini de seviyorum ben onların, aynı derecede hem de. Ne de olsa arkadaşlarım. Bu arada ne o, kıskandın mı yoksa?" Hınzır bir ifadeyle konuştu, yüzünde şimdi oldukça alaylı bir gülümseme vardı ve gözleri kısılmıştı. Benden ne söylememi beklediğini bilmiyordum fakat bu onun aramızda başlattığı bir savaş gibiydi, Renjun beni kışkırtırken aynı zamanda olayı daha üst bir seviyeye taşıyabileceğimi biliyordu, belki de amacı buydu ancak ben altta kalamazdım. "Kıskandığım söylenemez pek." Oldukça rahat bir şekilde ellerimi ensemde kenetledim, alt dudağımı öne büzerek başımı yola çevirmiştim.

"Nasıl olsa beni onlardan farklı bir şekilde sevdiğini çok iyi biliyorum, öyle değil mi güzelim?"

~~~~
Vay be, benim böyle bir ficim mi varmış😂

Şaka maka profilime her girdiğimde bu ficin boynu bükük durması çok canımı sıkıyordu, gelen yorumlar ve okunmasının 3kya yaklaşmasından bahsetmiyorum bile, o yüzden yeni bir bölüm yazmak istedim her ne kadar hatırlayan birilerinin kalıp kalmadığını bilmesem de

Çünkü ben hiç hatırlamıyorum, her şeyi tamamen unutmuşum😒

Her ne ise, şimdiye kadar yeni bölüm için beklemişseniz gururla sunuyorum, az önce önceki bölümlerde göz gezdirirken ulan bu aslında güzel bir ficmiş demiştim, şimdi de bir kez daha severek yazmam için yorumlarınızı bekliyorum, görüşmek üzere💜

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin