21|eğer seviyorsa.

166 20 42
                                    

"Anlattığım gibi işte, artık ne düşünmem, ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum. Beni sevdiğini söyledi ancak aramızdaki her şeyi şimdiye kadar görmezden gelip duruyordu. Nasıl canımın acıdığını fark etmemesi imkansız Yangyang, bunu insan yapar mı seviyorum dediği kişiye?" Jeno bir tencerenin içine kafasını sokup ramen yiyor, bir de bize laf yetiştirmeye çalışıyordu. Oldukça ağır bir havası vardı ve bu bizi de durgunlaştırmıştı, ben üzgündüm ve Renjun da öyle görünüyordu, öne doğru sarkıttığı dudaklarıyla çok sevimliydi lakin bunu düşünmenin sırası değildi o an. "Ne olacak sizin bu haliniz Jeno?" Renjun dalgın dalgın, sanki konuştuğunu bilemeden sorduğunda Jeno ona bakarak omuz silkti, üzerinden uzun zaman geçmeden yemek yemeye devam etmişti. Sinirlendiğinde veya üzüldüğünde gerçekten hızlı yerdi Jeno. Genellikle bu yüzünden ona kızardım ancak şu an bunun için bile fazla kötü görünüyordu. "Bilemiyorum Renjun. Bunların hepsi Jaemin'in işleri işte, ne olacağını bilmeden sürükledi bizi buraya kadar. Artık kaldıramıyorum bunu ben de."

"Jeno, kırgınsın biliyorum ama Jaemin'i hâlâ sevdiğin de açık. Şans versen, biraz deneseniz diyorum, belki onun da aklı başına gelmiştir?" Bu konuda yorum yapmak istemesem de birden kendimi konuşurken bulmuştum, en yakın arkadaşımı bu halde görmek cidden canımı yakıyordu çünkü. "Nasıl konuşacağım onunla Yangyang? Yaşanan hiçbir şeyin umurunda dahi olmadığına o kadar eminim ki tek acı çeken ve yine ona sığınan kişi ben olacağım. Bunu bile bile gidip Jaemin'e tamam deneyelim hadi diyemem."

"O zaman ben Jaemin'in yanına gidiyorum, ne halde olduğunu kendi gözlerimle görmem gerek. Eğer pişmansa kolundan tuttuğum gibi onu buraya çekerim, eğer dediğin gibiyse bir şey söylemeden geri dönerim ve bana karşı çıkamazsın Jeno." Hışımla ayağa kalkıp mutfak kapısının önünde durdum, Jeno şaşkındı ama gitmemi veya gitmememi söylemiyordu. Merak ettiğinin de farkındaydım doğrusu, Jaemin'in ne durumda olduğunu öğrenmek için can atıyor olmasına rağmen bunu sesli olarak söyleyemiyordu, ben de en yakın arkadaşı olarak onun söyleyemediklerini duymalıydım. "Çok bir şey değiştireceğini sanmıyorum Yangyang, ümidimi kaybettim sanki, hiçbir şey yapasım yok inan."

"Ama benim var, o yüzden senin de olması için uğraşacağım. Renjun, arkamdan kapıyı kapatır mısın?" Şaşkın gözlerini üzerimde gezdirip hızla ayağa kalktı benim gibi, çok geçmeden arkamdan gelmiş ve ben kapının dışında ayakkabılarımı arkalarına basarak giyerken kapıyı tutmaya başlamıştı. Söyleyeceği bir şey olduğunun farkındaydım ve konuşmasını söylemek istercesine elimi salladım. "Bunu yapmak istediğine emin misin Yangyang? Sence çözüm olacak mı gerçekten?"

"Ne durumda olursak olalım çözüm bulmaya çalışmazsak hiçbir şeyi çözemeyiz sonuçta. Ne kadar saçma bir fikir de olsa deneyeceğim yani. Sen de Jeno'ya dikkat et, ramenini yediğine göre sonrasında süt içmek ister, ılık içtiği için biraz ısıtıverirsin olur mu?" Renjun başını salladı, söylediklerimin doğru olduğunun o da farkındaydı. Jeno ve Jaemin'in durumu gittikçe tuhaflaşıyordu ve biz de hiçbir şey yapmazsak daha da tuhaf bir hale gelecekti, en sonunda aralarındaki bağın tamamen kopmasını istemiyordum, bu beni biraz korkutuyordu çünkü Jeno bunu atlatabilecek miydi, hiç emin olamıyordum. "Şimdi kapat kapıyı. Kaçmaya çalışırsa mesaj at bana hemen."

"Tamam Yangyang." Bir kez daha başını salladı ve kapıyı kapattı, bense şimdi tam karşıdaki kapının önündeydim, içimdeki heyecan ve korku hissi orada durduğum her saniye daha bedenime sıcak basmasına sebep oluyordu, kapıyı Jaemin'den başka birisi açarsa söyleyeceğim şeyleri aklımda toparlamaya çalışırken birkaç saniyemi harcadım. En sonunda derin bir nefes alıp belki de pişman olacağımı umursamadan zili çaldım. İçeriden gelen heyecanlı ayak sesleri ve minik bir çocuğun bağırışıyla Jaemin'in küçük bir kardeşi olduğu gerçeğini hatırlamış, çocuğun kapıyı aralayıp bana bakmasıyla daha da gerilmiştim. Jaemin'e çok benzeyen yüzünü gördüğümde gerçekten de onun kız kardeşi olduğunu anlamıştım. "Anneciğim! Bir abi gelmiş!" Parıldayan gözlerini üzerimden ayırmadan içeri bağırdı, biraz paniklesem de yutkunup öylece durmaya devam ettim. "Merhaba, ben Jaemin'in bir arkadaşıyım. Ağabeyin evde mi acaba?" Boyuna gelebilmek için diz çökmüştüm önünde, en fazla dört yaşlarında olan bu çocuk gerçekten Jaemin'in kopyası gibi görünüyordu, hevesle başını salladı ama sonra gözlerini belirsiz bir üzüntü kapladı, kapı kolundaki elleri iki yanına düşmüştü. "Jaemin evde ama Jaemin çok üzgün. Yoojin ile bile oynamıyor. Sen onu neşelendirebilir misin abi?"

La Douleur ExquiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin