Fatoş: Neco sinirimi bozma, otur şuraya. birazdan misafirler gelecek, ben hâlâ masayı hazırlayamadım. sende ayağımın altında dolaşma.
Necati: bana ne? sıkılıyorum ben.
Fatoş: oğlum birazdan herkes gelecek ve hep beraber oturup doğum gününü kutlayacağız işte. azıcık sabret.
Necati: off... babam nerede? o neden gelmedi hâlâ?
Fatoş: ara sor nerede olduğunu.
Necati, masanın üzerindeki telefonu alıp babasını aradı. bir eliyle telefonu tutup diğerini beline koyarak evde oraya buraya yürümeye başladı. Fatoş, ona bakıp gülerek göz devirdi.
Fatoş: (gülümseyerek) babasına benzemiş işte, ne olacak.
Necati: alo baba neredesin?... gelmeyecek misin?... yok, annem değil, ben soruyorum. o zaten seni hiç hatırlamıyor bile.
Fatoş, dönüp şaşkınca çocuğa baktı. bu lafları nereden öğrendiği belliydi zaten.
Necati: çabuk gel ama... tamam, bekliyorum.
Fatoş: oğlum sana bu lafları baban mı öğretiyor?
Necati: evet.
Fatoş: hıı, söylemene gerek yoktu zaten. biliyordum ben.
Necati: e biliyorsan neden soruyorsun ki?
Fatoş: Allah'ım ya...
o sırada kapı çaldı. Necati, koşarak gidip açınca karşısında babaannesini gördü. bir sevinçle kadının üzerine atladı.
Necati: babaanne!
Şevval: babaannesinin canı, mis kokulum benim! senin bugün doğum günün mü? sen ne ara büyüdün de sekiz yaşına geldin he çocuğum?
Necati: büyüdüm işte. kocaman oldum.
Şevval: kurban olurum ben sana.
Şevval Hanım, sıkıca sarıldı torununa. onu kendi oğlundan daha çok sevdiği doğruydu. Fatoş ise bu manzarayı gülümseyerek izliyordu. Necati çok sessiz bir çocuktu. genelde hep yüzü asık, morali bozuktu ama babaannesinin yanında hep neşe doluydu. bu kadın küçüklüğünden beri onun yanındaydı, her şeyini biliyordu. o büyütmüştü sonuçta... Şevval, öpüp doyamadığı torunundan nihayetinde ayrılıp gelinine döndü. birbirlerinden pek haz etmeseler de bu kıza birçok şeyi borçluydu. başta o gün söylediği şeyler olmak üzere... bu yüzden gülümseyerek karşılamışlardı birbirlerini. ve bu gülümsemeler hiçte yalandan değildi.
Fatoş: hoş geldiniz Şevval Hanım.
Şevval: hoş bulduk.
Fatoş: buyrun.
Şevval: Fatoş aslında sana bir şey söylemem lazım.
Fatoş: evet, dinliyorum.
Şevval: artık bana anne demeni istiyorum.
Fatoş, bunun karşısında şaşkına uğramıştı. böylesi bir hareketi kesinlikle beklemiyordu. donup kalmıştı.
Şevval: yani biliyorum, bir zamanlar sana kaba davranmıştım. evimize geldiğin günü, hayatımın en kötü günü olarak yazmıştım takvime. ama dediğim gibi, bunlar çok öncedendi. kesinlikle annenin yerini tutamam ama en azından benim de senin annen olduğumu bil istedim. hep yanındayım, istediğin zaman bana gelebilirsin diyecektim.
söyledikleri o kadar içten, o kadar sıcaktı ki, Fatoş'un istemsizce gözleri doldu. bu inanılmaz bir şeydi. dayanamayıp kadına sarılmıştı. bir gün böyle bir şeyin yaşanacağını değil bilmek; aklının ucundan dahi geçirmezdi. ama oldu, yaşandı. ve Fatoş bir kez daha anladı;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Random"Neden bu eve geldin? Sebebini öğrenmek istiyorum." "Bende istiyorum ama maalesef yapamam. Yapamıyorum." "Bende yapamıyorum... Bende..."