Fatoş, Neco'nun yaralarıyla ilgilendikten sonra aşağı inip hem kendisine hem de ona çay koymuştu. Çay demlenirken o adamların kim olabileceklerini düşünmeden edemiyordu. Belli ki Neco'ya büyük miktarda para vermişlerdi ve şimdi de herhalde paralarını geri almak istiyorlardı. Çayları bardaklara doldururken, arkadan gelen Neco'nun sesini duymamıştı. Yaklaştığında ise korkup az kalsın elindeki tepsiyi yere düşürecekti.
Neco: ne oldu? Yalnız mı kalıyorsun bu evde?
Fatoş: (sinirle) gelirken bir ses versene ya. Az kalsın elimdekiler yere düşecekti. Evdekileri uyandırmamak gerekiyor.
İkisi de bardaklarını alıp sessizce salona geçmişlerdi. Işığı yakıp koltuğa oturdular. Neco, aldığı darbeler nedeniyle sürekli inleyip duruyor, yerinde doğru dürüst oturamıyordu bile. Zar zor çayını içmeye çalıştı.
Fatoş: yarın doktora gidersin. Böyle olmaz.
Neco: çok mu ilgileniyorsun sen benimle? Hayırdır? Ne iş?
Fatoş: seni düşündüğümden değil. Bugün sabah kahvaltıda olmayınca baban sordu.
Neco bir anlığına endişelenmiş, elindeki bardağı masanın üzerine koymuştu. Babasının onun yaptıklarından haberi yoktu. Olsaydı çoktan Neco'yu eve kilitlerdi. Gerçi o bir yolunu bulur yine şerefsizliğin peşine düşerdi ama...
Neco: ee ne... ne oldu? N.... ne dedi?
Konuşurken ister istemez sesi titremişti. Fatoş bunu fark etmişti elbet ama aldırış etmedi. Nasıl olsa onların aile meselesiydi. Fatoş'a karışmak düşmezdi.
Fatoş: rahat ol, kötü bir şey olmadı. Ben idare ettim seni. Dedim ki güya sabah erkenden şirketten aramışlar, sende koşarak oraya gitmişsin. Kahvaltıya da haliyle yetişemeyeceksin. Neyseki inandılar, hatta baban seninle gurur duydu galiba. Artık ne kadar yaramaz çocuksan, en ufak bir iyiliğin dokunduğunda adam sevinçten havalara uçuyor.
Neco: bir dakika, sen mi dedin bütün bunları? Neden yaptın?
Fatoş: kötü mü yapmışım? Az önce babanın seni merak ettiğini öğrendiğinde yerinde ters dönecektin. Yardım ettim işte.
Neco: sağol.. da biraz garip geldi. Neyse artık.
Fatoş: ben çayımı içtim, odama çıkıyorum. İyi geceler.
Neco: dalga mı geçiyorsun?
Arkasını dönüp Neco'nun halini görünce, gecesinin ne kadar iyi geçebileceğini düşünüp güldü. Evet, biraz saçma olmuştu ama şaka yapmış oldu. Neco ona ters ters bakarken, Fatoş kendi bardağını yıkayıp odasına çıktı. Fazlasıyla yorulmuştu. Artık iyi uyuyabileceğini bildiği için direkt yatağa girdi, kısa süre sonra da uyumuştu.
Ertesi gün evin içindeki seslerden dolayı uyanmıştı. Uykusunu alamamış, sarhoş gibi ayağa kalkıp odasından çıkmıştı. Aşağıdan bağırış çağırış sesleri geliyordu. Gözlerini ovarak aşağıya indiğinde, salonun ortasında İlker Bey, karşısında Neco ve koltukta oturan Şevval Hanım'ı gördü. Anladığı kadarıyla kavga ediyorlardı.
İlker: Neco bak tekrar soruyorum. Dün gece neredeydin? Ne bu yüzünün hali?!
Neco: baba dedim ya, şirkette düştüm işte. Merdivenleri inerken ayağım takıldı, yuvarlanarak yere düştüm. Ne var ki bunda?
Şevval: İlker sende amma abarttın ya. Dedi ya çocuk, düşmüş işte. Her insanın başına gelebilecek durum. Niye bu kadar uzatıyorsun, anlamıyorum.
İlker: düştüğünden neden benim şu an haberim oluyor! Hayır, şirketi de aradım, yoktun sen orada! Neco bak bana doğruyu söyle, NEREDEYDİN?!!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Random"Neden bu eve geldin? Sebebini öğrenmek istiyorum." "Bende istiyorum ama maalesef yapamam. Yapamıyorum." "Bende yapamıyorum... Bende..."