I

2.8K 48 13
                                    

Bugün 15 Eylül 2020.

Sonbahar geldi ülkemize. Soğudu her yer. Daha birkaç hafta önce yemyeşil olan ağaçlar aniden turuncu, kırmızı ve sarıya boyandılar. Neredeyse her gün yağmur yağıyor, rüzgarlar esiyor. Aslında eskiden böyle değildi. Daha Eylül ayında olmamıza rağmen hava baya bir sıcak olurdu. Hatta millet dışarı ceketsiz çıkar, kimisi ise şort filan giyerdi. Fakat bu yıl nedense havalar çok çabuk soğumaya başladı. Haberlerde böyle bir şey beklenildiğini söylemişlerdi fakat böylesi... şaşırtıcıydı.

Yine de moral bozmamak gerek. Neticede kışa doğru adım adım ilerlemekteyiz ve böyle olması gayet normal. Üstelik birde eğer sen Sibirya bölgesinde yaşıyorsan, alışmalısın böyle değişiklere.

Benim adım Fatoş. Fatoş Kaya.

Size kendimden bahsetmek isterdim de, sanmıyorum ilginizi çekeceğini. Hem nasıl olsa hikaye ilerledikçe anlarsınız nasıl biri olduğumu, karakterimi, ailemi ve arkadaşlarımı. Bense hikayemi öbür taraftan başlamak isterdim.

9. Sınıfı bitirir bitirmez annem beni Türkiye'ye yollamak istedi. Nedenini sorduğumda cevap vermedi ama orada beni iyi şeyler beklediğini söyledi. Açıkçası pek üzülmüştüm hatta annemle bile bunun üzerine kavga etmiştim. Ben doğduğumdan beri Rusya'da yaşıyor, burada eğitim alıyordum. Alışmıştım artık buralara. Moskova'yı kendi beş parmağım gibi bilirdim, çocukluğum burada geçmişti. Bir sürü arkadaşım vardı burada, yakınlarım vardı. Hem okulu bitirmeme son iki kalmışken neden ben durduk yere Türkiye'ye gideyim ki? Tamam, anlıyorum. Orası benim Vatan'ım, ben Türk'üm, damarlarımda Türk'ün kanı dolaşıyor ama yine de... insan alıştığı yerden kopamaz ki. Kopsa da çok zor olur.

Her ne kadar karşı gelmeye çalışsam da annemin kararı kesindi; Türkiye'ye gidecekmişim. Kendisinin neden benimle gelmeyeceğini sorduğumda ise yine cevap vermeyip geçiştirdi. Anladım ki bu kadın bir işler çeviriyor ve benden saklıyor ama ne?

Uzun kavgalar sonucu bu kadına daha fazla karşı gelemeyeceğimi anlayıp, arkadaşlarımla vedalaşmaya başladım. Hüzün ve gözyaşı eksik olmadı elbette. Son olarak okuldaki hocalarıma da veda edip kaydımı aldım. Gidiyorum.

Annemden nefret ediyor muydum? Bilmiyorum. Nefret değil ama kırgın ve kızgındım ona. Neyseki uçuş meselesi de başarısıyla tamamlandıktan sonra, Türkiye'ye adımımı attığım ilk an derin nefes aldım.

Fatoş: merhaba, İstanbul.

Havaalanından beni bir akrabamız alacaktı. Kimin olduğu, nasıl göründüğünü falan bana kimse söylememişti. Bende doğal olarak beklemeye başladım. Sandalyede otururken omuzuma birinin dokunmasıyla korkudan yerimden sıçradım. Arkama baktığımda genç bir çocuk duruyordu.

X: korkma, sakin ol. Sen.. Fatoş'sun değil mi?

Fatoş: siz kimsiniz?

X: Taner ben, memnun oldum.

Fatoş: sizi tanıyor muyum?

Taner: ben Feride Hanım'ın arkadaşının evinde çalışıyorum. İlker Bey'in şöförüyüm. Buyrun.

Fatoş: anlamadım. Annem beni arkadaşında kalmak için mi buraya gönderdi?

Taner: İlker Bey size durumu izah edecektir efendim. Bana sadece sizi bulmamı ve getirmemi emretti. Buyrun, şu taraftan.

Kaşlarım çatık bavuluma yönelirken, çocuk çoktan onu almış ve sürükleyerek çıkışa doğru yürüyordu. Ne kadar garip birisi ya... Daha fazla uzatmadan bende ardı sıra yürüdüm. Aklımda bin bir türlü sorular var ama hiçbirinin cevabı yok. Ve bu beni çıldırtıyordu.

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin