VI

433 13 0
                                    

Neco, anlaştığı gibi arkadaşlarının yanına klübe gelmişti. Her zamanki gibi burası çok kalabalıktı. Şimdiden sıkıldığını anlasa da geri dönmeyip Onur'u buldu, ardından yanına gelip selamlaştıktan sonra oturdu. Herkes buradaydı.

Onur: hayırdır? Bir şeyler olmuş sana.

Neco: ne gibi?

Onur: konuşmuyorsun, mesajlarımıza cevap vermiyorsun. Eskisi gibi vakit geçirmiyoruz. Anlatmak ister misin?

Neco: sen çok şeyi bilmiyorsun Onur. Lütfen, üstüme gelmeyin.

Onur: iyi, sen bilirsin. Benden yardım teklif etmek, senden ise kabul edip etmemek.

Neco: ne yapıyoruz? Öylece oturup birbirimizin sıfatına mu bakacağız?

Yunus: sen ne yapmak istersin? İstersen burada oturmayalım, çıkıp gezelim.

Neco derin nefes aldı. Yüksek sesle çalan müziği beyninin içinde hissediyordu. Hem rahatlatıyor hem de sinirlerini altüst ediyordu. Bir süre oturup etrafı izledikten sonra kafasıyla Onur'a benimle gel işareti yapıp, beraber çıktılar.

Onur: kanka n'oluyo ya? Sen bir garipsin.

Neco: anlatacak çok şeyim var Onur.

Dışarıdaki banklardan birine oturdular. Neco gerçekten çok kötüydü. İçinin nasıl sıkıştığını hissediyor, gitgide boğuluyordu sanki. Kaan'ın ölümü, annesinin feryadı, ailesinin çektikleri gözünün önünden gitmiyordu. Her şey iyiydi fakat bir anda etrafındaki ne var ne yok ters döndü. Onur, kardeşçe elini Neco'nun omuzuna koydu.

Onur: hadi anlat. Biliyorum bir derdin olduğunu.

Neco, kardeşi gibi gördüğü bu çocuğun merhametliğine ve yardımseverliğine gülümseyerek karşılık vermişti. Boğazına tıkanan kelimeleri bir bir toplayıp yavaş yavaş acele etmeden anlatmaya başladı. Anlattıkça Onur'un yüz ifadesi değişiyordu. En sonunda sanki donup kalmışçasına gözünü bile kırpmadan önüne bakmaya başladı. Duydukları onu bir hayli şaşırtmış, hatta yerle bir etmişti. Konu gelip Fatoş'a çattığında Neco'yu daha dikkatlice dinliyordu. Nihayet, bitmişti.

Onur: sen şimdi bana bir kitabının içindekilerini mi anlattın... yoksa ciddi misin?

Neco: ciddiyim Onur. Oradan şaka yapacak gibi mi görünüyorum?

Onur: bir dakika, nasıl ya? Şimdi bildiğin Kaan... öldü... öyle mi?

Neco, sustu. Bu aptal soruya cevap vermek istemiyordu. Onur'un, anlattıklarını sindirmesini bekledi. Kısa süre sonra Onur bir oha çekti. Ardından nihayetinde konuşabilmişti.

Onur: kanka sen ne diyorsun? Nasıl olur ya? Kim bu Hamza? Nerede o it şimdi?

Neco: dur lan, sakin ol. Ben gitmiştim zaten o herifin yanına. Maksat intikam alacaktım fakat babam önceden olayı öğrenmiş, polisleri göndermişti. Son anda kurtuldum yoksa şimdi demir parmaklıkların arkasında olacaktım. Kanka benim kafam çok karışık ya. Bir taraftan annem, diğer taraftan babam, öbür yandan bu Fatoş.

Onur: o nereden çıktı ki şimdi? Bana bak, fark ettin mi bilmiyorum ama tüm bu olan biten o kız sizin eve geldikten sonra oldu. Bu işin içinde bir iş olmasın?

Neco: ya of ne işi olacak ya? Fatoş mu o gece gidip poker oynayarak tüm paralarını kaybetti? O mu o hayvan herifleri üzerimize saldı?

Onur: demek ki sen suçlu olduğunu kabul ediyorsun.

Neco: Onur ben ne yaptım ya? Resmen benim yüzümden bir günahsız öldü!

Onur: onu o haltı yemeden önce düşünecektin!

EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin