Önce AVM'e gelmişlerdi. Genelde Şevval Hanım'ın eşyalarıyla uğraşıyorlardı. Sonra Kenan ile Neco'ya ve en sonunda İlker Bey'e birkaç tane yeni kıyafet alıp, Kenan'ın ısrarıyla tablet almaya gitmişlerdi. Neco ile birlikte seçtikleri tableti de alınca sonunda eğlence merkezine gidebilirlerdi.
Neco genellikle susuyor ve çok nadiren konuşuyordu. Babası ile kardeşinin nasıl önde mutlu bir şekilde ilerlediklerini izlerken kendisini yabancıymış gibi hissediyordu. Şevval Hanım tarafından da çokta sevilmemiş bir çocuk olsa da oğlunun üzüntüsüne dayanamayan anne, onun koluna girmişti. Bu harekete Neco bir hayli şaşırmıştı ama bozuntuya vermeyip gülümsemişti. Zaten çok uzun sürmeyecekti.
Kenan'ın gülerek oraya buraya girdiğini izlemek onu çok mutlu ediyordu. Delikanlı çocuktu. Her şeye burnunu sokuyor, her şeyi denemek istiyordu. Saat epey geç olmuştu ki Kenan çok yorgundu. Daha fazla dayanamayacağını, eve gitmek istediğini söylemişti. Neco saate baktığında 01:13 olduğunu gördü. Gün boyunca zıplayıp durunca yorulur tabii. Birde büyümüş gibi hava atıyor.
Eve geldikleri saat gecenin 2'sini geçiyordu. Hepsi çok yorulmuşlardı ve bir an evvel yatağa girip güzelce uyumak istiyorlardı. Öyle de olmuştu. Ertesi gün ilk uyanan Neco idi. Ondan sonra gözlerini açan Kenan oldu.
Neco: (gülerek) günaydın serseri. Dün kendini havalara atıp tutamadın maşallah.
Kenan: evet ya. Çok eğlendik. Hâlâ yorgunluğum geçmedi inanabiliyor musun?
Neco: inanırım valla çünkü kendim de o haldeyim. Ama kalkmamız lazım. Birazdan kahvaltı edilecek.
Kenan, ayağa kalkıp odadan çıkmak isterken birden başı döndü. Tam yere düşüyordu ki yatağın kenarından tuttu. Endişe ile ayaklanan Neco, onun oturması için yardımcı oldu.
Neco: Kenan, Kenan. Ne oldu? İyi misin?
Kenan: bilmem. Başım döndü aniden.
Neco, korkmuştu. Dün oraya buraya atlarken sürekli kafasını çarpıyordu. Kötü bir şey olabileceği korkusu sarmıştı tüm bedenini.
Neco: istersen bir doktora gidelim.
Kenan: gerek yok. Boş yere ortalığı ayağa kaldırmayalım şimdi. Açlıktandır muhtemelen. Hadi aşağı inip kahvaltı edelim.
Neco: emin misin iyi olduğuna? Bak eğer değilsen anneme haber vereyim, doktor çağırsın.
Kenan: ya eminim. İyiyim ben. Hadi git yıkan sen, sonra ben yıkanırım.
Neco, pek emin olmasa da sürekli arkasına endişe ile bakarak odadan çıkıp banyoya girmişti. Kenan, elini kafasına götürüp gözlerini yumdu. Başı çok fena dönüyordu. Kendine gelmesi için elini önde tutup bir noktaya baktı. Kısa süre sonra gözlerinin önünde gördükleri netleştiğinde derin nefes alıp odadan çıkmıştı.
Kahvaltıda Şevval Hanım ile İlker Bey şirket meselelerini konuşuyorlardı. Neco sessizce kahvaltısını etse de bir gözü Kenan'ın üzerindeydi. Baş dönmesi geçmişti fakat kendisini yine kötü hissediyordu. Midesi mi bulanıyordu yoksa gözleri mi kötü görmeye başladı, anlamıyordu. Ama önündeki tabak bile yüzüyordu sanki.
Kenan: ben yedim. Size afiyet olsun.
Şevval: e ne yedin ki oğlum? Yumurtaları kim yiyecek?
Kenan: yok anne, doydum ben.
Sandalyesini arkaya çekerek yavaşça ayağa kalkmıştı. Masadan uzaklaşırken dizlerindeki güçsüzlüğü hissedebiliyordu. Birkaç adım attıktan sonra vücudu sanki son gücünü vermişçesine yere yığıldı. Panikle ve korku ile çığlık atan Şevval Hanım, derhal oğlunun yanına gelmişti. İlker Bey, oğlunun kafasını tutarken Neco'da yanaklarına vuruyordu uyanması için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Random"Neden bu eve geldin? Sebebini öğrenmek istiyorum." "Bende istiyorum ama maalesef yapamam. Yapamıyorum." "Bende yapamıyorum... Bende..."