43. Bölüm

10.8K 731 38
                                    

DÜN 43. BÖLÜMÜ YAYIMLAMIŞTIM AMA İÇİME SİNMEDİĞİ İÇİN YAYIMDAN KALDIRDIM VE TEKRAR YAZDIM. İLK BİRKAÇ PARAGRAF HARİCİ DEĞİŞTİ! DÜN YAYIMLANAN BÖLÜMÜ UNUTUN LÜTFEN!

Herkese hayırlı bayramlar dilerim☺️

70-80 yorum isteği hala geçerli, hep geçerli olacak. Yorum yapın yani.

İyi Okumalar :)
...

Yanaklarıma vuran ellerle uyandım uykumdan. "Rahat dur!" Tekrar yanaklarıma vuran küçük eller yüzünden gözlerimi açıp üstümde yatan Duru'ya baktım.

"Bu uyandırma yöntemlerini Buse Teyze'nden mi öğrendin sen?" Sadece güldü. Tatlı şey.

Onu kollarının altından tutarken doğruldum. Komodinin üstündeki saate baktığımda sabahın beşi olduğunu gördüm. "Sen beni niye bu saatte uyandırdın ya?"

"Belki acıkmıştır." diyen Özgür'le sıçrayarak ona döndüm.

"Çocuk! Senin ben uyurken odama girmek gibi bir takıntın mı var?"

"Hayır."

"İkidir neden uyandığımda odamda buluyorum seni o zaman?"

"Bir şey söylemek için geldim bu sefer ama uyuyordun."

"Saat beş!"

Omuzlarını kaldırarak dudak büzdü. Normal olmayan ailemize normal olmayan bir kişi daha geldi, ne güzel.

"İyi, söyle ne söyleyeceksen."

Birkaç saniye boş gözlerle bana baktı. Ardından "Unuttum." deyip çıktı odadan.

Tavana bakarak sabır çektikten sonra Duru'ya baktım. "Sen bir şey anladın mı tavşanım?"

Kafasını iki yana salladı. Anlamamış...

O saaten sonra uyuyamadım. Uyuklayan Duru'yu yatağa bırakıp etrafını yastıklarla doldurdum ve alt kata indim. Saat altıya geliyordu.

Bahçede babamı gördüğümde yanına adımladım. "Ne yapıyorsun bu saatte burada?" diye sorduğumda bana döndü.

"Aynı soruyu sana da sormak gerek."

"Duru uyanmış, sonra da beni uyandırdı. Uyuyamadım, ben de aşağıya ineyim dedim. Sen?"

"Uyku tutmadı."

Babamla normal bir şekilde konuştuğum nadir anlardan biriydi bu. Küçükken okulla ilgili bir şey olduğunda ya da şimdi işle ilgili bir şey olduğunda düzgünce konuşurduk sadece.

Bir sandalye çekip yanına oturdum. Bir süre sessiz kaldık ikimiz de. "Benden nefret etmiyor musun?" diye sordu sessizliği bozarak.

"Nefret basit bir duygu değil. Birinden nefret etmek kolay da değil. Seni sevmiyorum ama nefret ediyor muyum?" Dudak büzdüm. "Tartışılır."

Hafifçe kafasını salladı. "Hastaneye öğleden sonra gidiyoruz değil mi?" diye sordum.

"Evet, dokular uyuşuyormu diye kontrol edilecekmiş."

"Peki."

Sustuk ikimizde yeniden. Aslında konuşmamız gereken çok şey vardı ama konuşmadık her zaman yaptığımız gibi.

Belki de sustuğumuz için çözemiyorduk bu kördüğümleri. İp hasar görmüştü çoktan. İpi çözdüğümüzde eskisi gibi olmayacaktı o ip. Hasarlı olacaktı ama düğüm olduğu zamanki gibi de boğmayacaktı.

İkimizden biri adım atmadıkça da o düğüm beni boğmaya devam edecekti.

Adımı ben atmaya karar verdim. "Neden yaptın?"

Gözlerini bana çevirdiğinde tekrar konuştum. "Neden nefret ettin benden bu kadar? Neden her gün aşağıladın beni? Neden elini kaldırdın bana? Ben sana ne yaptım ki?"

Bir şey demeyip gözlerini kaçırdı. "Kaçırma gözlerini, bana bak! Kaçma artık! Neden bir kez olsun 'kızım' deyip başımı okşamadın sen ya? Neden?"

Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Neden öfke dışında bir duygu göstermedin bana? Cevap versene!"

"Sen Gökçe'den önce neden ruhsuzsan o yüzden!" diye kükredi birden. Duru'nun ağlama sesini duydum. Annemin veya Özgür'ün onunla ilgileneceğini bildiğimden yerimden kalkmadım.

Birkaç saniye ikimizde durduk. Daha sakin bir sesle konuştu. "Hatırlıyor musun? Küçükken bana 'baba sırtında neden izler var?' diye sormuştun. Kemer izleriydi onlar. Rahmetli babamın armağanıdır. Anneme de elini çok kaldırmıştı."

Rahmetli dedemi hiç tanımamıştım. Ben bir-iki yaşlarıdayken vefat etmiş. Rahmetli babaannem de çok bahsetmezdi ondan.

"Benim babam beni okutmak bile istemedi, ben ise sen oku diye her şeyi yaptım." diye devam etti babam. Doğruya doğru, babam beni okutmak için gerçekten her şeyi yapmıştı. Başka zamanlarda yanına gitmekten çekinirken, yanlış yaptığım soruyu ona sormaktan çekinmezdim çünkü ilgiyle çözerdi sorularımı. Yine de anneme sorardım sorularımı, babamdan elimden geldiğince uzak dururdum.

"Ben annenle evlenmek bile istemedim. Babam zorladı beni. Ben baba olmak da istemedim."

"Onun farkındayım, merak etme. Benim günahım neydi peki? Babanın sana yaptığını bana yapmanın sebebi neydi?"

"Ben babamın bana yaptığının yarısını bile yapmadım sana. Sen bana kötü diyorsan, babam kötünün en alası. Şu an bizim bulunduğumuz durumda babam ve ben olsaydım ben yardım bile etmezdim ona."

"Ben sen değilim."

"Onun farkındayım. Kucağında Gökçe ile eve geldiğin ilk gün fark ettim."

"Duru'yu getirdiğimde onu kabullenmemiştim."

Alayla güldü. "Sen seni tanımadığımı sanıyor olabilirsin ama ben çok iyi tanıyorum seni. Kabullenmediğin çocuğu ben sana laf ederim diye getirmezdin ama sen getirdiğin çocuğu benden korudun. Sen ben değilsin Göksel, bunun farkındayım. Benden daha iyi bir ebeveyn, daha iyi bir iş insanısın. Benden daha merhametlisin. Benden daha iyi bir insansın."

Bu sefer alayla gülen bendim. "Ne oldu pişman mısın? Özür falan mı dileyeceksin?"

"Bir şey değiştirir mi?" diye sorduğunda gülüşüm yüzümde dondu. Ciddi görünüyordu.

Bir şey demeden kalkıp içeriye girdim. Mutfaktaki annemi görünce onun yanına adımladım. "Gel kuzum, gel." dedi kollarını açarak. Ondan uzun olmamı umursamayarak küçük bir çocuk gibi kolları arasına girdim. Göz yaşlarım boynuna akarken, o saçlarımı okşuyordu.

Birkaç dakika sonra Duru'nun neşe dolu bağırışını duyunca ayrıldım annemden. "Ben Duru'ya bakayım."

"Özgür'le oynuyorlardı. Al şu sütüde. Onun için hazırladım." dedi biberonu elime verip.

Kafa sallayıp yukarıya çıktım. Sessizce odama girdiğimde yatakta karşılıklı oturan Duru ve Özgür'ü gördüm. Özgür elindeki peluş pengueni Duru'ya uzatıyor, Duru tam tutacağı esnada geri çekiyordu. Pengueni her yakalayamadığında kaşları çatılıyordu tavşanımın.

Duru beni fark edince "Annem!" diye şakıdı.

"Kızım!" dedim sesimi neşeli tutmaya çalışarak ve yanına gidip onu kucağıma aldım.

Boncuk gibi mavi gözleri, kızarmış gözlerimle kesişince gülüşü soldu. Ellerini ıslak yanaklarıma uzatıp yanaklarımı okşadı göz yaşlarımı silercesine.

"İyi misin?" diye sordu Özgür.

"İyiyim, yok bir şey."

"Abla."

"Efendim?"

"Sana bir şey diyeceğim ama bana 'ben demiştim' demeyeceksin."

"Tamam... Söyle."

"Ben Buse'ye aşık oldum galiba."

'Göksel! Göksel! Buse'nin görümcesi mi olduk şimdi biz? Cevap ver kız! Kal mı geldi, ne oldu? Anaaa, harbi kalk geldi.'

...
Bölüm nasıldı?

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin