67. Bölüm

5.5K 373 92
                                    

Sayınız benden fazla, yani bu dövüş hiç adil olmaz arkadaşlar.

İyi Okumalar
...

2 Hafta Sonra

Özgür sırtını arkasındaki ağaca yasladı. "Neden olmuyor abla? Neden bir türlü mutlu olamıyoruz?"

Göksel gözleri mezar taşının üstündeki isimde takılı kalırken konuşmadı. Özgür dolu gözlerini kapatıp devam etti. "Onu kurtarabilmek için tüm servetini ver deseler verirdim."

"Onu kurtarmak için ömrünün yarısını ver deseler verirdim."

"Kabullenemiyorum, gittiğini kabullenemiyorum. Ben ilk defa aşık oldum abla. Onu ne kadar sevdiğimi ona anlatamadan o gitti."

"Canım yanıyor Özgür. Geç kaldığım gerçeği aklımdan çıkmıyor. Ona son bir defa sarılabilseydim ne olurdu sanki? Neden benden yarımı koparıp gitti ki? Neden? Neden? Neden?" dedi Göksel elleriyle saçlarını çekiştirerek.

Ada ikisini sessizce izlemeyi bırakıp Göksel'e sarıldı. Göz yaşları akmasın diye uğraşıyordu. "Sakinleşin artık. O bunu istemezdi. Gülmenizi isterdi."

Göksel Ada'ya sıkıca sarılıp sessizce ağlamaya devam etti.

Özgür göz yaşlarını elinin tersiyle silip burnunu çekti. "Haklısın." Hızla kafa sallayıp ayağa kalktı. "Haklısın. Hadi eve dönelim."

Bir süre sessizce üstü kırmızı ve pembe güllerle örtülü toprağa baktı Özgür. Daha sonrasında "Görüşürüz güzelim." dedi ve hızlı adımlarla arkasına dönüp arabasına doğru gitti. Daha fazla ağlamak istemiyordu.

"Göksel, hadi." dedi Ada arkadaşını ayağa kaldırarak.

Göksel dağılan saçlarını ve başındaki örtüyü topladı hızlıca. Bir süre o da kardeşi gibi sessizce baktı mezara. Nasıl veda edeceğini düşündü. Yavaşça çömeldi. Elvada deme düşüncesi bile kalbine ağırlık yapınca "Görüşürüz maviş." dedi Göksel buruk bir gülümsemeyle ve toprağı okşadıktan sonra doğruldu.

Göksel de Özgür'ün peşinden gittiğinde Ada donuk gözlerle mezara baktı. Sonra gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldı. "Bizi izliyorsun değil mi?" diye sordu. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu.

"Sonra görüşürüz." diye fısıldayıp o da arabaya doğru gitti.

Özgür kendini toparlamak için kendisine birkaç saniye ayırdıktan sonra arabayı çalıştırdı.

Arabanın içini dolduran zil sesiyle Göksel telefonunu çıkarıp konuştu. "Buse arıyor." deyip telefonu açtı.

"Efendim Buse?"

"Neredesiniz siz ya? Beni uyutup kaçtınız mı insafsızlar? Hasta insan bırakılır mı hiç! Kusa kusa içim dışıma çıktı benim. Ateşim güneşin ısısıyla eş değer olacak yakında. Peki arkadaşlarım ve sevgilim nerede? İşte buna cevap bekliyorum, yanımda yoklar çünkü! Yahu ben yataklara düşmüşüm, baygınlık geçiriyorum burada! NEREDESİNİZ SİZ?!"

"Bir sus da motorun soğusun Buse."

"Senin sesin niye böyle? Ağladın mı? Hasta mı oldun yoksa? Hih! Göksel benden bir şey bulaşmadı sana değil mi?"

"Yok, Göksu'nun kabrini ziyaret etmiştik. Biliyosun, her ziyeretimizden dağılmış bir şekilde dönüyoruz."

"Oh... Peki. Eve mi geliyorsunuz şimdi?"

"Evet canım."

"Tamam, gelince görüşürüz."

"Görüşürüz diyerek kapattı Göksel telefonu."

Beklenmeyen Misafir (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin