sp.♡

2.6K 221 29
                                    

Devam ettikleri saray hayatında pek birşeyin değiştiği söylenemezdi. Minho ve prens Han malesef fazla ağlayan ikizlerini kontrol etmekle uğraşıyorlardı.
Biri ağladığı an ikizi arkasına katılıyordu.

Elindeki tepside 4 bardak vardı, felix onları dökmeden hyunjin in kaldığı daireye gitmeye uğraşıyordu. Saraydaki kutlama şerbetlerini deli gibi aşeriyordu hyunjin. Bir bardakta kesmiyordu onu, tek oturuşta 3 4 bardak içiyordu. İçemeyincede ağlıyordu. Geçen haftada akça ağaç şurubu istiyordu, Ama tek bir sorunları vardı. Prenses kim in sarayındaydılar. Şifacıların düşüncesine göre çok erken bir doğum yaşayacaktı prenses. Ama zaten 7.5 ay olmuştu. 8 ayı doldursa fazlasıyla şükrediceklerdi.

Kral Chan onlara katılamamıştı ve prens Han ile gözdesi saraydan daha ikizleri çıkaramamışlardı. Hyunjin sarayda kalmak istemediği için çıkık karnıyla Felix lerin peşine takılmıştı. Akirayıda yanına bile bile almıştı çünkü iyice üstüne düşüyordu artık.

Akiraya olan hamileliğini bildiği için şuan muhtemel ikiz doğurucağının farkındaydı. Daha 5 aylıklardı, eh tabi biraz büyüklerdi. İncecik belini bile düşünmeyi bırakmıştı hyunjin. Nasıl olsa aşık olduğu kral başka cariye istemiyordu.

Başta çok büyük bir tepki almışlardı aslında. Nasıl haremi kapatabilirler veya soy devamları kavgaları çıkmıştı ama Chan ve kardeşlerinin kulakları herşeye tıkalıydı. Prens seo özellikle Felix in isteğiyle Elenor u prens park a geri göndermişti. Saraydan onu gönderirken bahçeye çıkıp kucağındaki Byul ile Elenorun gidişini izleyip yarım gün ağzı yırtılırcasına gülmüştü.

Gelen çilekli şerbet bardaklarını birbir bitirirken felix Byul uda akiranın yanına bırakmış geçen hafta kasabadaki kavgayı ayırırken yaralanan prensini sevgiye boğmak için ayrılan odaya koşmuştu.

Boş bardaklara bakarken yanda birbirlerinin etrafında emekleyen ikiliye bakıp kıkırdamıştı. Küçük aslanlar gibi birbirlerinin etrafında dönüyor bir anda üst üste buluyorlardı kendilerini.

Öğle uykuları için ikisinide kucağına alabilmiş karnından ona yardım eden bebeklerine gülümseyip iki küçük aslancığı uyutmaya başlamıştı.

Kendi dairesinden çıktığında sarayın dört bir yanından çanlar çalmaya başladı. KRAL GELMİŞTİ.

Çanların sesleri devam ederken hyunjin hem temkinli hemde hızlı adımlarla aşağıya inmeye uğraşıyordu. Sonunda avluya çıktığında önünde beyaz atından inen aşkını görmek onu fazla mutlu etmişti.

Kral güzel sevgilisini kollarına aldığında yüzünü hemen boynuna gömmüştü. Bu dünyadaki cennetine kavuşmuştu tekrar. Evet sımsıkı saramıyordu onu şuan ama bu hiç sorun değildi. Chan etraftaki askerlerin bakışlarını fark ettiğinde önce garipsedi. Ama büyülenmiş gibi onlara bakan askerlerin neye baktıklarını çözdüğünde güzel cariyesi inde tül takmadığı o an aklına gelmişti.

Yüzünü kapatmamıştı ve askerlerin çoğu ilk kez hayatlarında bu kadar güzel birini görüyorlardı. "DÖNÜN ÖNÜNÜZE"
Arkadan kopan tok ses kral hazretlerinden değildi. Minho ikizleri sürekli ağladığı için yüzünü kapatamamıştı ve arabadan indikleri an odak onalara dönmüştü. Prens Han aşırı derecede büyük bir kıskançlığa sahipti evet. Ne kızlarına nede güzel cariyesine bakılmasına tahamülü yoktu.

Onlar saraya ilerlemeye devam ederken kral gözdesini kucaklamış başı boynuna gelicek şekilde onu bir güzel saklamıştı.
Prenses Jennie nin büyük sevdası olduğu için sarayın arkasına bir lavanta tarlası yapılmıştı. Oraya ilerleyen majestelerini kimsede durduramadı zaten.

Lavanta tarlasının yanındaki koruya yaklaştılar önce Chan boynunda derin derin nefes alan hyunjin i yere sakince oturttu ve yanına geçti derken gözdesi onu üstüne çekerek toprağa uzanmıştı.

Ne uzun saçlarının, ipek kıyafetlerinin kirlenmesi umrundaydı şuan nede birinin onları görmesi.

Yüzlerinin hizaları birdi ve birbirlerinin nefeslerini soluyorlardı. Bir yanları küçük bir orman öbür yanları lavanta tarlası iken, güzel gözdenin karnındaki iki kalp atışının huzurunda özlem gideriyordu gözleri.

Bir süre ikiside konuşmadı. Kral gittikçe yaklaştı gözdesine elmacık kemiklerine öpücükler kondurdu, yavaşça dolan gözlerine ve huzuru bulduğu dudaklara yöneliyordu şimdi.

"Sizi seviyorum majesteleri"

Hyunjin bunu çok arada yapardı. Tensel çekimlerde kendini asla geri tutmazdı ama iş kelimelere geldiğinde heyecandan eli ayağı karışır dili tutulurdu.

"Ben sana aşığım meleğim"

Birde kralın bu halleri vardı. Şevkatini hem kelimeler hem hareketlerle belli ederken hyunjin in minik kalbini sürekli hızlandırırdı.

Birbirine kavuşan dudakları yavaşça hareket ederken hyunjin ağlamak üzereydi. Duygu boşalması yaşıyordu galiba. Çok özlemişti şuan çok mutluydu sıcaklığına kavuşmuştu tekrar. Ona yine şevkat gösteriyoru.

"HYUNJİN NERDESİN YA MAJESTELERİ GELMİŞ!"

Tabi bu ortam biri tarafından bölünmesi hayatı daha normal olabilirdi. Yinede onu gülerek öpmeye devam eden prensine gülerek karşılık vermeye devam etmişti. Yaşadıkları ve yaşayacakları anılar hep çok güzeldi

value | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin