"Yok hayır ben gerçekten düşünemiyordum böyle olacağını"
Şakasız 1 saattir Felix Minho ve hyunjin in önünde sürekli bir o yana bir bu yana yürüyüp duruyordu. Kenardaki hafif sallanan beşikte Hana ve Mina mışıl mışıl uyurken Akira ile Byul hyunjin in karnına kafalarını dayamış uyku moduna girmeye çalışıyorlardı.
Hyunjin 8 aylık hamileydi ve karnı tam bir trajediydi. Birinin yardımı olmadan asla ayağa kalkamıyor sürekli bu yüzden ağlayıp duruyordu. Ama bugün aldığı büyük müjde sonrası mutluluktan havalara uçmuştu. Minho ikizlerin doğumundan sonra çok çabuk toparlanmıştı ve şimdi hekimler tekrar hamile olduğunu söylüyorlardı.
Byul bir yaşına girmek üzereydi ve saraydaki kardeşi olmayan tek prensi şuan. Hyunjin yakında üç çocuğa sahip olacaktı ve Minho da aynı şekildeydi.
Düşünmek Felix i yoruyordu. Bedeninin kaldırmamasından prensini Byul u ve belkide hiç göremeyecek olduğu minik bebeğini yanlız bırakmaktan çok korkuyordu. O gece prensinin kalp atışlarıyla uykuya dalarken hyunjin in onunla yaptığı konuşma daha iyi olmasını sağlıyordu.
Felix sen zaten Byul a sahipsin o senin biriciğin. Kendini zorlayarak bir bebeğin olması belkide farklı şeylere yol açıcak. Tanrı korusun belki kusurlu olucak. Sen Byul a sahipsin. Sakın üzülme güzelim.
Bundan tam bir hafta sonra saray dev bir acı çığlığıyla inledi. Bu sefer kral yanındayken gözdesi doğum yapıyordu. Ama tek sorun bebeğin erken doğmasıydı.
"Güzelim dayan" "Akira ve ben bekliyoruz sizi burda seni bekliyoruz"
Kral ne olursa olsun içeri alınmayınca kapıdan içeri bağırarak sevgilisine yardım etmeye uğraşıyordu. Normal ikiz doğumlarından daha kısa sürsede hyunjin dünyaya bir kız ve erkek evlat getirmişti.
Saraydaki herkes nedense garip bir duygusallığa gömülmüş hepsinin gözleri yaşlıydı. Kral yaslandığı kapıdan yere doğru kayarken göz yaşlarını bırakıyordu. İçeri girip güzel gözdesini kapalı gözleriyle görünce deli gibi korkmuştu, ama bu sadece yorgunluk nedeniyle sürücek küçük bir uykuydu.
Odadan çıkıp sevgilisinin uyanmasını beklerken Akira sürekli babasının kucağındaydı. Kral oğlunu bir saniye bile bırakmamıştı neredeyse.
Hyunjin uyandı ikizler için saray bütün halka bir ziyafet düzenledi. Tatlılar dağıttılar küçük prenses için, esnafa gelir yardımı yapıldı prens için.
Sonra isimler belli oldu. Hyunjin ve Chan birbirlerine sürpriz bir şekilde söyleme kararı aldılar. Hyunjin minik kızının adını Vien koydu. Tamamlanmış demekti adı. Herşey tamamdı şimdi, mis gibi kokan 3 bebeği vardı. Hepsi sağlıklıydı. Hyunjin in rengarenk giydiriceği bir kızı vardı şimdi. Evet bunu iki oğlunada yapabilirdi ama kız çocuk çok ayrı bir duyguydu.
Kral sevgilisini kucağındaki oğluyla karşıladığında ikiside ağızları yırtılana kadar gülüyorlardı resmen. Hyunjin in arkasından gelen haneul akirayı kralın kollarına bıraktıktan sonra selam verip aileyi yanlız bırakmıştı.
Kral ilk oğluna dönüp gülümsediğinde akirada koca gözleriyle ona gülüp hyunjin e dönmüştü. Akira da neredeyse 1 yaşına girmek üzereydi.
Kral babası oğlunun tombul yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra kardeşlerini tanıttı.
"Akira bak, bak babacım bu senin erkek kardeşin Hyo soo."
Hyo soo, nasılda güzel bir isim seçmişti kral oğluna. Hyunjin gülümsemeyip ne yapıcaktıki?
"Bebeğim, bu minik bebekte kız kardeşin Vien."
Kral un Vien diye fısıldayıp güldüğünü görmüştü gözdesi. Beş kişilik mutlu bir ailelerdi şimdi.
"bebe"
İki genç şokla akiraya döndüklerinde ilk kelimesinin neredeyse bebek olduğunu fark edip kahkahalara boğulmuşlardı.
Sadece 1 hafta sonra
Yoğun bir yağmur, neden olduğu bilinmez gökyüzü sinirden şimşekler ata ata ağlıyorken Felix uyuyamamıştı. Gecenin bir yarısı cam kenarından dışarıyı izlerken avluda bir kıpırtı gördü. Koyu renk Peker'in giymiş biri alevlerin zar zor aydınlattığı avlu kapısına birşey koydu ve koşarak uzaklaşmaya başladı.
O an ne changbin nede başka bir muhafıza söylemek aklına gelmedi Felix in. Hızla terliklerini ve tülünü giydi. Yüzünü iyice sakladığı dan emin olurken merdivenleri inmeye başladı. Neden bilinmez ama kapıya doğru çığlık çığlığa çekiliyordu sanki ruhu. O yağmurda avlu kapılarını sonuna kadar açtığında önce sadece boşukla karşılaştı. Ama kafasını aşağıya çevirdiğinde gördüğü sepet dudaklarının aralanıp kesik bir nefes vermesini sağlamıştı.
Sepeti yavaşça eğilip kucağına alırken kalbi deli gibi çarpıyordu. Avlu kapılarını kapadı en yakın merdivene oturdu ve yanına koyduğu sepete bir süre baktı. Kimse bu saatte saraya hediye getirmiş olamazdı.
Üstteki battaniyeyi yavaşça çektiğinde hıçkırarak ağlamaya başlamıştı anında.
Yanılmıştı, bu bir hediyeydi. Tanrı Felix e bir hediye olarak minik bir bebek göndermişti.
Okadar küçüktü ki. Sanki kolu bacağı çöptendi. Felix ağlamasına en azından biraz ara verebildiğinde bebeğin güzelliğini izlemeye devam etti. Sonra yanındaki kağıdı fark etti. Bebeği uyandırmadan yavaşça yanından alırken minik el Felix in küçük parmağına dolandı.
O an o anın tarifi dahi yoktu. Uyuyan ve hiçbir şeyden haberi olmayan bu minik varlık onun geleceği olucak kişi ile ilk kez tensel temasa geçmişti.
Elini hareket ettirmeden notta yazanları okudu felix.
*Adı Byeol, daha sadece bir haftalık. Bakma imkanım asla yok, en kısa sürede buldukları yerde öldürücekler bizi. Burda yaşamıyoruz bile, oyüzden onu bulamayacaklarını umarak saray surları içine bırakıyorum. Küçükken hep prenses olup ipek elbiseler taçlar takmak isterdim, aşka yaşayamadım kızım yaşasın. Benden ona bahsetmeyin onu bıraktığımı bilmesin, sadece çok seviyorum onu bunu hissettirin yeter. Buda son dileğim*
Nottan sonra Felix yukarı çıkmış Byeol u, Byul un artık uyumağı beşiğe yatırıp prens seo yu uyandırmıştı. Nottu, bebekti derken iki gencide ağlama almış, birbirlerine deva olurken sabah kendini göstermişti.
Prens seo önce kralla konuşmuş sonra Felix in tarifindeki birinin aranması için ekip ayarlanmış ama malesef buldukları tek şey ormana atılmış genç bir kız olmuştu.
Felixin aslında bencilce bulunmasını istemeyen bir tarafı vardı, ama yinede Byeol ile güzelce ilgilenmeye devam etmişti. Belkide birgün ondan ayrılabilir di. Bir başka tarafı onu doğuran kişinin bulunmasını deli gibi istiyordu. Sonuçta onun sıcaklığı bambaşkaydı.
Haber onlara geri geldiğinde Felix artık tamami ile kabullenmişti. Kendi kanı olmayabilirdi ama ayırmazdı onu Byul dan. Asla söylemezdi gerçek evlatları olmadığını.
Saatlerce süren konuşmalardan, hatta hyunjin ile yaklaşık 30 35 çiçek tacı yaptıktan sonra. Prens kendi nüfus kayıtlarını yeni prensesi Seo Byeol u yazdırdı. O geceki konuşmalar Byul doğduğundakiyle neredeyse aynıydı.
"Benim gün ışığım, artık iki yıldızımız var. Artık bir prensesimiz var."
Felix başını sallayıp onu onaylarken gözlerinden mutluluk yaşlarını akıtıyordu. Prens ile dudakları yapboz gibi birleşirken yatakta uyuyan Byeol aynı Felix le olduğu gibi Byul un küçük elini kavramıştı. Bu görüntü bile herşeye değerdi aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
value | hyunchan
Teen FictionDönemin en güzel olanlarından hyunjin sevdiği prens tarafından Kore'nin veliaht prensine hediye edilir. Mpreg