Altı

70 22 19
                                    

Merhaba!

Kitabın konusu şimdilik sıradan gibi görünse de her şeyin daha yeni başladığı noktadayız. İlerideki bölümleri yazmak için gerçekten sabırsızlanıyorum.

Finali uzatmak istemiyorum aslında, 16-20. bölüm arasında yapsam akıcı bir şekilde bitirmiş olurum kitabı. Düşüncelerinizi de öğrensem güzel olabilir:)

---

Etraf biraz karanlıktı. Bir adam vardı. Görünümü gerçekten ürkütücüydü. Masanın baş köşesinde oturuyordu. Masadaki diğer insanlar ona bakmaya epey çekiniyordu. Yüzleri tam olarak görünmüyordu. İçeriye birisi girdi. Titrek nefesler alıyor, veriyordu. "Onları buldum, efendimiz..." dedi tiz sesiyle. Bir adam ve bir kadın tutuyordu yanında. Elleri ve ayakları bağlıydı. Yüzlerinde teslim olmuş bir ifade vardı. İşin garibi bu iki insan tanıdıktı sanki. "Bana istediğini yap... Ama ona ve kızıma dokunma..." dedi tanıdık adam çaresizce. Samimiyetsizce gülümsedi karşısındaki. Asasını sakince kadına doğrulttu. "Her şeyin bir sırası var, öğrenemedin mi?" Adamın yüzü ıpıslak olmuştu. Gözyaşları yanaklarından süzülerek çenesine doğru yol alıyordu. Dalgalı siyah saçları terli alnına yapışmıştı. "Lütfen..." dedi son kez. Karşısındaki adamın ağzından iki sözcük döküldü. "Avada Kedavra!" Kadının cansız bedeni yere yığıldı. Ölmeden önce de yaşayıp yaşamadığı muammaydı. Geldiğinden beri baygındı. Adam hıçkırıklara boğuldu. Gözleri ağrıyordu artık ağlamaktan. Karşısındaki adamsa bundan pek bir keyif almışa benziyordu. O ruhsuz sesiyle tekrar söyledi o iki sözcüğü. Sesi kesildi ağlayan adamın. Aynı şekilde, karısının yanına yığıldı cansız bedeni. Diğer adam kıkırdadı. Ayağıyla dürttü her ikisini de. "İhanetin sonuçları..." dedi masadakilere dönüp. Son kez gülümsedi. Samimiyetsiz ve ürkütücüydü bu gülüş de önceki gibi.

Bethany yaşlarla dolu gözlerini araladı. Hâlâ tir tir titriyordu. Yorganını üstüne daha çok çekti ve usulca ağlamaya başladı. Yastığı ıslanmış, burnu tıkanmıştı. Bunun sadece bir kabus olduğunu kabullendirmeye çalışıyordu kendine. Anne ve babası yaşıyordu. Tüm bunlar saçma bir kabustan ibaretti.

Oda arkadaşlarını uyandırmamak için çoraplarını ve ayakkabılarını giyip kapıya yöneldi. Üstünde ise hâlâ pijamaları duruyordu. Gryffindor salonundan çıkıp, boş ve karanlık olan son derece sessiz koridorda yürümeye başladı. Pencerelerin ardından epey uzakta bazı hayvanların çıkardığı sesler duyuluyordu. Bu koridorlar karanlık ve boşken daha ürkütücüydü. Bethany dirseklerini pencerenin önündeki boşluğa koydu. Elleriyle yanaklarını tutuyordu. Bulutların, dolunayı örtmesine az kalmıştı. Güneşin doğmasına ve etrafın aydınlanmasına daha çok zaman gerekmekteydi.

Üşümeye başladığında tekrardan Gryffindor salonuna gitmek için diğer koridoru geçti. Ses çıkarmamaya yeterince özen gösteriyordu, ne var ki adım sesleri duyulabilirdi. Durup etrafına bakındı. Birisi bir şeyler fısıldayarak olduğu koridora yaklaşıyor olmalıydı. Kalbi öyle hızlı atmaya başladı ki, bir an sesini duyabildiğini sandı. Ne yaptığını bilmeden başka bir koridora saptı. Gelen kişi her kimse onu buradan görebilirdi, tabii karanlık her ne kadar izin verirse. Ama aksine, koridor gittikçe aydınlanmaya başladı. Bazı portrelerin homurdanmaları duyuldu. Tabii herkes Bethany'nin yaptığı gibi karanlıkta yürümeyi tercih etmezdi. Gelen kişi, hatta üç kişi, acelesi varmış gibi hızla yürüyorlardı. Bethany bu üç kişiyi pekâla tanıdı. Hareketlerinden belliydi önemli bir şey yaşandığı. Konuştuklarını duyabilmek için koridora yaklaştı. Fakat duydukları onu memnun etmedi. Orada öylece durup haykırmak istedi. Açık pencereden içeri süzülen rüzgar, ıslak yüzünün üşümesini sağlamıştı. Sessizce ağlıyor, tıkanan burnu yüzünden ağzından nefes alıyordu.

"Gerçekten doğru mu söylüyorsunuz, profesör?"

McGonagall ve Dumbledore, Bethany'i görmeyi beklemiyorlardı. Suçluluk duydukları ifadelerinden de belliydi.

"Doğru mu?" dedi Bethany bu sefer daha yüksek sesle. McGonagall ona yaklaştı. Yere oturan kızın yanına o da oturmuştu. Bethany'e sarılmış sırtını sıvazlıyordu.

Belki de hayatında ilk defa bu kadar ağlamıştı. Ölmediklerine inanmak istiyordu ama McGonagall sorusuna asla cevap vermiyordu. Sanki… onu teselli ediyordu. Bethany artık yalnızdı. Ailesi artık olmayacaktı ve o bu dünyada yapayalnız kalacaktı. Anne ve babası, onun tek güvencesiydi. Bethany'i çocukluğundan beri yüreklendiren onlardı. Daha geçen onlardan mektup almıştı, daha geçen yaşıyorlardı...

McGonagall orada bekledi. Bu acıyı biliyor gibiydi. Yüzü gerçekten de üzgün görünüyordu.

Omzunda sıcak bir el hissetti Bethany. Yan tarafına döndü ve hiç düşünmeden kollarını onun boynuna doladı. Omzu ıslanıyordu Draco'nun ama şikayetçi değildi. Sıcacık kollarının arasına aldı Bethany'i.  Soğuk bedeni ısınmaya başlıyordu. Draco soru sormadı. Sadece sevgiyle kucakladı onu.

---

-Altıncı bölüm sonu.-

Jennifer ve John'un ölümünü yazmak epey zorladı beni. Kitabımda pek fazla yer veremesem de cidden sevdiğim bir çiftti.

Bir de merak etmeyin diye yazıyorum. Bethany ailesinin ölümünü görüyor çünkü aralarında bir bağ var.

Daha fazla Bethany ve Draco yazmak için sabırsızlanıyorum. Sadece diğer bölümleri bekleyin. :)

Sonraki bölümü birkaç güne atabilirim umarım.

Görüşmek üzere :*

𝐼 𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑦𝑜𝑢 𝑓𝑜𝑟 𝑖𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 || 𝐷𝑟𝑎𝑐𝑜 𝑀𝑎𝑙𝑓𝑜𝑦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin