On üç

47 14 0
                                    

Merhaba!

Beklettiğim için üzgünüm, son zamanlarda yeni kurgum üzerinde çalışıyorum. Birkaç güne onu da yayınlayacağım. :)

Oy ve yorumlarınız için teşekkür ederim.
İyi okumalar.

---

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

---

Mavi gözlerini açtığında, gelen ışık yüzünden kırpıştırmak zorunda kaldı. Cennette miydi? Vücudunda hissettiği ağrılarla yüzünü buruşturdu. Kesinlikle cennette olamazdı.

Gözü ışığa alıştığında, burasının bir hastane odası olduğunu farketmişti. Başucundan gelen burun çekme ve hıçkırık sesiyle, ağrılarının izin verdiği kadar o tarafa döndü. Annesi başucunda oturuyordu, gözleri kırmızıydı ve şişmişti.

Diğer tarafında da babası saçını okşuyor, kırmızı gözleri görünmesin diye bakışlarını kaçırıyordu.

"Sonunda uyandın birtanem." dedi Narcissa Draco'nun başının altındaki yastığı düzeltirken. Gözlerinden hâlâ yaşlar süzülüyordu.

Draco kuruyan dudağını ıslattı. Neden burada olduğunu hatırlıyordu, elbette.

Ölmemişti.

Anne ve babası da buna kalkıştığı için üzülüyordu. Draco eğer şu durumda olmasaydı, buna sevinebilirdi belki. Onu önemsiyorlardı, evet. Burnunu çeken Lucius, Draco'ya çevirdi kırmızılaşmış gözlerini.

"Belki de şimdi sırası değil ama..." diye söze başladı Lucius. Kendini suçluyordu, suçlamalıydı da, yüzündeki pişmanlık çok net farkedilebiliyordu. "Geç olmadan düşüncelerini söyleyebilmeli insan, ben biraz geciktim sanırım..." Draco gözlerini kaçırdı, siyah ve gri renklerinden oluşan hastane odasına göz gezdirdi. İnsanın burada yaşayabilmesi mümkün değildi, buydu belki de amaçları.

"Seninle her zaman gurur duydum, oğlum..." dedi Lucius sonlara doğru çatallaşan sesiyle. Draco yutkundu ve Lucius'un söylediklerini, hayatı gibi siyah ve gri renklerinden oluşan bu hastane odasında hiç unutmamak üzere aklına kazıdı.

"İstediğin bir şeyler var mı tatlım?" dedi Narcissa kırık bir sesle. Draco düşüncelerinin içinden sıyrılıp hafifçe başını iki yana salladı. Az önce duydukları onu biraz sersemletmişti. Bunun abartı olup olmadığını düşündü, değildi. Duyguları kesinlikle abartı değildi. Yıllarca babasıyla aralarında normal bir ilişki kurmaya çalışmış, fakat hiçbir zaman başaramamıştı.

"Nasıl hissediyorsun?" Burnunu çekip, Narcissa'nın gözlerine baktı. Her yanı ağrıyordu ama yine de umursamıyordu. Bu dünyadan kaçmaya çalışan 17 yaşına yeni girecek bir insan nasıl hissederse öyle hissediyordu. "İyiyim," dedi kısık ve boğuk çıkan sesiyle. Narcissa burukça gülümsedi. "Biraz dinlenmek ister misin?" Başını salladı ve ikisinin odadan çıkışını seyretti. Şuan ayağa kalkamaz, hatta kolunu bile hareket ettiremezdi. Aksi takdirde bu ona dayanılmaz bir acı veriyordu. Hastane odasına son kez göz gezdirdi. Fena bir yer değildi...

Yorgun gözlerini kapattı ve çok geçmeden bilinci dış dünyaya kapandı.

---

Narcissa odadan çıkar çıkmaz hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Lucius'un da ondan farksız bir yanı yoktu, sadece daha sessizdi.

Aptal çocuk.

Kendini öldürmeyi başarmıştı. Yuttuğu kutu kutu haplar yüzünden kalbi zarar görmüştü, yaşayacak bir haftası bile yoktu belki de.

Aptal çocuk...

Lucius, Narcissa'nın koluna girdi, bahçeye çıktılar. Islak yüzlerine esen rüzgar titremelerine sebep oluyordu. Dişleri soğuktan birbirine çarpıyordu fakat umurlarında değildi.

"Onun yokluğuna asla alışamayacağım," dedi Narcissa titreyen ve sonlara doğru çatallaşan sesiyle. Lucius tıkanan burnunu çekti.

"Benim suçum..."

Narcissa sessiz kaldı. Sadece onun değil, ikisinin suçuydu. Ve bu kabullenilmiş bir suçluluk duygusuydu, geri dönüşü yoktu. Kendilerini hiç olmadığı kadar berbat hissediyorlardı.

Draco'ya anlattıklarında yüzünün alacağı ifadeyi düşündü, boğazında ne kadar yutkunsa da gitmeyecek bir yumru oluştu.

Draco duygusal bir insandı, ama yine de gülümsemesini bırakmayacak, ona güven verecek bir ses tonuyla, iyi olduğunu söyleyecekti.

Her zaman olduğu gibi,

Aptal çocuk...

---

𝐼 𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑦𝑜𝑢 𝑓𝑜𝑟 𝑖𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 || 𝐷𝑟𝑎𝑐𝑜 𝑀𝑎𝑙𝑓𝑜𝑦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin