Üç

96 22 3
                                    

Merhaba. Bölüm geç geldiği için üzgünüm. Oy ve bol bol yorum atmayı unutmayın. Umarım beğenirsiniz. ❤️

---

Güneş batıyor, gökyüzü kararıyordu. Hava son haftalarda bu saatlerdeki gibi değildi. Daha soğuktu sanki. Daha da soğuyacaktı, elbette.

Soğuğun verdiği hissiyatı seviyordu. Rüzgarın birden yüzüne çarpması, anlık olarak nefesinin kesilmesi, kar tanelerinin yüzüne özenle düşmesi... Paltosuna sıkıca sarınıp çizmelerinin karda çıkardığı sesler hoşuna gidiyordu. Ailesinin aksine incikli boncuklu, parıl parıl parlayan, altın veya yakutlardan tasarlanmış şeyler hoşuna gitmiyordu. Sade ama yine de güzel olan şeyleri seviyordu.

Ailesine karşı kendini şanslı biri olarak görüyordu. Bethany tek çocuktu. Hogwarts'a gelene kadar arkadaşı olmamıştı. Çocukluğundan beri sürekli ilgi odağı olmuş, pohpohlanarak büyümüştü. Bethany bu durumdan memnun olmadığını söyleyemezdi, elbette.

Hogwarts'ta edindiği arkadaşları gerçekten ailesi gibiydi. Birbirlerini çok iyi tanıyorlardı. Hepsi çok farklı kafadalardı ama konuşmadan, hareketleriyle anlaşabiliyorlardı. Geçen koskoca dört senede, günlerini neredeyse hep birlikte geçirmişlerdi.

---

Büyük salonda kahvaltıda, pencerelerden giren baykuşlara çevrilmişti gözler. Mektuplar, gazeteler, sahiplerine ulaşıyordu.

Bethany, tanımadığı bir baykuşun getirdiği mektubu alıp ona su ve yiyecek verdi. Baykuş minnetle ona bakıp, Bethany'nin parmağını hafifçe gagaladı. Mektubu açmaya yeltenmişti ki, salonda bir puf sesi yankılandı. Draco Malfoy kulaklarına kadar kıpkırmızı olmuştu. Başından aşağı büyülü kırmızı gül yaprakları dökülüyordu. Salondan kıkırdamalar ve gülüşmeler duyuldu. Crabbe kahkaha atıyorken, Draco'nun sert bakışları üstüne kahkahasını öksürüğe çevirdi.

"Kırmızı güller? Malfoy'a?" dedi Ron hem alaylı hem de şaşırmış bir ifadeyle. Harry kıkırdadı. Bethany gülmemek için nefesini tutmak zorunda kalmıştı. "Gizli bir hayranın olmalı, Malfoy." dedi Ravenclaw'dan biri. Draco büyük salonun kapısına yönelmişken, üstündeki gül yapraklarından kurtulmaya çalışıyordu.

Bethany gülmekten kıpkırmızı olmuş yüzüyle mektubunu açmaya başladı. Solandaki bazı kişiler hâlâ Draco'nun üstüne düşen gül yaprakları hakkında konuşuyorlardı. Ron'a bir çığırtkan gelmişti. Mrs. Weasley'in sesi tüm salonda yankılanıyordu. Bethany, Molly'nin dediklerine pek kulak asmadı çünkü o sırada kimin olduğunu bilmediği baykuşun getirdiği mektubu okuyordu.

En değerlimiz, sevgili Bethany;

Umarız bu mektup sana ulaşmıştır. Bizim çok iyi olduğumuzu bilmeni isterim. Baban ve ben seni çok merak ediyoruz. Şuanlık bizi arama veya sorma. Bazı şeyler oldu ve sadece, evde olmadığımızı bilmeni isterim. Noel'i Hogwarts'ta geçirmek için can atacağını umuyoruz.
Bizi, orada olan her şeyden haberdar et. (Kendi baykuşunu kullanma)
Seni seviyoruz...

-Annen Jennifer.

Mektubu tekrar tekrar okudu. Kesin olan şuydu ki; Anne ve babasının başı beladaydı.

Onların bakanlıkla ve bazı işlerle ilgilendiğini biliyordu. Fakat evden ayrılmaları gerekmişti. Daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştı Bethany. İçinin sıkıldığını hissetti. Bir anda tüm morali bozulmuştu ve şimdi onları çok merak ediyordu.

"Kimden gelmiş?"

"Önemli biri değildi."

Hermione, Bethany'nin mektubu defalarca okuduğunu ve bir şeylerin yolunda gitmediğini farketmişti. Fakat şimdilik üstüne gitmeyecekti. Anne ve babası, kendi baykuşlarını kullanamayacak kadar belada olmalılardı. Bethany'nin gerçekten canını sıkan bir durumdu.

Parşömeni rulo haline getirip cübbesinin içine koydu. Huzursuz biçimde büyük salondan çıktı. Anne ve babasına, buradaki her şeyin yolunda olduğunu anlatan bir mektup yazmaya koyuldu...

---

𝐼 𝑙𝑜𝑣𝑒 𝑦𝑜𝑢 𝑓𝑜𝑟 𝑖𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 || 𝐷𝑟𝑎𝑐𝑜 𝑀𝑎𝑙𝑓𝑜𝑦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin