"Asla geri dönmeyeceğim! Asla seni görmeye gelmeyeceğim! Öldüğünde yüzüne bile bakmayacağım!" diye bağırdı Chan.
Felix ise kabusundan hıçkırıklarla uyandı. Chan'sız olmak en çok korktuğu şeydi. Chan'ın böyle sinirle bağırdığını görmek de onu çok korkutuyordu.
Yatağından kalkıp terliklerini giydi. Ellerini ve yüzünü yıkadıktan sonra pijama takımdan kurtulup üstüne siyah bir kot ve siyah bir kazak giydi. Üzerine kahverengi keten ceketi geçirdi hızlıca. Komiodinin üstündeki telefondan saate baktı: 02.17
Telefonunu komodinin üstünde bırakarak odasından dışarı çıktı. Ayakkabılarını giyip evden de çıktığında gecenin soğuk havasını içine çekti. Yüzüne değen soğuk esintiler onu üşütmek yerine yüzünü okşuyor gibiydi. Felix'in üşüyememe gibi bir sıkıntısı vardı. Soğuğu kolay fark edebilen biri değildi.
Boş sokaklarda öylece dolanmaya başladı. Ne zaman daralsa böyle yapardı. Gece kendini dışarı atar ve soğuk havada derin derin düşünürdü. Bugün de böyle düşünmüştü.
Ceketinin düğmelerini açarken arkasından bir şey geçtiğini hissetti Felix. Arkasını dönüp baktı ama bir şey göremedi. Sonra bir kıkırtı sesi duydu. Etrafta içen serseriler olduğunu düşündü aklından. Hızla yürüyerek bulunduğu sokaktan uzaklaştı.
Yine arkasından bir şey geçti. Felix arkasını döndü tekrar. Yine bir şey yoktu. Önüne dönerken kulağında yankılanan fısıltı ve kahkahalarla derince inledi Felix. Kulağını sağar edecek kadar güçlü bu ses gittikçe artıyordu. Refleks olarak gözlerini kapadı hızlıca. Sonra ses kesildi ve gözlerini açtı.
Şimdi önünde gözleri tamamen beyaz olan, ayakları olmayan, siyah çarşaf giyen bir adam vardı. Korkuyla gözleri ve ağzı aralanırken geriye doğru adımlar attı Felix. Adam ona doğru yaklaşırken ardındaki siyah çarşaf parçaları rüzgarda sallanıyordu. Adamın yüzündeki psikopat gülüş Felix'in iliklerine kadar ürpermesine sebep oldu.
"Lee Felix, buraya gel de etinden biraz tadayım." dedi kıkırdayarak yaratık. Sesi öyle ürkütücüydü ki olduğu yerde titredi Felix. Sonra ardına bakmadan hızla koşmaya başladı. Ancak çok uzaklaşmadan yaratık önünde beliriverdi. Yüzünde aynı korkunç gülümseme vardı.
"Seveninin kılığında seni öldürmemi ister misin?" diye sordu yaratık kıkırdayarak. Yüzü aniden Chris'in yüzünün şeklini aldı. Felix korkuyla geri çekilirken yaratığın yüzündeki gülümseme ona saçma bir dejavu yaşatıyordu. En güvendiği kişinin yüzü şimdi onu öldürecek kadar güce sahip olan bir yaratığın yüzüydü.
Chris'in kılıç darbesiyle yerde çığlıklar atarak can çekişmeye başladı yaratık. Siyah küllerin ardından bir güneş gibi doğmuştu Chris Felix'in yanına.
Gözleri kıpkırmızı kesilmişti ve göz bebekleri ince bir çizgi halindeydi. Açıkta kalan dişlerinden köpek dişleri sivrileşmiş ve uzamıştı. Elindeki uzun ve kalın kılıçtan damla damla kan akıyordu yere. Boğazından bir hırıltı yükseldi. Felix de yaratık da titredi korkuyla. Chan'ın bu hali, oldukça tehlikeli görünüyordu.
Elindeki kılıcı havalandırarak yaratığın boğazının ortasına sapladı. Yanakları, elleri ve kıyafetine küçük kan damlaları sıçradı. Yaratık gözleri açık kalmış bir şekilde hareketsiz kaldı birkaç saniye. Ardından kayboldu siyah bir toz dumanıyla.
Felix dehşet içinde Chan'ın yaptığını izledi. Chan onun yanına geldiğinde ve ona seslendiğinde ses kulaklarında boğukça bir yankı oluşturdu. Hala yaratığın kaybolduğu yerde takılı kalan gözlerini Chan'a çevirdi. Chan'ın sesini normal bir şekilde duymaya başladığında gözünden bir damla yaşın süzüldüğünü hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Eyes |Chanlix ✔️
FanfictionTanrı Chris anıları karartan Lee Felix'i bulur ve canını alır. Onun ruhunu yok edecekken Doğa Meleği Hyunjin ona engel olur ve Lee Felix dünyaya salınır. Her şey, bu salınmadan sonra başlar. Ve Tanrı Chris, aşık olur... Minsung, Changjin, Seungin.