Sadece, onu asla katına getirmemesini ummuştu Chan, Thalseus'u gördüğünde. Onun öfkeyle bağırışı tüm katı paramparça edebilirdi ama dövüş alanı burası olduğu için, bunu yapmak istemiyor gibiydi.
Koca evren karşısında sinirle ona bakıyordu. Etrafını saran melekler ona iki metreden sonra yaklaşamayıp elektrik çarpmasıyla küle dönüşüyorlardı.
Vücudunun üzerinde kıpkırmızı görünen damarları, saydam yüzünün içinde görünen tüm kemikleri ve parlayan kırmızı ile turuncu arasında gelip giden renklerde gözleri vardı.
"Bir insanoğluna aşık olacağını nerden bilebilirdim? Önce iyi olacak sanmıştım ama her şeyi aksatıyorsun. Bana ihanet ettin. Kuralımıza ihanet ettin."
Sakin değildi, sözleri sakin olduğunu gösterse de öfkeyle parlayan gözleri her şeyi ortaya çıkarıyordu. Thalseus'u yaratıldığı andaki görüşünden sonra, ilk defa görüyordu Chan. Bir ilahi gibi kafasının içinde dönen sözleri başını döndürmeye yetiyordu.
"Keşke sana tüm üstünlüğü vermeseydim. Canını almak çok daha kolay olurdu. Bir parmak şıklatması veya, bir bakış."
Chan arkasında şaşkınlıkla ona bakan Felix'i götürmesi için Minho'ya baktı.
"Cık cık cık! Sen ve aptal sevgilin dışında her şey benim kontrolüm altında. Hepsini üstüne salabilirim ama seninle yalnız karşılaşmak istiyorum, şimdilik."
"Neden canımı almak istiyorsun? Ben yok olursam her şey de benimle birlikte uçup gidecek."
"Tabi ki hayır. Ben senin tahtına oturacağım. Tüm meleklerime bir köle gibi davranacağım ve tüm yarattığın türleri sonsuz sınamalardan geçireceğim."
"Sen, başlangıçsın. Nasıl böyle bir şeyi istersin?!"
"Bunu tüm alemin Tanrı'sı bana ihanet etmeden önce düşünecekti."
Thalseus bir el hareketiyle ardında türlü silahları çıkarttı. Chan vücudunu dikleştirip her zamanki keskin uzun ve oldukça geniş kılıcını çıkardı.
"İlk önce sevgilinle başlayalım ne dersin?"
Thalseus ilerleyip Felix'e yaklaşacakken Chan kılıcıyla bedeni geri savurdu. Tüm bunlar ışık hızından daha hızlı bir şekilde 2 salisede gerçekleşmişti.
"Ona yaklaşmayı deneme bile."
"Saldırın!"
Etrafındaki her şeye emretmişti. Tüm melekler öfke saçan yüzleriyle Felix ve Chan'a saldırdı. Hepsinin elinden türlü türlü alet ve silahlar çıkarken üç ana melek tüm yaratıkların başını tutuyordu. Önde Minho olmak üzere hızla kılıçlarını savurdu ikiliye.
Her tarafını saran meleklere ve darbelere karşı bir kalkan oluşturdu Chan. Ama iki dakika sonra kırıldı. Felix'i arkasına alıp önüne gelen tüm melekleri kesip biçmeye başladı. Organ ve beden parçaları çeşit çeşit renklerdeki kanlara etrafı kirletiyordu.
Minho'nun başını bedeninden ayırdığında gözlerinin dolmasına engel olamadı. Artık vücudunu çizen kılıçları, delen okları hissedebiliyordu. Ama Felix'e sürekli kendini siper ediyor bir zarar geldikçe kendi vücudunu onarmaya çalışıyordu.
Binlerce meleği bir kılıç darbesiyle yere indirebiliyordu ama meleklerin her tarafını sarmış olması işini çok zorlaştırıyordu. Tüm elementleri kontrol edip ateş ve topraklara tüm meleklere saldırırken Thalseus yüzündeki sırıtmasıyla onu izliyordu.
Göğsünü delip geçen Thalseus'un okuyla bir saniyeliğine durdu. O bir saniye, 60 salise ve daha ince bir zaman dilimi onun zarar görmesi için bir fırsattı. Melekler aynı anda bir sürü darbeler vururken göğsünü onardı sakince.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Eyes |Chanlix ✔️
FanfictionTanrı Chris anıları karartan Lee Felix'i bulur ve canını alır. Onun ruhunu yok edecekken Doğa Meleği Hyunjin ona engel olur ve Lee Felix dünyaya salınır. Her şey, bu salınmadan sonra başlar. Ve Tanrı Chris, aşık olur... Minsung, Changjin, Seungin.