Minho Larina'ya gülümseyen Jisung'u izliyordu. İçinden Larina'yı öldürmek geldi, ne de olsa Ölüm Meleği'ydi. Ama Jisung'la tekrar karşılaştıklarında Larina'yı onun öldürüp öldürmediğini sorardı Jisung. Ve Chris riskini de almak istemediğinden bunu yapmaktan vazgeçti.
Sessizce oturduğu masada onları izlemeye devam etti. Tam dört tane çalışan vardı ama Jisung ve Larina'nın uyumu çok farklıydı. Gittikçe bu sevimli kızdan nefret ediyordu Minho.
En sonunda Jisung yoğunluğu azalttığı kafede Larina'nın ona fısıldayarak "Masadaki adam seni bekliyor galiba." demesiyle Minho'nun yanına adımlamıştı. Jisung masanın karşısındaki sandalyeye oturup ellerini masanın üstünde birleştirerek ifadesiz yüzüyle Minho'ya baktı.
"Keşke hiç gelmeseydin. Ne güzel Larina'yla bakışıyordunuz." dedi Minho kinayeli bir şekilde.
"Bi' kere de kıskanmasan olmaz değil mi? Bıktım şu huyundan." dedi Jisung başını yağan yağmurdan tarafa çevirerek.
"Jisung, siz Larina'yla çıkıyorsunuz değil mi? En fazla onunla ilgileniyorsun en fazla ona bakıp duruyorsun en fazla onun üzerine düşüyorsun, ona aşıksın değil mi?"
"Larina benim çocukluk arkadaşım Minho. Ayrıca ben karşı cinslerimden hoşlanmam."
Duyduğu şeyle gözleri camdan dışarıya bakan Jisung'un gözlerine kaydı. Bunu duyduğuna koca evren kadar sevinmişti ama bunu yüzünde göstermiyordu Minho. Jisung kendinden hoşlanabilirdi öyleyse. Elleriyle kulaklarını çekiştirdi.
"Utandığın zaman kulaklarına dokunuyorsun, şu an utanacak ne var ki?" diye sordu Jisung tek kaşını kaldırarak. Minho içinden lanet okudu. Bu çocuğun kendi hakkında hiçbir şey bilmediğini düşünmüştü ama o kendisi hakkında her şeyi biliyordu.
"Kulaklarım kaşındığı için dokunmuştum."
"Bir Ölüm Meleği'nin kulağı kaşındı öyle mi?"
"Evet, öyle."
Aradan birkaç saniye geçti. Minho Jisung'u, Jisung da dışarıyı seyretti. Ardından Jisung gözlerini kendini izleyen gözlere dikti. Minho onun gözünde inanılmaz bir varlıktı. Tarif edemeyeceği kadar güzeldi. Onu ne kadar sevse de onun için endişeleniyordu.
"Tanrı seni cezalandırır da bir daha geri dönemezsen yaşayamam biliyor musun?"
Minho şaşkınlıkla gözlerini açarken Jisung devam etti.
"Senden rahatsız oluyormuş gibi davranıyorum ama senin benim yanımda olman hoşuma gidiyor. Beni sinir etmen, bir anda ortaya çıkman, gözlerimin içine bakıp durman ve beni seyretmen hoşuma gidiyor. Sen, hoşuma gidiyorsun."
Minho hala şaşkın gözlerle ona baktı. Jisung ise başını dışarıya çevirdi ve devam etti tekrar.
"Sana her geçen gün daha da bağlanıyorum. Her geçen gün daha fazla seviyorum. Her geçen gün daha güzel görünüyorsun gözümde. Ama biliyor musun? Bir gün beni bırakıp gideceğini biliyorum. Sen bana oyuncağınmışım gibi davranıyorsun, her an kırıp parçaladıktan sonra bir köşeye fırlatabileceğin bir oyuncak gibi davranıyorsun. Beni gerçekten bir arkadaş olarak gördüğünü düşünmüyorum. Bana değer vermiyorsun. Sadece benden üstün olduğun için benimle uğraşmak istiyorsun."
"Ben mi sana oyuncak gibi davranıyorum? Ben mi sana değer vermiyorum? Senin için işlerimden kaytarıp yanına geliyorum. Tanrı benim seninle olduğumu öğrenirse işimi bitirir ama ben aptal gibi sana bağımlı olduğum için seni görmeden edemiyorum.
Sen şu evren üzerinde değer verdiğim tek şeysin. Ben de sana her geçen gün bağlanıyorum, ben de seni her geçen gün daha fazla seviyorum, sen de her geçen gün daha güzel görünüyorsun gözüme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Eyes |Chanlix ✔️
FanficTanrı Chris anıları karartan Lee Felix'i bulur ve canını alır. Onun ruhunu yok edecekken Doğa Meleği Hyunjin ona engel olur ve Lee Felix dünyaya salınır. Her şey, bu salınmadan sonra başlar. Ve Tanrı Chris, aşık olur... Minsung, Changjin, Seungin.